5.BÖLÜM

55 10 0
                                    

HATIRLATMA

"Baba, bence ne yeri, ne de zamanı şu an." diyen Rüzgar sinirlenmiş, dişlerini sıkıyordu. Elimi kaldırıp, "Bir saniye." deyip Yeliz Hanım ve Erdem Bey'e döndüm. "Ne tedavisinden bahsediyorlar? Cem abimin oraya okumak için gittiğini söylemiştiniz." dediğimde Erdem Bey boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
"Aslında..." biraz zorlanır gibi oldu, fakat toparlanıp devam etti. "Sana doğruyu söylemedik."
***
Şuan ne hissedeceğimi bilmiyordum. Yanımda oturan Çisil, destek olmak istercesine omzuma koymuştu elini. Gözlerimi Cem'den alıp herkese baktım. Masaya büyük bir sessizlik hakimdi. Murat amca büyük ihtimalle ağzından kaçırdığı için kendini suçluyordu ve bu yüzden susuyordu. Diğerlerinin ise bana söylemedikleri için sesleri çıkmıyordu. Ne yapacağımı merak ediyor gibi bir hâlleri vardı.

Çisil'in elini omzumdan ittirdim. Yeliz Hanım ve Erdem Bey'e döndüm.

"Eve gidebilir miyiz?" sesimin güçlü çıkmasını umuyordum. Ayağa kalkarak restaurantın çıkışına doğru ilerledim. Elbette neden yalan söylediklerini öğrenecektim.

Dışarıya çıktığımda şoförümüz Ufuk amcayı gördüm. Hızlı ve seri adımlarla yanına ilerledim. Beni farkedince kapıyı açarak binmemi bekledi.

Kapıyı kapatarak gelmelerini bekledim. Uyumak istiyordum. Belki de bazı şeyler için en iyi çözümdü uyku. Ölmüyordun ama yaşadığın şeylerin de farkında değildin.

Yan taraftaki kapının açılmasıyla birlikte gelen soğuk hava titrememe neden oldu. Yanıma oturan Yeliz Hanım'ın bakışlarını üzerimde hissetsemde bakmamakta ısrarlıydım. Cem yoktu. Rüzgar'la gelecekti büyük ihtimalle.

Eve geldiğimizde , hemen odama çıkıp uyumayı planlıyordum ki bu düşüncem Yeliz Hanım'ın bana seslenmesiyle son buldu. Yolda benimle birçok kez konuşmayı denemişti ama ya kısa cevaplar vermiştim ya da cevapsız bırakmıştım. Onları üzdüğümü biliyordum ve kırmamak için susmayı tercih etmiştim.

Yalan konusuna asla tahammül edemezdim. Üstelik daha yeni yeni bir aile olmaya başlıyorken, onlara olan güvenimi sarsmalarının ne anlamı vardı?

"Efendim?" dedim ona dönerek.

"Konuşalım mı?"

"Çok yorgunum, lütfen." dedim ve arkamı dönüp merdivenleri çıkmaya başladım.
Odama girdiğim gibi çantamı yatağımın üstüne fırlatıp banyoya geçtim.Kendimi çok kötü hissediyordum.Zaten herşeyin çok güzel olmasından belliydi. Ne sanıyordum ki? Bana karşı dürüst insanlar sayılıydı.Yurtta çok sevdiğim insan sayısı fazla olmasına rağmen ikizler dışında kimseye güvenmiyordum. Aslında ikizlerle beraber çok sevdiğimiz bir arkadaşımız daha vardı.İrem çok iyi bir kızdı ama onunda ailesi olmuştu.Yurttan ayrıldıktan sonra birdaha hiç yanımıza gelmemişti.Ona çok kızgındım. Bizi unutmuştu. Ama ben öyle olmayacaktım. En yakınlarımı nasıl unutabilirdim ki zaten?

Suyun altında daha fazla kalırsam üşüteceğimden dolayı çıkıp bornozumu üzerime geçirdim. Kapıyı açıp yatağımın ucunda oturan şahsiyeti gördüğümde bir çığlık kopardım. Rüzgar bozuntusu pişkin pişkin sırıtmış ,çıkmak için bir hamle yapmaya tenezzül etmemişti.

"Hii! Ne işin var senin burada?" sırıtması daha da genişlediğinde saçımdan düşen havluyla baktığını anladım.

"Sıçana dönmüşsün."dedi alayla.Aynanın önünde duran boş vazoyu alıp baş hizamda kaldırarak tehditvari bir yüz ifadesine büründüm.

"Çık hemen! Çık!"

Ellerini başının üstünde korur gibi kaldırmış kapıya ilerlerken gülüşü hafiften silinmişti. Benimle uğraşma çocuk, canını yakarım.
"Tamam, tamam. Sakin ol. Seninle konuşmak için geldim buraya. Üstüne birşeyler giy de bahçeye gel."dedi ve çıkmadan son bir kez güldü.

FIRTINA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin