Babamın yanında huzurlu hissediyordum. Ona istemsizce güvenip, daha önceleri çok yakın olmamamıza rağmen aşırı seviyordum. Akşam yemeğinden sonra rahatlatıcı bir duş aldım. Daha sonra salona geçerek televizyon izlemeye karar verdiğimde babamda bana eşlik etmek istediğini söyledi ve yanıma kurularak kolunu omzuma attı ve öylece filim izlemeye başladık.
Filim sonlara yaklaştıkca heycanlı olmaya başladığında sorunun yarım yamalak tahmin ederek babama anlatmak için kafamı hafifçe yukarıya kaldırdığımda uyuduğunu fark ettim. Bu anı bozmamak için fazla kıpırdamamaya özen göstererek daha rahat bir hareket alarak bende yumdum gözlerimi.
Yavaşça esneyerek babamı rahatsız etmeden kalmaya yelteniyordum ki hareket etmemden rahatsız olmuştu ve kısık gözlerle bana bakarak gülümsedi. "Günaydın." Derken ki o mahmur sesi o kadar sevimli geliyordu ki dayanamayarak yanağına kocaman öpücük kondurarak "Sana da." Dedim. Ayağa kalktım ve tutulan omzumu ve sırtımı esnetip rahatlatmak amacıyla bildiğim hareketleri uyguladım. Üzerimde ki tişörtümü düzelterek lavaboya doğru yürüdüm. Kapıyı açarak hemen içeriye girdim ve elimi yüzümü yıkayarak kendime geldim. Askıda asılı olan pembe yumuşak havluyu alarak yüzümü kuruladım ve odama çıktım.
Odama geldiğim de ilk işim üzerime güzel bir şeyler giymeye karar verdim. Siyah bir pantolon ve üzerime ne kalın nede ince olan bir badi giyerek akşam komidinin üzerine koyduğum telefonumu aldığım da sosyal medya dan birkaç bildirim olduğunu gördüm. Onları es geçerek mesajlara girdim. Gereksiz kişilerin mesaj atığını görerek geri çıktım. Zaten düzenli bir arkadaş çevrem olmadığından dolayı ne bir arama ne de bir mesaj bekliyordum. Fazla hayal hatta hiç hayal kırıklığı duymadan telefonumu arka cebime koyup spor ayakkabılarımı giyerek odamdan çıktım. Enerjik ve butlu bir şekil de seke seke merdivenleri indim. Mutfaktan gelen kokuları alarak o yöne doğru yürüdüm. Mutfağa girdiğim de dün geldiğim de bana kapıyı açan kızla birlikte orta yaşları biraz geçmiş bir kadın kahvaltı hazırlıyorlardı.
Yemek masasında oturmuş gazete okuyan babamdan cesaret alarak "günaydın." Dedim. İkisi birden bana döndüler ve bana gülümseyerek "Günaydın." Dediler. Fakat daha yaşlı olan kadının bana yavrum demesi çok hoşuma gitmişti. Sorup sormamak arasında gidip gelirken bana babam yardımcı olmuştu. Eliyle genç kızı göstererek "Elif.." daha sonra diğer yardımcıyı göstererek "Hatice" dedi. Yüzümde ki gülümseme ile son defa onlara bakıp masamda ki yerimi aldım. Ben oturur oturmaz Elif önüm de ki bardağa çay doldurdu. Gülümsemekle yetinerek çayımdan içerken babam konuşmaya başladığında bardağımı masaya koyarak babama döndüm. "Kızım sana bizim şirkette bir ayarlamak istiyorum. Eğer sende çalışmak istersen." Aslında hiç fena bir fikir değildi. Hem tanımadığım bir şehir de ne yapabilirdim ki başka. Hem zaman geçirmiş hem de yeni bir çevre kurmuş olurdum. En azından benim tarafımdan bakılınca güzel fikre benziyordu. "Aslında hiç fena fikir değil, bana göre bir iş bulabilirsen neden olmasın." Ağzına attığı peyniri yemeye devam ederken bir yandan da beni onaylar bir biçim de başını sallıyordu. "Sanırım senin sözlenin daha iyiydi. Yanılıyor muyum?"
"Hayır. Sayısalla aram hiç olnadı zaten. Sözeli daha fazla seviyorum." Çayından bir yudum alırken ki tavrından anladığım kadarıyla bir soru sormaya daha hazırlandığını anlamıştım. Bardağını masada ki yerine koyarken bir yandan da tahmin ettiğim gibi sorusunu soruyordu. "Yazı işlerini ya da büroyu seçebilirsin. Bunlar benim sana söylediklerim ofise gidince kendine sevebileceğin bir iş seçebilirsin."
Kahvaltımızı yaptıktan sonra hafif bir makyaj yaparak babamla şirkete gitmek için yol aldık. Şirkete geldiğimiz de koca ve harikulade binaya baktım. Sayısalım iyi olmadığı için hatta berbat olduğu için muhasebe ve işletme bölümünü es geçerek sözel bir bölüme bakmaya başladık. Babamın peşinden giderken bir yandan da hem etrafımı inceliyor hem de çalışanların neler ve nasıl çalıştıklarına şöyle bir göz ucuyla bakıyordum. Asansöre binip üst kata çıktık ve önce babamın odasına girip dinlendik. Daha sonra sekreteri Eda hanımı çağırdık ve bana sevebileceğim ve yapabileceğim iş önerilerinde bulunmasını söyledi. Çantamı alarak sekreterin peşine takıldım. Masasının olduğu yere geldiğimiz de yanına gelmemi söyledi. O sandalyesine otururken ben arkasında bilgisayarı net olarak görebileceğim bir pozisyon almaya başladım. En son yanına geçip bil elimi masaya diğerini belimi koyarak beklemeye başladım. Bilgisayarda bölümleri açtığında hiç incelemeden büro bölümünü seçtim. 2. Katta Jülide Kösenin yanına çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın En Etkili Tonu " Tutsak "
Teen Fiction"Kendi acılarımı sana acı çektirerek dindireceğim." Bazen istediğimiz şeyler boyumuzu aşıyor olabilir mi? Saf bir sevgi. Bir genç kızın babasına olan sevgisi kadar masum, bir oğlanın annesine olan bağlılığı kadar sağlam. Sevdiği kadar sevilmek istiy...