Karanlığa ithaf ediyorum.
22 Ağustos 2016
Araladığım gözlerimden flu görüntüye ışık sızdı yapay bir ışıklandırmadan. Neler olduğunu hatırlamam için gözlerimi açmaya bekledim.
Göz kapakları..
Gerçekle aramızdaki tek perde.
Her saniye gözlerimizi kırpmamız da bu yüzden, karanlığı hatırlamamız ve hep bir gerçeklikte kapana kısılmamamız için. Hep bir gerçeklikte olsaydık zaten delirmiştik. Bu yüzden hayaller vardı. Zaten yaşam yeterince gerçekti. Bazen ne kadar da rüya olduğu daha doğrusu kabus olduğu düşüncesine kapılsak ve uyanacağımızı umsak bile gerçek bu, geçmeyecek. Ve her ne kadar rüya olmasını dilesek de.Ve yine uyku aynı sebepten var olmalıydı. Uykuya ihtiyacımız yeni yaralar açıldığında, eski yaralar kanadığında veya yaralar kabuk tutarken artmaz mı? Çünkü hissetmek istemeyiz, uyku bize ihtiyaçlarımızı en mükemmel haliyle sunmaz mı? Her anı güzeldir uykunun. Anne şefkatiyle sarar zihnimizi. Bir uyuşturucu etkisi yaratır fakat tamamen zararsız. Huzur verici.
Bağımlık uykunun şefkatine gerek duymaktır. Bu huzur gereklidir ki bir daha gözlerimizi açamayacağımızı sanalım canın acılarından. Gereklidir ki olanları görmeyelim, göremeyelim. Hayaller görelim. Dileklerimizi yaşıyoruz sanalım.Ama uyurken gördüğümüz kabuslar, bunlar uyurken bile acı çekme korkumuzdan başımıza gelir. Can yakmak için gerçek olmasına gerek yok bazı şeylerin yani.
Rüyalar ise genelde olmasını istediklerimiz değil mi? Bilmesek bile bir yerlerde vardır hani, böyle varlığı veya yokluğu belli olmayan bir his, sızı. İşte onların belki biraz değiştirilmiş hali gerçekmiş gibi gösterilir beynimiz tarafından.
O zaman belki mutlu bile olsak olmadığını görünce hayal kırıkları kalır yine elimizde. Bunlar elimize batar ve kanatır. Sonsuz bir döngü böyle başlar. Uyanmak istemek, gerçeklerle yüzleşmekten korkmak...
~
Görüntü netleşti ve hafızam görüntüleri tamamladı. Geri dönmüştüm ama bu sefer Gri ve Yokoluşçu'yla beraberdim.
Yataktan aşağı ayaklarımı sallandırdım. Dalgın dalgın yere baktım ve kendime gelmeyi bekledim yataktan kalkmak için. Silkelenip odaya göz gezdirdim:
Yatağın yanında pencere vardı ve ayakucu tarafı boştu. Karşımda kapı vardı. Küçük ahşap bir dolap kapının olduğu duvardaydı. Yatağın yanında iki çekmeceli komidin ve üzerinde eski bir abajurdu. Odadaki eşyalar bundan ibaret ve eskiydi. Yalnız dikkatimi ilk çeken dolabın üstünde kapıya ait olması gereken tahta parçalar ve kenarlarındaki eski çivilerdi. Dolabın arkasında bir kapı olduğunu düşündüm ama sonra neden kapıyı saklama gereği duyduklarını düşünerek daha sonra hatırlayıp sebebini öğrenmek için aklıma not ettim. Sonra dikkatımı kapıdan alıp en yakınımdaki eşyalara verdim.
Eğilip sessizce komidini açtım ama bir kaç eski kağıt parçası ve kalem vardı. Kağıtları açtığımda şaşırmıştım zira içlerinde beceriksizce çizilen resimler beklemiyordum. Renkli karalamalar arasında anlayabildiğim iki kişinin resmi vardı, birinin uzunca sarı saçları vardı ve kırmızı bir elbisesi vardı. Ürperdim bir anda. Yanındaki ise ufak bir çocuktu sanırım. Elbiseden uzanan çizgi ile diğer çizimden uzanan çizgi -ki sanırım bunlar el- birleşiyordu.Şaşkınlıkla diğer kağıtları da açtığımda benzer resimlerle karşılaşınca gerçekten şaşırmıştım. Ne zaman çizilmişti acaba? Kaç yaşındaydı bunları çizen çocuk ve şu an neredeydi? Aklım Gri'ye gitti. Onun çizdiğini düşünmüyordum nedense ona ait olabileceğine inanmamıştım. Neyse diyerek sonra sormak için ya da lazım olursa diye katlayıp cebime sokuşturdum ve üst çekmeceyi kapatarak ikinci çekmeceyi açınca boş oluşunu gördüm ve kapatarak kalktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİ
Fiksi RemajaYasak bir evliliğin olmaması gereken sınır tanımazı... Gri'nin doğduğu yerde başkan olan Şah'ın kaçırılan bebeği Zümra... Yokoluşçuların Varkoluşçulara başlattığı savaşın sebebi, her şeyden habersiz genç bir kız; Elis... Varlığı öğrenildiğind...