Küçük kız yeni,pembe fırfırlı elbisesinin eteklerini havaya kaldırarak etrafında bir tur döndü.
"Nasıl olmuş Harold?"
Çocuk büyülenmişçesine kıza bakarak "Çok...Güzel olmuş."
Kız, çocuktan aldığı cevabı masum bir gülümsemeyle karşıladı.Çocuk yavaşça kızın yanına gitti ve ellerini tuttu. Kibar bir prens havasıyla "Size eşlik edebilir miyim Lady'm?"
Kız onaylarcasına başını salladı ve yavaşça çocuğun elini sıktı. Birlikte yürümeye başladılar ama çocuk kızın eteğine bastığını fark edemedi.
Kızın eteği yırtılmıştı.
"Ah,olamaz!Eteğim..." dedi kız kopmuş parçayı tutarak. Kızın yeşil gözlerinde,biriken birkaç damla yaş ve kızgınlık vardı.
"Ben...Çok üzgünüm.Özür dilerim.
Bağırarak "Her şeyi mahvediyorsun Harold!Elbisemi mahvettin."
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Onunla tekrar karşılaşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti ve bu sürede Harry ile hiç konuşmadım.Onunla karşılaşmamak için sarf ettiğim çabayı derslerde uyanık kalmak için sarf etseydim profesör olurdum.
Kantinde oturmuş öğle yemeğimi yiyordum.Okulun yemekleri pek güzel değildi ama midenin 'Yeme şunu!' şeklindeki çığlıklarına aldırmazsanız karın doyurabiliyordu.
"Oturabilir miyim?"
Kafamı yemeğimden kaldırmadan başımı evet anlamında hafifçe salladım ve boğazıma dizilen lokmalara yardımcı olmak için meyve suyumdan içtim.
"Yavaş yemelisin.Yoksa boğulursun."
Kafamı kaldırıp bana annem gibi öğüt veren kişiye baktım.
"Sana ne Harry!İstersem çiğnemeden yutarım." dedim kaşlarımı çatarak.
"Tamam sinirlenme." dedi avuçlarını kaldırarak."Ben okuldan sonra müsaitsen biraz konuşabilir miyiz diyecektim."
"Olmaz Harry işim var.Hem...Bayan Harton'a gitsene sen.Kadın seni koleksiyonuna eklemek için sabırsızlanıyor."
Masanın üzerinde duran ellerimi eline hapsetti ve elinden şekeri alınmış küçük bir çocuk gibi gözlerime bakmaya başladı.
"Bayan Harton'ın canı cehenneme.Ben seninle konuşmak istiyorum."
Gözlerindeki ifade ruhumu yakıyordu.Hep böyle olmuştu zaten.Ben hep onun bu melek yüzüne kanıp her şeyi unuturdum.
Beynim bu teklife 'hayır' derken,kalbim 'evet' diyordu.Beynim ve kalbim arasındaki mücadelenin kimin galibiyetiyle sonuçlandığını görmek için ağzımı araladım.
"Tamam."
Anlaşılan kalbim beynime fark atmıştı.Şimdi lanet bir sorunum daha vardı:Bu beş harf başıma ne belalar açacak?
"Okul çıkışında,okulun aşağısındaki ormanda."
'Anladım' anlamında başımı salladım ve Harry'nin aldığı cevabın mutluluğuyla dolu gözlerini hiç unutamayacağımı düşünerek benden uzaklaşını izledim.
Çıkış ziline kalan 5 dakikanın 5 asır gibi geçişine laf sayarak kitaplarımı topladım ve buluşma yerimize yöneldim.Ormanın içine doğru ilerlediğimde Harry'nin bir ağaca dayanmış şekilde beni beklediğini gördüm.Sakin adımlarla yanına ilerledim.Geldiğimi farketmiş olacak ki ben daha tek kelime etmeden bana doğru döndü.
"Sen nasıl bu kadar çabuk geldin?" dedim tek kaşımı kaldırarak.
"Sana da merhaba."
"Soruma cevap ver Harry."
Yavaşça yanıma yaklaşarak "Peşinden koşmak beni ustalaştırdı."
"Kim kimin peşinden koştu Harry?"
"Gitmek zorundaydım." dedi ellerini saçlarına sokarak.Bunu gergin ya da endişeli olduğu zamanlarda yapardı.
"Hayır değildin!" dedim en itirazkar sesimle.
Bağırarak "Sana zarar gelmesini istemedim!"
Bağırarak "Bana yeterince zarar verdin Harry!Önce elbisemi,sonra hayatımı mahvettin!"
"Beni neden anlamıyorsun?Sebepsiz yere gitmedim!"
"Peki neden gittin Harry?!Senin için tüm ailemi karşıma almıştım.Sana güvenmiştim.Ama arkamı döndüm..." Kolarımı iki yana açarak "Sen yoksun!"
Ağzını bir kelime etmek için araladı.İşaret parmağımı susması için dudaklarına bastırarak "Tek kelime etme.Senden nefret ediyorum." Harry ellerini hızla kalbinin üzerine koydu ve yere kapaklandı.
Bağırarak "Bir daha o kelimeyi söyleme!"
"Na yani?Yaptıklarından sonra kollarına atlamamı mı bekliyordun?Senden NEFRET ediyorum! N-E-F-R-E-T edi-"
"Kes sesini canımı acıtıyorsun!"İnleyerek "Git buradan!Çabuk ol!"
Gerçekten çok garip davranıyordu.
Arkamı döndüm ve hızlıca uzaklaştım.Canım eve gitmek istemiyordu.Yalnızlığımı evin dışında da yaşayıp olanları çözümlemeye çalışabilirdim.
Yönümü sahile çevirdim ve yavaş adımlarla ilerledim.Neden geri geldin ki Harry?Seni unutmaya çalışıyorken...Niye tekrar karşıma çıktın?
İskelenin tam ucunda olduğumu fark etmemle hızla geri çekildim.Gözlerimle etrafı taradım.Kimse yoktu ve ay ışığı denize izlerini bırakıyordu. Kenardaki banklardan birine oturdum ve başımı ellerimin arasına alarak olanları ve olacakları düşünmeye başladım.
"Merhaba Victoria."
Gelen sesle irkildim ve ayağa kalktım.
Gözlerimi kocam açıp etrafı tarayarak "Kimsin sen?Adımı nereden biliyorsun?"
Çaprazımdaki banktan kalkıp üzerime doğru gelmeye başlamıştı.Ben tam aksine korku ve endişeyle geri geri adım atıyordum.
Sırıtarak "Sen beni tanımıyorsun ama ben seni tanıyorum."
"Ne istiyorsun?" dedim aramızda kalan kısa mesafenin verdiği korkuyla titrememi baştırmaya çalışarak.
"Seni tebrik etmek istiyorum tatlım!" Sahte bir alkışla "Harry'e nefret ettiğini söylemen...Harikaydı!"
Ayağımı bir adım geriye savurdum ve boşluğu hissettim.Evet,iskelenin ucunda duruyordum. Hemen ayağımı geri çektim.Adam pratik bir hareketle beni kollarımdan tuttu ve kendine çekti.
"Boğularak ölmekten korktuğunu biliyorum Victoria.Ama sana yapacaklarımdan sonra boğularak ölmenin ne kadar acısız ve kısa sürdüğünü anlayacaksın."
Bir anda vücuduma bir sıcaklık yayıldı ve kaslarım beni ayakta tutmaktan vazgeçti.Adamın kollarına yığılırken son duyduğum ses kayalara vuran hırçın dalgaların sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Love
FanfictionPaylaşmayı hepimiz severiz,değil mi?Ekmeğimizi,suyumuzu...Peki paylaştığımız şey kalbimizse?.. İki bedenin ve tek kalbin hikayesi...Kanla yazılmış bir "aşk" hikayesi... I am thinking of you (seni düşünüyorum ) In my sleepless solitude tonight (ıssız...