"Kızım ne oluyor? Suratın kireç gibi oldu!"
"De-Derin bu o! Cenk!"
"Ne diyorsun sen yaa! Bu seni hala hangi yüzle arıyor?"
"Bilmiyorum. Nah açarım telefonu. Gerizekalı!"
"Tabii ki açmayacaksın!"
Ne kadar zorlansam da hiçbir şey yapmadan mutfağa geri dönüp kahveleri yapmaya devam ettim. İçimden o telefonu açıp allah yarattı demeyip ağzına sıçasım vardı da neyse sakin olmam gerekiyor! Salona geri dönüp kahvelerimizi yudumlamaya başladığımızda telefonum tekrar çalınca kalbim ağzımdan çıkacak gibi oldu.
Derin "Hay sıçıcam bunun ağzına ama he ver şu telefonu" dedi. Arkasından "He annenmiş kız."
Deli bu kız yaa.
"Anneeemmm!"
"Oyy Deniz'iimm! Nasılsın kuzum ne yapıyorsunuz iyi misiniz?"
"İyiyiz annem çok iyiyiz hem de kahve keyfi yapıyorduk Deroşla. Siz nasılsınız annem iyi misiniz?"
"Ooh afiyet olsun benim kuzucuklarıma. İyiyiz yavrum iyiyiz merak etme."
"Babam ne yapıyor? Nerede?"
"Her zamanki gibi kendini 18'lik delikanlı sanıyor. Koşudan döndü az önce yemek yedik. Kuzumuzu özledik arayalım dedik."
"İyi yapmışsınız annem. Söyle babama kendini çok yormasın. Gerçi bana taş çıkartır ama artık yaşlandığını kabul etse iyi olur. (İkimiz de kıkırdadık.)
Arkasından babamla da kısa bir konuşma yapıp telefonu kapattım. Bütün gün hayvan gibi uyuduğum için hiç uykum yoktu.
"Deroş film mi izlesek yaa?"
"Deroş?"Oy kuzum ya uyuyakalmış. Üstünü battaniyeyle örtüp odama gittim. Sosyal medya hesaplarımda dolanırken mesaj geldi.
'Deniz sana çok ihtiyacım var ne olur aç telefonu.'
Bu adam ne yapmaya çalışıyordu ya? Bundan 5 sene önce, yani lise 3. sınıftaydım. Bir arkadaşımın doğum günü partisinde yakışıklı mı yakışıklı, karizmatik mi karizmatik, taş gibi bir çocuk karşımda oturuyordu. İlk başta gözüme kestirmiştim ama sonradan eğlenceme bakmaya karar vermiştim. Gece mekandan ayrıldıktan sonra eve döndüğümde hemen uyuyakalmıştım ve rüyamda o çocuğu görmüştüm. Çok tuhaftı, adını bile bilmiyordum. Ertesi sabah dehşet bir baş ağrısıyla uyanmıştım, hemen çantama yönelip ağrı kesicimi ararken yere bir kağıt düşmüştü.
"Bütün gece gözlerimi alamadığım, hayatımda gördüğüm en güzel gözlere ve dudaklara sahip olan bir minik... Tekrar görüşmek dileğiyle küçük hanım...
Cenk. 053..."Ne yapacağımı bilememiştim. Ama çok hoşuma gitmişti. Aradığımda dünyanın en seksi sesiyle karşılaşmıştım. Gel zaman git zaman görüşmeler sıklaştı. Mesajlar romantik sözlerle dolup taştı. Sonrasında gözlerimi dünyaya tamamen kapatmıştım, gözüm ondan başkasını görmüyordu resmen. Taa ki her şeyin saçma bir yalandan ibaret olduğunu öğrenene kadar. 2,5-3 yıldır birlikte olduğum adam bir anda buhar olup uçmuştu adeta.
Bir sabah uyandım ve sevgilim dediğim aşık olduğum adamı aradığımda duyduğum şey karşısında donup kalmıştım.
"Aradığınız numara kullanılmamaktadır..."
Elim istemsizce annesinin numarasını çevirmişti. Telefonu açıp daha tek kelime edememişken;
"Seni bir daha asla oğlumun yakınlarında görmeyeceğim. Cenk haftaya evleniyor ve seni bir daha görmek istemiyor. Sen oğlum için küçük bir kaçamaktan başka bir şey değildin!"
Kaç saat ağlamıştım hatırlamıyorum. Bir süre sonra bayılmışım zaten. Gözümü açtığımda başımda annem ağlıyor, Derin ve babam annemi sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben bunları yaşayıp hayatımı yeni yeni düzeltirken amacı neydi bunun? Ya da gerçekten zor durumda mıydı? İyi de ben ona nasıl bir yardım edebilirdim ki? Yine yapmıştı yapacağını. Kafam allak bullak olmuştu. Böyle kafamda soru işaretleri dönüp dururken, uyuyakalmışım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatın Renkleri
Teen FictionGençler toplaşın bakayım! Okurken dehşet eğleneceğiniz, bazı anlarda bir o kadar sinirleneceğiniz ve bazen de gözlerinizi doldurtacak bir hikayeye hazır olun! Aslına bakarsanız bu benim ilk hikayem. Biraz kendi hayatımdan biraz hayal gücümden yardım...