÷ 1 ÷

1.2K 111 38
                                    

Usul usul arabasının camlarına düşen karları azimle savuran sileceklere daldı gözleri.
Gece çoktan şehri istila etmişken geç saate kadar süren çekimler yüzünden boş yollarda ağır ağır evine sürüyordu.

Radyoda çalan şarkı yalnızlığına yardımcı olmuyor aksine çoğaltıyordu.
İşaret parmağı ile direksiyona ritim tutarken mırıldandı şarkıyı.
Kaç kez konserlerde söylemişlerdi sayısını hatırlamıyordu artık. .
Gecenin karanlığına kışın karına uyumsuz hareketli şarkı onu eğlendirmiyor , hüzünlendiriyordu.

Yıpranmış günlüğümü başımdan atıyordum ki, aniden açılmış sayfalarında

Belirgin bir şekilde sen vardın, hala eskisi gibi varsın

Yıl yıla bağlanmış ona dair anıları unutmaya yetecek kadar çoğul olmuştu.
Ama bu çoğulluk anıları silebilecek güçte olsa da gün be gün artan özlemi ile başa çıkamıyordu.
Büyüğü hala kalbinde aynı yerdeydi.
Sanki yine yanı başında dikkatli sürmesi için onu uyarıyordu.
Gözleri boş koltuğa kaydı.
Şimdi de radyonun sesini açıyordu.
Bu yaramazlıklarını sadece onunla iken yapardı.
'Hyung çok açtın sesi, dikkatim dağılıyor.'
diyecek oldu.

Cama yasladığı kolundaki saat gecenin ikisini ilerletiyordu.
Arabasının altında kayan yol uzadıkça uzuyordu sanki.
Unutamadığı aslında unutmak istemedikleri ile dolan gözleri, görüşünü bulanıklaştırıyordu.
Keşke biraz erken olsaydı.
Mesela gecenin ikisi değil de akşamın dokuzu olsaydı.
Onu arayabilirdi.
Sesini bir kez daha duyabilirdi.
Hala radyolarda çalan şarkılarından ve gururunu yıkıp aramalarından başkaca duyamıyordu o güzel sesi.
Yüzünü ekranlarda görüyordu.

Yeni filmi ülkelerinde iyi gişe yapmıştı.
Bu bahaneyle arayıp tebrik etmişti.
Tebrik için çiçek de göndermek istedi.
Papatyaları severdi.
Bir zamanlar teklifsiz olduğu büyüğüne istediği gibi sokulurken şimdi çizdikleri apayrı yollarda
bir buket papatyanın hesabını yapıyordu.
Birlikte çok zorlukları aşmışlardı ama artık aşamayacağı sınırların ardındaydı o. Yanında değil karşısındaydı.

Hiç bitmeyecek sandığı yol nihayet evini bulduğunda arabasında oturdu bir süre. .
O şarkıyı açtı.
İlk Kar ..
Yılın ilk karı değildi yağan.
Ve günlerden yılbaşı da değildi..
Ama her kar yağışında bu şarkı diline düşüveriyordu.

Hala seni unutamıyorum

Kendi kendime yalnızlığımı mırıldanıyorum
...
Seni görürsem gözlerim dolar mı?

Hiçbir şey diyemeyen ahmak ben...

Söyle bana, mutlu yıllar, merhaba, nasılsın...

Kar yağdığında kararmış kalbim yeniden parlayacak mı?

Başını koltuğa yaslayıp defalarca mırıldandığı şarkı ile zamandan habersizdi.
Ama kol saati merak etmediği halde ona gecenin üçü olduğunu söylüyordu.
Biraz sinirlendi, biraz alındı.
Gecenin üçüydü demek.
En sevdiği kol saati, çünkü o hediye etmişti yirmi sekizinci yaş gününde.
Aslında bu son hediyesiydi.
Son kez birlikte kutladıkları doğum günleri.
Son kez birlikte geçirdikleri 13 Ocak..

Karla birlikte akan yaşları yanaklarından süzülüp omzuna kayıyordu.
Buna dahi alınmıştı.
Bir zamanlar büyüğünün sildiği yaşları şimdi omzuna kadar yol alabiliyordu, tutan yoktu onları.

Son DefaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin