-SK 15- "NEFRET" (Part 1)

38 3 2
                                    

"Ne odası?" Diye sordum. Güldü, ardından cevapladı.
"Oyun odamız."
------------------------------------------------------------------------------------------------

Takım elbiseli iki adam yanımda yürüyordu. Uzunca bir koridorda ilerliyorduk. Koridor siyahtı ve tavandaki floresanların bir çoğu çalışmıyordu. İki siyah kapının yanından geçerken adamların kapılara garip bir şekilde bakmaları dikkatimi çekmişti. O kapılar nereye açılıyordu? Bunun cevabını bulmak için sanırım bir müddet daha burada durmam gerekiyordu. Demirden yapılmış bir kapının önünde durduk. Adamlardan biri cebindeki anahtar ile kiliti çevirdi ve kapı büyük bir ses ile açıldı. İçeriye süzülen, sokak lambasından gelen ışık odayı az da olsa aydınlatıyordu. Görebildiğim kadarıyla odada gri perdeler, beyaz bir yatak, tahta bir gömme dolap ve tahtadan yapılmış üstünde işlemeler olan bir sandık vardı. Halısız zemin betondandı. Tavanda yer yer küfler oluşmuş, duvarların boyalarının büyük bölümü dökülmüştü. Görünüşe bakılırsa buraya uzun zamandır uğranmıyordu. Adamın birisi hafifçe sırtımdan ittirdi.
"Burada kalacaksın."
İtiraz etmenin bir anlamı olmayacağını biliyordum. Sanki sorun çıkartacak bir hareket yaparsam kendimi oyun odalarında bulacakmış gibi hissediyordum. Bu nedenle cevap vermeden yatağa ilerledim.
"Bu odada ışık yok. Karanlıktan korkmuyorsundur umarım?"
Dedi alaycı bir şekilde.
"Korkmam."
Kafa salladılar ve odadan çıkmak için adımladılar. Son anda aklıma gelen şey ile adamlara seslendim.
"Şey."
Siyah saçlı, uzun boylu, kirli sakallı adam hafifçe döndü ve devam etmemi istediğini belli edercesine suratıma baktı.
"Umut..."
"Köpeğim, evde kaldı. Onu buraya getirseniz. Ya da, mamasını ve suyunu verseniz?"
"Endişelenme." Dedi.
"Köpeğin bize emanet."
Başka hiç bir şey söylemeden odadan ayrıldılar. Yatağa oturdum ve son zamanlarda yaşadıklarımı düşündüm. Mantıksız geliyordu, bir çok şey. Tüm bunlar saçmaydı. Kurgusu olmayan, doğaçlama yolu ile gösteriye sunulan bir tiyatro oyunu gibiydi her şey. Mantıksız ama bir o kadar da ilginç. Annem ne yapıyordu? Bana neden haber vermemişti? Görkem neden gitmişti? Terk etmesi saçmaydı. Ve en önemlisi, buraya neden getirmişlerdi beni? Derin bir nefes verdim. Pencerenin önüne ilerledim ve ufak camın betonuna ellerimi koyarak kafamı dışarıya çıkarttım. Derin bir nefes eşliğinde bir çok şeyi sorguladım. Ben kimdim? Bu insanlar için önemim olmalıydı, yoksa beni burada tutmazlardı. Derin düşüncelerimle boğuşurken bahçeden gelen bağrışma sesleri dikkatimi dağıtmıştı.
"Ulan bir işi de becerin be! Kovuldunuz!"
Kim gecenin bu saatinde böyle bağırıyordu ki? Bir müddet sessizlikten sonra tekrar adamın yüksek tondaki sesi duyuldu.
"Ne demek lan adamlar bizi fark etti? Sikerim yapacağınız işi!"
Bağıran kişinin bu kadar sinirlenip küfür etmesine neden olan şey neydi, çok merak etmiştim. Hangi adamlar kaçmıştı? Daha fazla bir şeyler öğrenebilmek umudu ile başımı beni göremeyecekleri şekilde biraz aşağı sarkıttım.
"Dikkatli olun! Pasta tehlikede olabilir. Ve unutma, Joker. Pastaya bir şey olursa, çocuk üzülür, palyaço gider, davetliler dağılır ve parti iptal olur. Partinin bitmesini istemeyiz, değil mi?"
Ne pastasından bahsediyordu bu adam? Ne partisi bitiyordu? Tam devamını da duymak için biraz daha hareketlenmiştim ki, kafasını kaldırdı ve göz göze geldik. Beni nasıl görebilmişti Allah aşkına? Telefondaki kişiye kısık seslebir şeyler mırıldandı ve telefonu kapattı. Başını yukarı çevirdi.
"Hey, gelsene küçük. Eğlenelim biraz."
Dediğini duymazlıktan geldim ve deli gibi merak ettiğim soruyu sordum.
"Ne pastası?"
Cevap gecikmemişti.
"Amerikan pastası, güzelim. Sever misin?"

------------------------------
Part 2 bir kaç hafta içinde yayınlanacaktır.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 10, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİYAH KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin