-SK 10- "TERK EDİLİŞ VE DÖNÜŞ"

84 6 9
                                    

Multimedia: Alya'nın telefonunda bulduğu fotoğraf(çok tatlı bir şey ^-^) ve bölüm şarkısı(Alya'nın dinlediği şarkı) var.
Bölüm şarkısı: Manga ft. Göksel-Dursun Zaman
İyi okumalar :)

Hastanedekiler raporlarımı bir gecikme nedeniyle iki gün sonra vereceğini söylemişti. Ben de evime gitmiştim. Ve annem hala ortalarda yoktu. Ona bir mesaj atmaya karar verdim ve telefonumu elime aldım.

Kime; Kraliçem
Anne. Hastaneden bu gün çıktım ve kazadan sonra yanımda olmadığın için sana müteşekkirim. Her neyse,iyiyim ve raporlarım iki gün içinde çıkacaklar. Şu an evdeyim ve sen yine yoksun. Gel anne, seni bekliyorum.
-Alya.
Mesajı yolladıktan sonra yatağıma uzanıp düşünmeye başladım. Olanları, ne yapmam gerektiğini düşündüm. Neler olacağını tahmin etmeye çalıştım. Her olayın sonunda muhakkak bir güzellik gören bilincim Görkem konusunda hiç de iyi şeyler kurgulamıyordu. En iyi seneryoda bile bir daha konuşmuyorduk. Korkuyordum,onu kaybetmekten,onsuzluktan korkuyordum. Deli gibi korkuyordum. Yanımda sadece iki kişi vardı aslında,yeni anlıyordum.
Yalnızdım artık. Koskoca şehirde,yalnızdım. Belki etrafımda milyonlarca insan vardı ama ben yalnızdım. Görkem'siz kalmıştım bir kere. Bundan daha kötü ne olabilirdi ki? En yakımı, en sevdiğimi kaybetmiştim ben. Var mıydı ötesi? Yanımda kim vardı artık? Saye. Sadece Saye. Her davranışımı saygıyla karşılayan kuzenim. Bir nevi kardeşim. Görkem ne de büyük yer kaplıyormuş hayatımda. Yeni anlıyordum. Yine aynı şey olmuştu. Yaptıklarım yüzünden birilerini kaybediyordum. Geçmişteki hatalarım yüzünden geleceğimi kaybediyordum. Gelecekteki mutlu günlerimi kaybediyordum. Bütün bunların benim başıma gelmesi fazlasıyla garipti. Belki de değildi. Belki de her şeyi hakediyordum ve hiç bir zaman mutlu olamayacaktım. Belki de hayatım boyunca bir şeylerin bedelini ödemek zorunda kalacaktım. Ne anlamı vardı ki bu şekilde yaşamanın,hep bir bedel ödemenin,hep gözyaşı dökmenin..tüm bunların ne anlamı vardı?
Kendine gel,aptal.
İç sesimin uyarısıyla mantıklı düşünmeye başlamıştım. Gerçekten de demin ne düşünmüştüm öyle? Gidip bileklerimi kesip ölmeliyim,hemen. Aklımdan geçen cümle tam olarak da buydu. Hayat bu kadar anlamsız mıydı? Bir bıçak darbesine, bir silahın mermisine,bir nefes kesilmesine, bir araba darbesine, bir kaza geçirilmesine karşı kaybedilebilecek kadar basit miydi? Bu kadar değersiz miydi insanın hayatı?
Hayatı üç kelime ile özetleyebilirdim;
-Doğum
-Yaşam
-Ölüm.
Bu üç kelime bize hayatın özetini vermek için yeterliydi. Ancak bu üç kelime öyle sıradan değildi. Her biri ayrı bir şeyler anlatıyordu.
Doğum; insan doğuyordu. Annenin karnından yepyeni, tertemiz,masum, ufacık bir bebek dünyaya merhaba diyordu. Sonra bitiyor muydu? Hayır. Doğum bu kadar basit olamazdı. Annenin çektiği acılar vardı, herkeste bir bekleyiş vardı, sevinç vardı. Gösterilen bir çaba vardı. Sahi neden bu kadar çaba gösteriliyordu bebeği dünyaya getirmek için? Berbat olan, içinde her türlü kötülüğü barındıran şu dünyaya masum birisini koyup yıkılışını, yenilişini görmek için neden bu kadar çaba vardı? Bebeğin attığı çığlıklar,ağlamalar... bunlar nedendi peki? Belkide dünyanın kötü bir yer olduğunu doğar doğmaz anlamıştı o bebek. Geri dönmek istiyordu geldiği yere. Kalmak istemiyordu,gitmek istiyordu belki de. Gitmek ve bir daha hiç geri gelmemek...
Yaşam; işte bu en büyük detaydı insan hayatında. O kadar olay oluyordu ki çevrede. Hangisinin içinde olman gerektiğini,hangisinin doğru olduğunu, neyi seçeceğini, ne yaşayacağını... hiç birini bilmiyordun. Aptal insanlar! Her şeyi beyaz görüyordular. Saf beyaz... Oysa her şey siyahtı. Karanlıktı, zifiri karanlık... Her şey güzel olacaktı değil mi onlara göre? Her şeyin bir çıkarı, bir güzelliği vardı. Bu düşünce koca bir aptallıktı. Aptallıktan başka bir şey olamazdı. 'Her şey güzel olacak.'
Çok duymuştum ben bu cümleyi. İnanmıştım bu cümlenin gerçekliğine. Güçsüz anlarımda tekrar etmiştim. 'İnan!' Demiştim kendime. Ve hayatı yendiğimi düşünmüştüm. Her şeyin güzel olduğunu düşünmüştüm. Oysa hiç bir şey güzel değildi ve ben en değerlimi kaybetmiştim. Ben Görkem'i kaybetmiştim. İnsanlara karşı bağırarak söylemek istediklerim vardı. Söyleyemediğim için yazdıklarım... Yataktan kalktım, elime bir kağıt ve kalem aldım ve yazmaya başladım.
"Hiç bir şey güzel olmayacak. Kendinizi kandırıyorsunuz. Her şey daha da kötüye gidiyor, dünya gittikçe daha da siyaha bürünüyor. Ve siz her şeyi beyaz gören aptallar! Siyah sizi içine çekecek. Bundan kaçamazsınız. Ben de isterdim. Kaçmayı, beyaz olmayı isterdim. Ama şu an hissediyorum. Siyah beni içine almaya başlıyor. Grileşiyorum. Gittikçe koyulaşıyorum. Ve çıkamıyorum buradan, karanlıktan kaçamıyorum. Bunları neden mi yazıyorum? Bilmem. Belki de yazmaya ihtiyacım var. İçimde kopan fırtınaları, attığım sessiz ama etkili çığlıkları sayfalara dökmeye ihtiyacım var. Ben de unutmak istemiyorum ve bu yazıyı hatırlamak için her an yanımda taşıyacağım. Biliyorum,unuturum zamanla. Dünyanın sihirli kandırmalarına inanıp beyaz görmeye başlarım yine her yeri. Sonra... sonra tamamen karanlığa gömülürüm. Bu yüzden alışmaya çalışıyorum. Karanlığa büründüğümde etrafımdakileri daha iyi görebilmek için siyaha alışmaya çalışıyorum.
Aptal insanlar ve sen Alya. Asla unutma.
"Hiç bir şey güzel olmayacak."

SİYAH KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin