Geçmişe dönüş yaptım ve Thea'nın neden bir kaç asırdır uyuduğunu Perseus'un ağzından yazdım:D Please read THEA (ingilizcem 99 bu arada :O) :D
^^Perseus^^
Bir anda kendimi başka yerde bulmanın şokunu daha atlatamamışken Thea’nın ağladığını duydum. Ona doğru koşmaya başladım yanına vardığımda kolumu omzuna koyacakken içinden geçtiğimi fark ettim.
Ölüydüm ama bu kadarını beklemiyordum doğrusu (!)
Bulunduğumuz yer çok tanıdıktı.Bir kaç asır önce yaşamış Medusa’nın kafasını kesmiş ve (övünmek gibi olmasın) daha büyük işler başarmış olan bana öldükten sonra değişen dünyada tanıdık gelen bir yer olması cidden tuhaftı. Thea biriyle konuşuyordu.Onunla ayrı olduğum zamanlar olmalıydı çünkü ben onun ağlamasına izin vermezdim.Yalvarıyordu.Birinden bir iyilik istiyordu.Deniz buradan kötü görünüyordu ya Poseidon çok öfkeliydi ya da üzgün…
İşte şimdi hatırladım.Burası Roma yok olmadan önceki Roma…?(!)
Thea Latince konuşuyordu. “Bana itaat et!” diyordu ses. Thea “Yapamam sadece annemi geri ver !” diye yalvardı.
Annesi mi? Bugün…Tabii ya Kraliçe Thetis’in ölüm yıl dönümü!
Thea güçlü bir kızdı.Kadın kahramanlar arasında benim favorimdi.Kız arkadaşım diye söylemiyorum.Yeşil gözlerinden ateş fışkırırdı.Herkül bile ondan korkardı.Çünkü Thea bir ilkti.Thea sadece babasından gelen güçler doğmamıştı.O bütün Olimposluların gücüyle donatılmış bir otomaton gibiydi.Zeus gibi uçabiliyor,Hades gibi ölüleri yönetebiliyor,Athena’nın zekası ile her şeyi ve herkesi parmağında oynatabiliyordu.Onunla tanışmam bile onun geleceği görebilme yeteneği sayesinde idi yoksa o gün her şey ters gidebilir ve ben onu şimşekle çarpmış olmazdım.
Çok garip bir tanışma şekli değil mi?
Bu güçlere sahip olduğundan neredeyse her göreve o çıkıyordu.Her canavarı üstüne çekiyor ve her düşman ise onu saffında istiyordu.Olimpos’u yok edebilsin diye… Ama o asla bu zayıflığa düşmemişti.Bildiğim kadarıyla.Onu seviyordum hala seviyorum…Hem zaten beni bırakan o nedeni de belli değil önünde sonsuz bir hayatı varken neden onu uyuttular . Bütün suçu bende bulması da tuhaf ! En son kavgamız epey büyüktü ve babamı neredeyse öldürecektim! Sorulması ve düşünülmesi gereken bir sürü soru var…Aklım başka bir yerde olduğu için Thea’nın ayakladığını görmedim.Yürüyordu ama denizin tam tersi istikametinde…
Hala ağlıyordu onu takip etmeye başladım.Roma’nın merkezine kadar yürüdü.Bir sürü insan vardı güle oynaya dolaşan çocuklar…
Peki ben nerdeydim? Tabii ki Yunanistan da oradan hiç ayrılmadım ki…(!)
Thea çok tuhaf davranıyordu.Ona selam verenlere dönüp bakmıyordu bile nerede kaldı Thea’nın nezaketi? Thea ‘yı yalvartan kişinin sesini bir kez daha duydum.Ama bu sefer Thea ile konuşmuyordu.Kendi kendine konuşuyordu ve istemsizce zihnini bana açmıştı.Gözlerimi Thea’dan ayırmadan sese kulak kesildim.Latince bir şeyler mırıldanıyordu.
***
Denizin kızı muhtaç bana
Annesini özlemiş yazık ona
Ancak itaat ederse bana
Alacak ödülünü en sonunda
Ben ona annesini veremem ama
O bana Zeus’un kelesini verecek ya
Yakındır transa geçmesine
Elinde kalmadı hiçbir çare
Tek çözümü bende sanıyor
Kandırıldığını düşünemiyor
Yakındır transa geçmesine
Roma’yı yakıp kül etmesine
***
Duyduğum şeyin daha şokunu atlatamamışken Thea arkasını döndü bulunduğum yere baktı tamda gözlerimin içine…
Hani ben görülemiyordum?(!)
Üzerime doğru yürümeye başladı.Gözleri artık kırmızılaşmaya başlamıştı.Geri geri gittim birinin içinden geçtiğimi hissettim.Thea aradığını bulmuştu transı tetikleyecek şeyi öfkeyi…
Adamın kollarını tuttu havaya kaldırdı ve fırlattı o sırada hava karardı ve adamın üzerine şimşek düştü.Adamın cansız bedeni yere düştü ve herkes o anda bağırmaya başladı.Thea havaya yükseldi.Sağ elini kaldırdı.Ne yaptığını anlayınca bende yanına doğru yükseldim.Duyar mı duymaz mı bilmiyorum ama kulağına doğru bağırmaya başladım.
“Thea dur ! Yapma geçmişi değiştirebiliriz! Seni neden uyuttuklarını anlıyorum bunu yapma bir geleceğimiz olabilir !” dedim.Bir an gözleri gerçek rengine döndü.
“Perseus quod vobis est?” dedi. “Perseus sen misin?”
“Evet evet benim Thea onun dediğini yapman anneni getirmeyecek!” dedim.
Ama kadının tıslayarak konuşan sesi benim konuşmamı örtüyordu.Beni fark etmişti.
“Faciunt enim mater tua!” diye bağırdı ses “Annen için yap!” Thea’nın yeşil gözlerinden bir damla yaş geldi.Gözlerini kırptı.Açıldığında yine kırmızıydı.Elini salladı.Okyanusu çağırdı.Tüm Roma’yı kaplayacak büyüklükte bir dalga yarattı insanlar Thea’nın saçtığı ölümden kaçıyorlardı,şimşeklerden ve ateş toplarından her yer harap olmuştu.İnsanların çığlıkları yürek parçalıyordu.Ama onlar için kurtuluş yoktu.Thea ellerini indirdi o zaman anladım ki ben burada ruhen veya her nasılsa olsam yada olmasam zaten bu olacaktı. Thea ellerini yumruk haline getirdi ve Roma sular altına gömüldü.
Etrafı bir ışık sardı.Roma’nın Romalıktan çıkmış halini gördüm Thea ne yaptığını anlamış olmalı ki ağlıyordu ve “Ubi est mater mea!” diye bağırıyordu. “Annem nerede!” Ses ise kahkahalar atıyordu Thea’nın önünde bir gölge belirdi kim olduğunu göremiyordum ama Thea korkmuş gibiydi. Gölge “Şimdi Zeus’u tahtından devirme vakti!” dedi .Ama Thea’yı hesaba katmamıştı.Bir daha bunu yapmayacağını…
Thea “Hayır! Bunu asla yapmam!” diye bağırdı.Kahkahalar atan gölgenin şaşkınlıktan sesi kesildi. “Sen nasıl ?”dedi. Thea gülümsedi ve konsantre oldu.Gözleri aniden açıldı rüzgarlar ve şimşekler çakmaya başladı.Elini gölgeye doğru sallayıp
“Τάρταρα κρατούμενος!” diye bağırdı “Tartarus’a mahkumsun!” eline biriken gücü saldı.Gölge patlarken Thea bilincini kaybedip aşağıya düşmeye başladı.Thea’nın bedeni suyu boylarken kendimi bir anda başka bir yerde buldum.
OLİMPOS…