"Dönüştüğüm bu hiçlikten kurtar beni."
Bölümü okurken dinlemeniz için bir parça şarkı bırakıyorum. İyi okumalar.Sabah erkenden uyanıp her zaman ki gibi koşuya gittim.Eve döndüğümde kahvaltı hazırlanmış,anne ve babam beni bekliyordu. Üstümü değişip kahvaltıya geçtim. Annem kahvaltıda bugün yapacaklarımızı anlattı. Akşam bir misafirimiz olacağını söyledi.
Misafirlerin kim olduğunu hiç sormadım çünkü umrumda değildi.Her zaman ki gibi annemin sahte gülüşleri ,iş muhabbetleri falan olacaktır büyük ihtimalle.
Kahvaltı bittiğinde hazırlanıp annemle çıktık. Ajansa gitmeden önce bi kaç işimiz olduğunu söyledi. Merak edipte sormadım. Alışveriş merkezine gelmistik. Annem bi kaç kıyafet alıp oyuncak mağazasına girdi. O an şok olmuştum. Annem, FİLİZ ÖZTÜRK oyuncak mağazasında ha ,inanılması güç. Acaba kime oyuncak alacaktı ? Merak etmiştim. Anneme sorduğumda akşam ki misafirimize deyip gülümsedi. Acaba kimdi bu misafir? Annem anlamışçasına bana dönüp ;
"Akşam görürsün" dedi. İlk defa beni bu kadar meraklandırmıştı.
Oyuncak mağazasından çıktığımızda elimizde birsürü poşet vardı. Poşetleri eve yollayıp, ajansa gittik. Benimde merakım geçmişti. Çekimler için Özgür Bey'in yanına gittik. Annem bu gün nedense fazla telaşlıydı, bu telaşı dikkatimi çekmişti. Sormak istemedim ne de olsa akşam öğrenirdim. Çekimleri bu gün erken bitirdik. Ajanstan çıktığımızda saat dörttü. Neyse ki bu gün fazladan flaşlara maruz kalmamıştım.
Eve geldiğimizde annem direkt mutfağa Nurten Abla'nın yanına gitti. Misafirler için yemekleri konuşacaklardı sanırım. Bende odama gidip banyoya girdim. Tüm kiri ve yorgunluğu üzerimden atıp, banyodan çıktım. Yatağın üzerinde kıyafetler duruyordu, annem olaya her zaman ki gibi yine el atmıştı.
Çıkardığı kıyafetleri incelemeye başlamıştım bile. Gök mavisi midi etek, eteğe uyumlu beyaz gömlek, bir çift şık topuklu ayakkabı çıkarmıştı. Kıyafetlerimi giyip makyaj masasına geçip kendimi izlerken aklıma annemin yıllar önce söylediği sözler geldi.
"Sen Öztürklerin tek veliahtısın, daima zarif ve asil olmak zorundasın. Gücün tüm bedenine hükmetmeli ki kendinden emin adımlarla soy adımızın hakkını veresin."
Zihnimde dolaşan bu sözler kendime gelmemi sağlamıştı. Olduğum yerde omuzlarımı dikleştirip, sert bakışlarla kendimi süzmeye başladım sahi boy aynasının karşısındaki ben miydim? Tam bir Öztürk, tam bir Filiz Hanım'ın kızı.
Ruhum bu duruşu, bu bakışı reddediyordu her seferinde beynimin içinde "Bu sen değilsin" diye çığlıklar atıyordu. O an bende bağırmak istedim. "Ben neden böyle olmak zorundayım." diye bağırmak, etrafı kırıp dökmek, ailemin yüzüne bakıp "Neden?" diyerek çekip gitmek istedim. Ama sadece istedim, yapamadım. Yapamazdım da zaten. Öylece durup kendimi izlemeye devam ettim. Benliğimi kaybeden yansımamı, boş gözlerle oturup izledim.
O sırada içeri annem girdi "Daha saçını yapmadın mı? Ah senin bu yavaşlığın beni öldürecek! Efla Özgür Bey'de yaptığın saygısızlığı tekrarlamanı istemiyorum. Misafirlerimiz yarım saate burada olacaklar, hemen hazırlanmalısın. Makyajını sade ve hoş göstermeye çalış. Saçlarına maşa yapmalısın. Çok yakışacağından eminim."
Takı kutuma doğru ilerlediğinde içinden bir çift özel yapım sade bir küpe çıkardı "Hah! Şu küpeleri tak, kıyafetlerinle uyum sağlayacaktır." üzerimde gezen gözleri beni baştan aşşağı süzerken "Hadi hadi oyalanmada başla, bende aşşağıyı kontrol edeyim" diyerek kapıya yöneldi. Sanki bir şey unutmuş gibi geri bana baktı. "Ve, biraz gülümse tatlım." tüm samimiyetinle bunu söylediyse bile tatlım sözcüğü işi bozmuştu yinede bozuntuya vermedim. O da konuşmamı beklememişti zaten, kapıyı çekip hızlıca aşşağıya inmişti.
Gözlerim aynadaki yansımamla buluştuğunda bu kez dışımdan "Sen sahtesin Efla Öztürk, asla gerçek bir Öztürk olamayacaksın." demiş adeta tüm mutsuzluğum bedenimi ele geçirmişcesine beynim bedenimin kontrolünden çıkmış bir anda başım dönmüştü, o anda kendimle ayna arasında gidip gelen göz temasımı da koparıp, sessiz bir tebessüm yerleştirmiştim yüzüme.
Tamamen hazırlandıktan sonra boy aynasından kendime baktım. Annem zevkli kadındı, üzerimdekiler ciddi manada yakışmıştı. O sahte ama içten gülümsemelerden biriyle gerçek bir veliaht gibiydim. Zarif bir gülümsemeyi tüm yüzüme yayıp odadan çıktım. Ahşap merdivenleri bir bir inerken aşağıyı seyrediyordum. Annem göz alıcı borda elbisesinin içinde, telaşlı bir şekilde yardımcılarımıza yapması gerekenleri izah ediyordu. Babam ise sıradan takım elbiselerinden birine bordo bir kravat geçirmiş, bu uyumuyla annemi tamamlıyordu. Her zamanki gibi yine çok yakışıklıydı.
Son basamağa geldiğimde babam beni fark etmişti, biraz inceledikten sonra hafif bir tebessümle "Çok güzel görünüyorsun bebeğim" dedi. Şaşırmıştım. Ne olursa olsun babamla aramda hep bir mesafe vardı. Ve bir anda böyle demesi yüzüme gerçekçi bir gülüş yerleştirmeme sebebti. Mutlu olmuştum. Gülüşüm henüz suratımdayken "Teşekkür ederim baba" deyip son basamakta durmakta olan tek ayağımı da yere sakince basmıştım. O sırada annemin de bizi seyrettiğini gördüm "Harika olmuşsun canım" Az önceki hislerimi anneme de yansıtarak "Teşekkür ederim anne." dedim.
Babamın tek bir tebessümü beni mutlu edebiliyordu işte.
Tam o sırada kapı çaldı. Gelenlere bakınca şaşkınlıktan bayılacak gibi oldum. Gelen misafirler içindeki çocuk. Oydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak Düşler
Teen FictionBir kız düşünün, kendi bedenini kontrol edemeyen. Bir kız düşünün ki hayalleri kelepçelenen, bir kız düşünün ve sadece düşünün. Çünkü o yıllardır bunu yapıyor. Şuan yaptığı gibi.