"Seliiiin!!"diye bir bağırış geldi aşağıdan. Ne olduğunu bile anlamadan tekrar geldi. "Seliiiin!. Sana diyorum kahvaltı hazır". Ayağım terliğimi ararken gözlerimi açıp sabahlığımı giydim. Haziran ayının son haftasıydı ve hava sıcaktı. Aşağıya indiğimde Şebnem, Tuğçe ve Nazlı beni bekliyordu.
N:Hadi Selin geç kalıcaksınız.
S:Nereye gidiyoruz?
Ş:Hani akşam konuştuk ya. Sen ve ben iş görüşmesine gidecektik. Nazlıyla Tuğçede alışverişe gidecekti.
Tamamen aklımdan çıkmıştı. Hemen kahvaltımı edip yukarı çıktım. Kot şortumla püsküllü askılı beyaz tişörtümü giydim. Siyah topuklularımı de giyip makyaj masamın önüne geldim. Mor pufu çekip oturdum. Önce çok koyu olmayan bordo rujumu sürdüm. Heryere özel rujum vardı. Yine aynı renk far ve siyah göz kalemi çektim. Beyaz çantamı alıp çıktım. Şebnem; müthiş bir makyaj yapmış ve kırmızı dar elbisesini giymişti. Altına siyah sandalet ve siyah çanta almıştı. Saçlarını benim gibi açık bırakmıştı. Çok güzel görünüyordu. Aşağa indik, Nazlı bulaşıkları makinaya koyarken Tuğçe salonu topluyordu.
S: Biz çıkıyoruz bye.
N: İyi şanslar bye. Haberleşiriz.
S: Ok.
Dışarı çıkınca önümüzden hızla sarı bir araba geçti ve önümüzde durdu. İçinden dört erkek çıktı. Anlaşılan karşı eve taşınıyorlardı. Tanışmak için yanlarına gittik.
Ş: Merhaba, ben Şebnem.
Se: Ben Selim.
Cevaplayan kahverengi saçlı, kestane rengi gözlü yakışıklı biriydi. Anladığım kadarıyla Şebnemden hoşlanmıştı.
S: Ben Selin. Hoşgeldiniz.
A: Ben Ali.
Cevaplayan sarışın mavi gözlüydü.
İçerden Nazlıyla Tuğçeyi çağırdım.
N: Selam, ben Nazlı. Selinle ikiziz.
Sa: Ben Savaş. Biz de Ali'yle kuzeniz.
Cevaplayan siyah saçlı siyah gözlüydü.
T: Ben Tuğçe.
E:B-ben E-Emre. T-tanıştığımıza memnun oldum.
O an gülmemek için kendimi zor tuttum. Basbaya Tuğçe'ye aşık olmuştu Emre. İyi çocuklara benziyorlardı.
Komşu tanışma faslımız bitince Şebnemle birlikte işe doğru yol aldık. Kimdi bu yeni çocuklar? Baya da yakışıklılar ama aramızda kalsın en çok Ali yakışıklı. Hele o gözleri Allahım!!!
S:Saçmalama Selin!!!
Ş:Selin iyi misin?
S:Ay ben onu sesli mi söyledim.
Ş: Neyse geldik hadi. Veee Mertoğlu oteli. Nasıl güzel yer ama di mi?
S:Güzel güzel de hadi içeri girelim böyle kapıda mı dikilicez hem beş dk sonra görüşme başlıyor. Kim bilir kaçıncı Allah'ın unuttuğu katta?
Ş:Görüşmede de böyle şeyler denileceksin di mi Selin? Allah'ın unuttu falan, kızım zaten asansör denen bişey var. Şebnemle içeri girip resepsiyondaki kadına Haluk Mertoğluyla görüşüceğimizin söyledik.
Rk: İki dk sonra sizi alıcaz şöyle oturun lütfen. Ben hemen Haluk beye haber veriyorum.
Güler yüzlü bi kızdı. Haluk beyin ofisine girdiğimizde gözlerime inanamadım. Evet evet bu oydu o Haluk. Annemin kocası Haluk. Beni görünce önce bi afalladı sonra;
H: Selin?
S: Haluk Bey?
Ş: Siz tanışıyor musunuz?
S:Bahsettik ya Nazlıyla annem evlenmiş diye işte annemin kocası. Haluk Mertoğlu, ve biz şimdi bu Adama iş görüşmesi için geldik.
H: Selin bak olanlar için üzgünüm ama ne yapabilirdim hepsi seni korumak içindi.
S: Buna gerek yoktu, ben kendimi o adandan koruya bilirdim. Senin yüzünden annemi bile annem olarak görmüyorum. Sen delisin akıl hastanesine gitmen gerek.
Ağlayarak dışarı çıktım. Şebnem de arkadan gelip arabaya bindi.
S: Eve gitmeyelim eve yakın olsun ama ev olmasın.
Ş: Aklıma bir fikir geldi. Yolumuz uzun e trafik de var. Nazlılar çıkmadıysa evde kalsınlar poğaça börek gibi bişey yapsınlar ama çabuk.
S:Peki.
Nazlıyı arayıp fikirli söyledim of Dedi puf Dedi ama tamam Dedi. Biz eve gelince fırından çıkmak üzereydi poğaçalar. Ben de o sırada olanları Nazlıya anlattım.
N: Aferin benim ikizime. Haddini bildirmişsin.
S:Ee biraz.
Din!!! Din!!
T:Poğaçalar oldu şimdi planın geri kalanını anlatır mısınız?
Ş: Sabah tanıştığımız çocuklar vardı ya...
S: Hayır!! Sakın!!
Ş:Evet Hadi
Elime yastığı aldığım gibi Şebneme attım. O da bana geri attı, zaten ne olduysa orda oldu. İçtiğim sıcak çay üstüme ve elime döküldü. Resmen yanıyordum. Şebnem bin kere özür diledi bende bin kere tamam önemli değil dedim. Gidip üstümü değiştirdim. Kısa beyaz sırt dekolitekli elbisemi altına da yüksek siyah topuklularımız giydim. Elimi sarmıştık tam çıkıyorduk ki;
N: Selin bu ne ikiz. Belinden bi karış uzun etek giymişsin.
S: Ne var ya bişey olmaz. Karşı eve geçip zili çaldık. Önde poğaça tabağıyla Tuğçe duruyordu. Kapıyı da Emre açtı.
E: H-hoş G-geldiniz. Ne zahmet ettiniz. Arkasında Maviş belirdi. O gözler aman tanrım. Ama sanki beni görünce gözleri koyulaştı. Sanki lacivert gibi. Neyse belki ben yanıldım.
Akşama kadar oturup konuştuk. Ben bir ara bahçeye çıktım. Arkamdan biri geldi ve
A:Selam
S:Selam
A:Napıyorsun burda?
S: hiç
A: Ben Ali Mertoğlu.
S:N-NE!!
Bağırdığımı duyan herkes gelmişti.
N: Selin n'oluyo ikiz?
S: O-o Ali MERTOĞLU!!
N:ne!!
Eşyalarımı alıp çıktım arkamdan kızlar da geldi.
A:noldu şimdi lan?
E:ne bilirim. Aa Tuğçe telefonunu unutmuş. Ben verip geliyorum.
Se:Çapkın işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz Aşkım
RomantiekÖyle birbirinden farklı insanlarlar ki, ne yaparlarsa yapsınlar asla ortak bir yol bulamayacak gibiler. Beşlide ortak yol seçeneklerde verilmemiştir. Bu yolu onlar çizmelidir. Yeni bir yol, yeni bir kişilik, yeni bir aşk. Bunlar onları Nasıl değişti...