PEKİ AMA NEDEN ?

275 12 3
                                    

İnsan hayatı ne tuhaftır değil mi?
Bazen zamansız gelir birileri hayatımıza. Bütün kurulu düzenin değişir.
Uyku saatlerin, yeme alışkanlıkların, müzik zevkin, en sevdiğin yerler ve zamanlar.
Evet her insan gelişiyle, bir ton kalabalık getirir.
Senin alışman gereken, toplaman gereken bir yığın enkaz.

Yavaş yavaş hayatına giriş yaparlar. Önce korkarsın, hiç alışık olmadığın birisinin hayatına bu kadar müdahale etmesine. Ama bir o kadar da, sanki yıllardır tanıyormuşsun hissi verir sana. Önce; senin en küçük noktandan başlarlar, mesela hayallerine ortak olurlar.
Nasıl olduğunu sen bile alamazsın.
Kendinle ilgili hayaller kurarken, bir anda bizli hayallerin baş kahramanı olurlar.
Saçma gelse de, istemsiz hoşuna gitmektedir bu durum.

Her şey ne kadar da mükemmel gidiyor dersin, aslında bu seni içten içe korkutur. Çünkü, bu zamana kadar yıllarca hep kayıplarla yaşamışsındır. Bu kadar eksiksiz giden nokta da, korku kaplar bütün bedenini. Bu anlamsız, tarifsiz şeyin bozulması seni büyük bir boşluğa itecek gibi gelir. Çünkü, anlamadan her şeyini onun üzerine kurmaya başlarsın. Sanki daha önce, onsuz bir anlamın, bir dünyan yokmuş gibi gelir.

Bu sanki , nasıl söylemeli.
Biraz ;
-Ruh ve beden birleşmesi,
-Çay ve şeker bütünlüğü,
-Varlık ve yokluk çelişkisi,
-Siyah ve Beyaz zıtlığı

gibi bir şey oluyor. Hani aslında olmaması gereken bütün yanlışlar bir arada gibi , ama bir o kadar da olmazsa anlamı olmayacak gibi.

Zamanla anılar biriktiriyorsunuz,  muhteşem hafıza dükkanınıza. Bu zamana kadar , gülümsemenin, kahkahanın ne demek olduğunu o insan öğretiyor sanki sana.

Diyorsun ki, tamam tamam ben bu yaşa kadar geldim.
Ama nasıl geldim?
Ben yaşamayı, gülmeyi , huzuru bilmeden mi yaşamışım diyorsun.

Her anını, dakikanı değerlendirmek istiyorsun. Sanki 1 dakikanı israf edince, en büyük günah, en büyük kötülük gibi geliyor sana bu.
Çünkü,onsuz bir dakika geçiremez oluyorsun.

Ee tamam ama hani onca plan ? Ona temkinli yaklaşmaların nerede?

Bütün kurallar, kuralsızlığın anlamında şekil buluyor. Planlar, plansızlıkla bütün oluyor.
Yani artık büyük doğrular ve yanlışlar bitiyor.
Size ait bir dünya başlıyor. Bütün bildiklerin unutulduğu, korkularınızın bittiği , ilklerin yaşandığı..

Her şey ne güzel gidiyor değil mi ?
Peki ama nereye kadar bu güzellik ?
Sonsuza kadar mı yoksa ?
Hangi sonsuz, nasıl sonsuz, nerede olan sonsuz?

Ah öyle büyük yanılgıdır bu işte. Çünkü hiçbir şey sonsuz olmuyor burada. Hele hele bir de, her güzel şeyin sonu olduğunu çok iyi biliyorsan.

Hayatınıza, iliklerinize, en derinlerinize kadar işleyen insanlar.
Zamansız geldiği gibi , zamansız gidiyor hayatınızdan.

PEKİ AMA NEDEN ?
Iste durmadan bu soruyu soruyor insan kendine.

Ee hayallerim onunla doluydu, ee ama bana verdiği sözler, yaptıklarımız, anılarımız?
Nerede, nasıl , niye derken o büyük boşluk ile karşı karşıya kalırsınız.

Çünkü insan hayalleri elinden alınınca, hayatı çalınmış olur. Yok olur, en başta hedefi yoktur bir defa.
Hedefsiz insan, yolunu şaşırmış, yönü olmayan birisi haline döner.

Bunun ardından saçma bir sürü girişim olur.
Çünkü kaybetmek, hiç bu kadar ağır gelmez. Hiç bu kadar derin hissedilmez.

Çığlıklar en çok bu zamanda atılmak ister ama işin tuhafı da herkes bu zamanda sağır olur.

Bu boşluk nasıl ve ne şekilde dolar diye, bir dolu arayış başlar.
Günlerce kapalı kalırsın. Sanki kara bir kutu , sanki karanlık bir oda.Evet her şey artık Karadır, zift karası.
Her şey güvensiz ve hain. Bütün doğrular yanlış. Çaylar artık şekersizdir.

Onunla anlam bulan her şey artık, anlamsızlık yüklü bir kelime yığını.

Her şeyin anlamı ve kavramı yolunu şaşırıyor. Her şeyin tek anlamı oluyor, en kötü anlamı.

Derin nefes alıp yola devam etmek zorunda bırakılmak.. Ne acı değil midir ?
Ama yine ne acıdır ki , insan artık tam nefes alamaz. Hep 'burama öküz oturdu' denilen yerde kalır nefesleriniz,  yarım yarım..
Hepsini bir bir sayınca, belki o zaman tam nefes edecek cinsten.

Zaman gerekecek ve herkes bir yerden konuşmaya ortak olacak.
Önce, senin değişimini sorgulayan gereksiz abuk-subuk tipler.
Daha sonra kendi aklı kendine yetmeyen insanların, gereksiz kelime israfı ile akıl verme çabaları.

Peki, hangisi sana iyi gelecek?
Tabiki hiçbiri.

Çünkü bir ilişki iki kişi arasında başlar ve iki kişi arasında devam eder.
Bazı anlatılmayan şeyler vardır, söylenmeden yaşanan şeyler..
Bu yüzden kimse ne onlar yerinde olmuştur, ne de o ilişkiyi anlamıştır.

Kapanmalı çeneler. Hele hele, ben demiştimciler.

Kim ayrılmak için , bu uzun soluklu, yorucu yola çıkmak ister ki ? Bir de kaç senelik evlilikleri düşününce.

Çok iç açıcı bir yazı olmadı belki, evet kabul ediyorum.
Ama kimse yalnız değil bu yolda sevgili okur.
Sizlere bunu anlatmak istiyorum.

Her gelen başka birisinin yarası , başka birisinin acısı oluyor. Ve her giden de bir o kadar vefasız ve duygusuz oluyor.

Cinsiyet ayrımı yapmaya gerek yok, her ayrılık çok acıtır.

En özel yeri , kalbinizi, hayatlarınızı ve hayallerinizi.

Ama demem o ki , zor olsa da onsuz bir hayatınız vardı. Onun olmadığı bir yaşantınız.
Duygularınız var biliyorum , herkes gibi gözyaşlarınız, kırgınlığınız ve birikmişliğiniz.

Ama Mevlana'nın da dediği gibi ;
"Zorsa sev , Sevmiyorsa zorlama"

Eğer sizde ki bütün duyguları bittiyse,  zorlamanın ne anlamı var ki, hele hele başka gülüşlere ortak oluyorsa gülüşleri.

Dedigim gibi , hayat devam ediyor. Ve söylenmeden bitiyor çoğu yaşanmışlık.

Hak etmediniz belki de, böyle bir davranışı ama gitti ve bitti her şey.

Şimdi gözyaşlarınızı, kahkahanıza ortak edip sizde devam edin yola.
En azından dışarıya bu süsü verin.

Mutlu olmak ya da hayata devam etmek anlamsız gelse de, zamanla hiç beklemediğiniz nokta da her şey değişiyor. Ve siz de anlam buluyorsunuz hayatta.

O insan ise hep yara olarak kalıyor.
O yaranın kabuk bağlaması ya da kanaması size bağlı birazda.

Her şeyden önce, kendinize değer verin.
Cemal Süreya'nın da söylediği gibi ;

"Belki o her şeye değecek kadar değerli senin için , ama sen de onun için kendini hiç edecek kadar değersiz değilsin."

YALNIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin