Bölüm 4 : Cennetin Kapılarını Aralarken

270 115 17
                                    

Multimedya : Sarp


"Yahu rahat bırakın artık beni taş gibiyim yeter gidin."

"Yazıklar olsun biz o kadar yolu tepelim çorbalar getirelim arkadaşımız bizi kapı dışarı etmeye çalışsın vay be." dedi Eylül küçücük koltukta kendini benim yanıma sıkıştırmaya çalışırken.

"Hasta ziyareti dediğin kısa olur canım. Dört gün üç gece tatil yaptınız evimde hainler."

"Ne yani seni yalnız bırakıp gitse miydik?"

"Kimi kandırıyorsun kızım sen benim hastalığım ayağına Ozan'la gününü gün ettin."

"Deniz valla hasta masta demeyeceğim kafana geçireceğim bir tane. Bir sus arkadaşım ya ne kıymetli evin varmış."

"Birde sen vur oh be."

"Bana demagoji yapma Deniz. İki gün kafa dinleyelim arkadaşımıza destek olalım dedik yemin ediyorum annemi aratmadın."

"Laf etme benim Güliz teyzeme. Bu arada kelle paça nefisti."

"Ayağın iyileşsin sen o zaman gör, gelmiyorsun diye hep bana carlıyor."

"O değil de bu Ozan ne zaman kalkacak ya karnım acıktı bir şeyler yeseydik."

"Kalkar birazdan pastaneye göndeririz bide çay yaptık mı mis."

"Kızım şu Ozan'ın bir kardeşi, abisi, kankası olmadı kuzeni falan yok mu ya özel üretim mi bu çocuk bir tane de bende olsa ne olur? Ya da ver ben birkaç gün takılayım."

"O nasıl söz lan. Vermem kimselere olmaz kusura bakma."

"Ben sana ayakkabılarımı veriyorum ama."

"Ya gerizekalı mısın kızım niye cips gibi kokan ayakkabınla Ozan'ı bir tutuyorsun ruh hastası. Sonra niye benim sevgilim yok. Nah olur sen sevgiline de ayakkabı muamelesi yaparsın."

"Sevgili benim sevgilim değil mi ister ayakkabı istersem de kapı muamelesi yaparım."

"Sorun orada ya işte kimse bakmıyor sana pasaklı." deyip dil çıkarttı kazık kadar kız bana.

Lafı sokup kaçmak için hamle yapınca elimin altındaki terliği kafasına hizalayıp fırlattım. O sırada güzellik uykusundan uyanan Ozan bey gözlerini ovuştururken kafasına dank eden terlikle tamamen uyanmış oldu. Ne olduğunu daha idrak edemeden üstüme yürüyen Eylül'ü fark ettiğimde kendimi korumak için ellerimi kaldırıp yüzümü kapattım.

"Elimde kalacaksın bir gün Deniz kimsecikler kurtaramayacak seni." Diye carlamaya başlayan Eylül'ün gazabından nasıl kaçarım diye düşünürken birden kapı çaldı.

"Seninle görüşeceğiz bekle sen." diye göz dağı verip kapıyı açmaya gitti gudubet karı.

"Özür dilerim Ozan valla sana atmayacaktım Eylül'e atıyordum bir an sen gelince şey oldu." Diye panikle Ozan dan özür dileme mahiyetinde bir şeyler mırıldanıyorken Eylül seslendi.

"Deniz misafirin var."

Misafir mi kim ki diye arkamı döndüğümde Sarp'la göz göze geldik. Saat daha dokuz olmamıştı. Elindeki market poşetleri ağzına kadar doluydu. Eylül de arkasından kim bu gibisine kaş göz hareketi yaparken yüzünü garip şekillere sokuyordu.

"Hoş geldin Sarp beklemiyordum seni kusura bakma etraf biraz dağınık."

Cidden ev ahır gibiydi. Camış arkadaşlarımın en iyi bildiği şeyler yiyip içip etrafı dağıtmak bir de oynaşmak olduğundan kimse evi toplamayı düşünmemişti. Salona şöyle bir göz gezdirdikten sonra Sarp :

PUSLU AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin