BÖLÜM 1

54 6 0
                                    

...1 YIL SONRA...

Sare olarak uyandığım bir gün daha, kahrolası kazanın üzerinden bugün tam bir yıl on gün geçti. Hayatım mahvoldu. O kazada ölen Sare değildi, bendim. O kazada Gizem ölmüştü. Ailem yüzünden Sare yerine geçmiştim. İsteseydim bunu reddedebilirdim, ama vicdanım buna izin vermedi. Herkese Gizem Amerika'ya gitti dedik. Ben Sare oldum. Ailem kazadan beni sorumlu tuttu. Evet suçlu bendim, ama bir insan ikizini bile isteye nasıl öldürsün ki? O günden beri kendi benliğimi git gide kaybetmiştim ki halen daha kaybediyordum. Ben şimdiye kadar bir duygu hissetmemiştim. Artık hissediyorum ama bu bir duygu değil bu bir işkence. Vicdan azabıyla yaşamak anlatılamaz. Hele ki kardeşinin ölümünün verdiği vicdan azabı bambaşka bişey. Kimseye anlatamıyordum, yardım çığlıklarıyla bağırmak istiyordum ama sesimi duyan kimse yoktu. Hem duyan olsa da kim bana yardım edebilirdi ki? Daha ailem bile yanımda değilken kim benim yanımda olucaktı? Ailem beni kurtarmaktansa, daha çok batırmayı tercih etti. Odama siyah güneşlikleri çektim, ne sabahı istiyorum artık nede öğleni. Boş ve gri duvara bakarken farkettim ki ben çok boşum. Odama yardımcımız Fatma teyzenin girmesiyle yatağımdan doğruldum. Fatma teyze "Annen ve baban seni çağırıyor Gizem'cim." Kazadan sonra benim yanımda olan tek kişi Fatma teyzeydi. Ve adımla seslenen de tek kişi oydu.
"Tamam Fatma teyze 5 dakikaya geliyorum." dedim ve Fatma teyze odadan çıktı. Kalkıp hazırlandım ve aynaya baktım. Aynaya baktığımda Sare'yi görmüyordum, Gizem'i hiç görmüyordum. Sanki bir yabancıya bakarmışım gibi bakıyordum kendi bedenime. Annem ve babamın yanına indiğimde hararetli bir şekilde birşeyler konuşuyorlardı. Ben içeri girdiğimde sustular. Babam "Gel otur Gizem" diyerek kahvaltı sofrasını işaret etti. Annem babamı "Sare" diyerek uyardı. Arada istisna da olsa babamın bana kendi adımla seslenmesi kendimi daha iyi hissettiriyordu. Birilerinin Gizem'in varlığını bilmesi hoşuma gidiyordu. Ben küçüklüğümden beri Anltalya'da Akdeniz Üniversitesine girmek istemişimdir ki puanım da yetiyordu tabii ki 'Gizem' olarak. Sare ise burda İzmir de kalıp Ege Üniversitesine gitmek istemişti hep. Kazanmıştım da. Pardon Sare kazanmıştı. Ben artık kendimi değil Sare'yi yaşıyordum. Onun hayalleri, onun arkadaşları, onun düşünceleri, onun hedefleri onun olan ne varsa onunla yaşıyordum ben artık. Kendimi unutmuştum. Gizem silinmişti. Yavaş adımlarla sofraya gittim ve oturdum. Biraz birşeyler atıştırırken babam "Biliyorsun ki kardeşin Sare, vakıfla çok ilgileniyordu ama sen bir senedir hiçbirşey yapmıyorsun. Bu yüzden yarınki vakıf yemeğine bizimle birlikte geleceksin." dedi. Gelir misin değil geleceksin dedi. Gitmek zorundaydım. Kardeşim için kendi hayalimden vazgeçtim -Akdeniz Üniversitesini kazanmaktan- geldim Ege Üniversitesini kazandım. İnanması güç, ben kazandım. Okulla alakası olmayan Gizem, Ege Üniversitesini kazandı. "Tamam baba, başka birşey yoksa ben okula gidiyorum?" dedim. Babam yok dercesine başını salladı. Yok demeye bile tenezzül etmedi. Çantamı alıp evden çıktım. Taksi durağına doğru yürürken telefonum çaldı. Arıyan Sare'nin lise birden beri arkadaşı Ayça'ydı. İşin üzücü tarafı üniversitede bile aynı okuldaydık. Bu yılışık kızdan bir kurtulamamıştım. O sırada taksiye bindim ve telefonu açtım. "Efendim?" Ayça heyecanlı bir şekilde cevap verdi "Kızııııım bil bakalım bizim kim bizim okulda?" Düşündüm, kimin bizim okulda olması Sare'yi bu kadar heyecanlandırabilirdi? Bir karara varamadım ve "kim?" diye sordum. Ayça biraz duraksadı ve "Görkeeem." diye cevap verdi. Görkem'in kim olduğunu düşünmeye başlar başlamaz aklıma kaza günü geldi, nasıl unutabilirdim ki Sare Görkem'i sevdiğini söylemişti bende bunu kutlamak için hızlanmıştım. Bir an Ayça'nın telefonda olduğunu unuttum. Ayça "Sare biliyorum çok sevindin ama cevap versene kızıım." dedi. Ben bile şaşırmıştım, sanki buna sevinmişim gibi görünmem gerekiyordu. Ama sevinmedim, yüzünü bile bilmiyordum. Taksici artık beni tanıdığı için nereye diye sormadı bile. Okula geldiğimde Ayça beni gördü ve koşarak yanıma geldi. Konuşarak kantine doğru yürümeye başladık. Tam karşımızdan bir çocuk geliyordu, o kadar yakışıklıydı ki benim bile dikkatimi çekmişti. Ayça kolumu dürttü "Bak işte orda" diyerek onu gösterdi. Bu oydu. Kardeşimin hoşlandığı çocuk, kazadan önce ismini son duyduğum çocuk.

Okul bittiğinde biraz hava almak için sahilde bir bankta oturmuştum. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde dönüp baktım ve bu o çocuktu. Gerçekten Sare olsa bu durumdan hoşlanabilirdi ama ben ben Sare değilim ki(!)
"Selam"dedi hafifçe tebessüm edip. Bozuntuya vermemek için bende hafifçe gülümseyip kafamı salladım.
"İkizin Gizem nasıl ortalıklarda görünmüyor artık hiç."
Açıkcası birilerinin beni merak etmesi ve düşünmesi hoşuma gitmişti. Gözlerimin içinin parladığını hissettim bir an. Ben burdayım hey ben Gizemim! Diye gözlerim bağırıyordu sanki.
"Amerikaya gitti bilirsin Gizem kafası uçuk bir kız. Amerika tam ona göre."
"Antalya'ya gitmek istediğini sanıyordum." Bu çocukla daha önce hiç konuşmadığımı biliyordum. Hayatımda ilk defa bugün görmüştüm onu. Belki birilerinden duymuştur sonuçta Gizem Özdemir'i İzmir de tanımayan yoktu.
"Gizem bu işte kim bilir aklına ne geldi de değişti kararından."
"Anladım. Ben Görkem Ata memnun oldum." Şunu fark ettim ki Görkem'in Sare'yi falan fark ettiği yoktu. Ah ezik kardeşim platonik aşıktı!
"Sare Özdemir." Dedim ve el sıkıştık. Kaşlarını sahiden öylemisin der gibi kaldırdı. Gülümseyip ne dedim.
"Hiç sadece gözlerin gerçekten çok güzel. Ama bakışların.. Nasıl değişim bir tuhaf ne anlamlı bakıyorsun ne de anlamsız bakışlarına boş da diyemem çünkü boş değil."
"Sen şuna kısaca yavşıcam ama konuya nerden girsem bilemedim desene"dedim. Sinirlenmiştim. Sen kimsin de benim bakışlarıma laf atıyorsun? Ve evet gözlerimin güzel olduğunu ben zaten kendim biliyordum. Gözlerim maviydi ama dikkatlice bakıldığında içine doğru daha çok yeşil vardı bu yüzden dikkatli birisi bakmadığında gözlerime yeşil diyebilirdi. Görkem verdiğim tepkim karşısında şaşırmış olmalı ki kaşlarını kaldırıp bakmakla yetindi.
"Şuan senin Sare olduğunu bilmesem Gizem'le konuştuğumu sanardım."
"Eh, bilirsin ikiziz sonuçta benzeyen tek yanımız dış görünüşümüz değilmiş demek ki." Bir şey demesine izin vermeden çantamı aldım ve hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm akşam bir de şu vakıf işiyle uğraşacaktım..

İkili HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin