7. Bölüm

709 45 53
                                    

Merhabalaaaar merhabaalaar :D :D Bu bölümü zorlanarak yazdım :/ Pek beğendiğim söylenemez :/ Ama benim suçum değil! Sürtük ilham perileri bugün yanımdan bile geçmedi :D Her neyse umarım beğenirsiniz :) Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin :) Öpüldünüzzz <3 <3 :*

7. Bölüm

Gözlerimi patlattım. Bunu korkudan mı şaşkınlıktan mı yaptığıma emin değildim ama kalbim onu görmemle göğüs kafesimi kıracak gibi atmaya başladı. Derin ama titrek bir nefes aldım. Daha sonra buna ihtiyacım olabilirdi.

Andrew’e dönüp baktığımda onu kafasını yana yatırmış, duygusuz bir suratla gördüm. Ben mi yüz ifadesini okuyamıyordum bilmiyorum ama Jason’ın bu tarafa hiddetle gelişini sıkıcı bir film izler gibi izliyordu. Manyak mıydı bu çocuk? Şimdiye kadar topuklarını kıçına vura vura kaçması gerekirken olduğu yere çivilenmiş kana bulanmayı bekliyor gibiydi.

Jason birkaç büyük adım daha atıp soluğu yanımızda almasıyla Andrew’i yakasından tutup suratına sert bir yumruk geçirdi. Çıkan sesle yüzümü buruşturdum. Daha önce hiçbir kavgayı canlı canlı izlememiştim. Bu durum panik atak geçirmeme neden olacaktı.

Andrew düşecek gibi oldu ama çabuk toparladı. Dudağı patlamıştı. Yüzümü eski hale getirmeden buruşturmaya devam ettim.

‘‘Bırak onu. Ne yapıyorsun?’’ Klasik kavga ortasında kalan kız cümlesi! Başka ne diyebilirdim ki? ‘‘Jason.’’

Jason’ın dünyayla iletişimi kesilmiş beyninde tek bir cümle yankılanıyor gibiydi. ‘‘Andrew’i döv!’’

Yakasını tekrar tuttu ve arabanın üstüne fırlattı. Yanına gitti. ‘‘Yemin. Ederim. Seni. Öldüreceğim.’’ Her bir cümlede suratına bir yumruk geçiriyordu. Ben daha demin ‘‘Andrew’i döv!’’ mü demiştim? Daha fazlasını yapmak istediğine emindim.

Andrew onu ittirdi ve aralarındaki kısa mesafeden yararlanıp Jason’ın suratının ortasına doğru bir yumruk savurdu. Ama bu yumruk Jason’ın hızlı reflekslerinden dolayı Jason’ı teğet geçti.

Jason tekrar onu yumruklamaya başladığında koluna yapıştım. ‘‘Sana onu bırakmanı söyledim.’’ Dedim sert bir şekilde. Jason yüzünü kandan dolayı zor seçebildiğim Andrew’i kısa bir süre bıraktı ve bana döndü. Kaşları çatıktı, dişlerini birbirine bastırmasından dolayı çenesi kasılmıştı. Ve yüzünde o alaycı gülüşten eser yoktu. Gözleri kibirli gri değildi. Daha çok… Öldürücü gri gibiydi.

Yutkundum. Korkmuştum. Eski Jason’ı özlemeye başlamıştım. Şuan eve gidip masamın altına saklanıp ağlamak istiyordum. Ona verdiğim son emir aklıma gelince ben öldürmesinden korkup ‘‘Lütfen.’’ Diye ekledim yalvarırmış gibi.

‘‘Evine git, Evelyn.’’ Dedi hırlar gibi.

Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. ‘‘Lütfen. Yalvarırım. Bırak onu.’’

‘‘Onun için mi yalvarıyorsun?’’ Gözlerini gözlerime dikti.

Andrew kıkırdadı. Bu Jason’ı daha da kızdırdı ve yumruklamaya devam etti.

‘‘Katil olmaman için yalvarıyorum.’’ Elimi omzuna koydum. ‘‘Bırak.’’ Bana aldırmadı.

‘‘Onu. Öldüreceğim.’’ Her kelimede bir yumruk oyunu devam ediyordu. Andrew tekrar toparlandı ve Jason’ı yakasından tutup yumruk attı. Bu sefer ne yazık ki sıyırmamıştı. ‘‘Onu rahat bırakacaksın.’’

Jason sinirle güldü. ‘‘Bir daha bana ne yapacağımı söylersen sadece dayak yemekle kalmazsın.’’ Karnına bir tekme geçirdi ve Andrew acıyla uluyarak yere düştü. Jason yanına gitti ve üzerine oturup kaldığı yerden devam etti.

Kibirli Gri (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin