Heeeey :D Yeni bir bölümle karşınızdayıım, Reads filan yerlerde ama toparlanır diye umuyorum. Toparlanmazsa yazmayı bırakabilirim, üzgünüm :( İstemiyorum ama çok az okuyucu olursa istek gelmiyor. Onun için vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin ki devam edeyim. Moral olsun. Bu bir tehdit değil, birkaç bölüm yayınlayıp sonuca bakacağım. Her neyse çok konuştum. İyi okumalaar :D
10. Bölüm
Başıma giren sinir bozucu ağrı yüzünden zorlukla gözlerimi araladım. Alarm daha çalmamıştı. Alacakaranlık gökyüzüne bakarak o sinir bozucu alarm sesini duymama kaç saat kaldığını hesaplamaya çalıştım. Gece üç ve civarı olduğuna karar verdim.
Üzerimdeki yorganı ayaklarımla iteleyerek yatakta birkaç saniye oturdum ve kabaran saçlarımı biraz olsun yatışmaları umuduyla bastırdım. Baş ağrısı öyle bir etkisi altına almıştı ki beni, her bir hareketimde yüzümü buruşturmak zorunda kalıyordum.
İnleyerek yataktan kalktım. Resmen ölü gibiydim. Yalınayak bir şekilde el yordamıyla kapıyı buldum ve açıp dışarı çıktım.
Annemin gürültüme uyanmaması için parmak ucumda merdivenlerden aşağı indim ve mutfağa girip duvar lambasını açtım ve loş ışığın altında dolaptan bir ağrı kesici buldum.
Çok aydınlığı seven bir kız değildim. Kitap okumayı bile loş ışıkta tercih ederdim. Babam ben küçükken çoğu zaman gözlerim bozulmasın diye kitap okurken gelir ışığı yakardı. Ben ise panjurlarımı yarım açarak oradan loş ışığın girmesini sağlar ve kitabımı öyle okurdum. Öyle rahat ediyordum. Çoğu kez babama bunu anlatmaya çalışsam da beni dinlemezdi.
Ağrı kesiciyi içtikten sonra odama aynı sessizlikte çıkıp yatağımın içine girdim. Uykuya yeni dalmışken alarmın ötmesiyle hem ona hem de tahminime küfürler yağdırdım. Tanrım!
Söylene söylene yataktan çıktım ve üzerime kot gömlekle, kot pantolon geçirip saçlarımı salaş bir atkuyruğu yaptım.
Aşağı inip kahvaltı etmeden önce kendimi aynada süzdüm. Yüzüme renk katan tek şey gözlerimin altındaki mor halkalardı. Onun haricinde dudaklarımdaki pembelik bile kaybolmuştu. Ayrıca bu aralar birkaç kilo vermiştim. Aynadaki yansımama bakarak morgdan çıkmış gibi görünmemek adına allık sürdüm ve yeşil gözlerimi ortaya çıkarmak adına göz kalemi çektim. Tekrar aynaya baktığımda o anki yansımamın bir öncekinden daha iyi olduğunun garantisini verdim.
Savsak adımlarla mutfağa gittim. Baş ağrım hâlâ geçmemişti. Lanet olası ilaç hiç etki etmemişti.
Kendime sandviç hazırladım ve yanında taze sıkılmış portakal suyuyla yemeğe başladım. O kadar yavaş yiyordum ki, yarına kadar anca biteceğini fark edip büyük ısırıklar almaya başladım. Karnım pek aç değildi.
Sandviçimi sırf sınıfın ortasında karnımın guruldayıp beni rezil etmemesi için zorla bitirdim.
Bulaşıkları makineye dün gece barda çalan şarkı eşliğinde yerleştirdim. Bir şarkı ağzıma takıldığı zaman onu günlerce söyleyebiliyordum.
Arabama bindim ve okula doğru sürmeye başladım. Bugün hava dün geceden biraz daha sıcaktı ama yine de dişlerimi birbirine vurdurmaya yetiyordu. Onun için klimayı okula gidene kadar açık tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibirli Gri (ASKIDA)
Paranormalİnsandan ayrı bir tür... Yemek yiyorlar, uyuyorlar, ölüyorlar... İnsanlarla neredeyse aynılar. Sadece insanlardan biraz daha üstünler. Kendilerine ait yetenekleri ve güçleri onları insanlardan ayrı kılıyor. Vampirler, kurt adamlar gibi artık sıkıcı...