Kalktığımda saatin erken olduğunu gördüm. Bu, erken kalktığım nadir sabahlardandı. Yürüyüş yaparak bunu değerlendirebileceğimi düşündüm.
Kalkıp üzerime siyah bir atlet ve altıma taytımı geçirip kapıdan çıktım. Spor ayakkabılarımı giysim ve kulaklığımı takıp hafif bir tempoyla yürümeye başladım. Yolu yarılamıştım ki çok geçmeden duyduğum tuhaf seslerle arkamdan birinin geldiğini hisseder gibi oldum. Ama sanki bu insan değildi. İçimi garip bir duygu kaplarken yeniden o sesi duydum. "Kim var orada ?" Titreyerek çıkan sesime ve korkuyla atan kalbimi umursamadan sesin geldiği yöne baktım. "O şey her neyse insan olduğunu düşünmüyorum. Sanırım kedi falan olmalı." diye mırıldandım. Elime her ne manaysa sopa alıp yavaş yavaş sesin geldiği yöne gittim.
"Sakin ol bebeğim." Arkamdan gelen sesle beraber çığlık attım. Yerimden irkilmiştim. "Ne yapıyorsun sen ? Ödümü kopardın, aptal." Nefes alış verişimi düzenlemeye çalışırken Justin'in sinir bozucu kahkahalarıyla daha da sinirlendim. "Yüzündeki o ifadeyi bir daha görmek için emin ol her şeyi yapardım." Yeniden bir kahkaha kopardı. Bu sefer sopayla hafifçe sırtına vurdum ama daha da fazlasını hak ediyordu. "İnsan olmadığını düşünmüştüm, tahminlerimde yanılmamışım." diyerek dil çıkardım. "Kabul et, korktun. Ama bir o kadar da sevindin." Koluna hafifçe vurdum. "Ukala bir malsın." O hala gülerken ilerlemeye başladım. Arkamdan geldiğini duyunca hızla arkamı dönüp "Justin, hangi cehennemden geldiysen oraya geri dönmeni tavsiye ederim." dedim."Sadece yürümek istiyorum. Burası herkese açık bir yer, değil mi ?" Göz devirdim. "Tanrım, bunca zaman diliminde neden Justin'le aynı anda yürüyüşe çıkıp onunla karşılaşıyorum ki ?" diyerek sitem ettim. Justin ise sadece gülüyordu. "Sonra görüşürüz, bebeğim." diyerek göz kırptı. Önüme geçip rahat adımlarla ilerlemeye başladı. Arkasından ona bakarken aslında yakışıklı olduğunu düşündüm. Gerçekten karizmatikti ama bu ukalalığını ne yazık ki kurtaramıyordu.
Dünkü olay aklıma geldi ve Justin gibi birinin neden beni isteyip elde etmek için mücadele verdiğini düşündüm. Etrafında o kadar kız varken, bu kadar yakışıklı ve zenginken bu gerçekten saçmaydı. Ama ona yüz vermeyi düşünmüyorum. Justin ve ben çok zıtız. Belki de dünya üzerindeki en saçma ve imkansız ilişki bizimki.
Arkasından bakarken öyle dalmıştım ki bi kaç saniye kendimi toparlamaya çalıştım ve arkasından koştum. Gözden kaybolmuştu bile.
***
"Selam, Ashley. Ben geldim. Kalktın mı ?" diyerek içeri girdim. Sesin gelmediğini duyunca odaya girdim. Orada yoktu. Kulübeyi gezdim. "Ashley ?" Evde yoktu. Telefonumu çıkarıp numarasını tuşladım. Ulaşılamıyor. Endişem daha da arttı. Belki de sadece yürüyüşe çıkmıştır diyerek telefonu elime aldım ve koltuğa yayıldım. Çok geçmeden telefon çaldı. Arayan Ashley idi. Nihayet. Telefonu açıp kulağıma koydum. "Sabahtan beri seni arıyorum. Neredesin sen, Ashley ? Bi kaç saniye sonra yutkundu ve ağlamaklı bir şekilde ağzından şu sözler döküldü. " Emma, bana yardım et."
927383 yıl sonra gelen yeni bölümle karşınızdayım. Ama bundan sonra her hafta sonunda yeni bölüm paylaşmaya çalışacağım. Oy vermeyi ve yorum yapmayın unutmayın öpüldünüz ❤
*Sınır vermek istemiyodum ama hiç oy ve yorum gelmiyo o yüzden sınır
+10 vote
+5 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMP • jb
FanfictionHayatı rutin olan normal bir lise öğrencisiydi Emma Smith. Ta ki o yaza kadar. Okulun düzenlediği bir yaz müzik kampına giden Emma, burada hem yeteneğini hem de Justin Bieber'ı keşfeder ve o yazdan sonra onun için hiçbir şey aynı kalmayacaktır.