♤3♤

73 4 2
                                    


Bu bölümü yıllarımı adadığım değerli arkadaşıma ithaf ediyorum. Seni seviyorum E♡B

Bu da neyin nesiydi şimdi?! Neden beni arıyordu ki?! İçimi kaplayan şüpe diğer duygularımı bastırabilirdi ama merakım her zaman baskın gelen taraf oluyordu. Çekingen bir şekilde hareket etmekten oldukça uzak, tam anlamıyla olağan üstü sayılabilecek bir hızla aramayı yanıtladım:

"Alo?"

"Roseline, sen misin?"

"Nick? Ne işin var senin bu telefonla?!!"

"Ben de sesini duyduğuma sevindim çok (!) teşekkür ederim."

"Sorun ne?" Uzun konuşmalardan pek haz etmediğim gerçeğini bile bile neden konuyu dolandırıyordu ki?!

"Sen ve sonuç odaklı konuşmaların... Neyse zaten hep alışkındım ben sana. Buraya geldiğini duydum. Ve bir de bu numara artık benim ismi değiştirirsin."

"Yıllardır tanıdığım konudan konuya bu kadar kolay atlayabilen tek insansın Nick! Odaklanamıyorum sana. Teker teker sormaya ne dersin?!"

"Pekii... Öncelikle hoşgeldin. Ve nasıl geldin. Aynı zamanda Drogo'yu bu gün havaalanının yakınlarında görmüşler. Onunla mı geldin? Eğer öyleyse nasıl öyle bir hata yaptın?!"

"İyi ki tek tek sormanı söyledim. Öncelikle hoşbuldum. Biliyorsun benim de artık biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı. E biliyorsun dedeme söz vermiştim. Drogo'ya gelince cidden benim onu yanımda getireceğimi de nerden çıkarttın?! O kadar aptal mıyım ben?! Telefonda ona sesimi yükseltince gururuna yediremeyip buraya kadar gelmiş. Bir gün o siniri ve gururu yüzünden canından olacak..."

"Umarım...olmaz."

"Peki neden Elena'nın numarasını kullanıyorsun Nick?"

"Elena hastanede, durumu kritik. Doktorlar onu bedensel olarak düzeltseler bile asla psikolojik olarak iyileşemeyeceğini söyledi  Rose..."

Bu belki de aklıma gelebilecek en son ihtimaldi. Hatta ve hatta asla aklıma gelmezdi. Ölüm kelimesi tanrının benden aldığı her canla beraber daha da çirkinleşiyordu gözümde. Daha çok yitiriyordu değerini. Onu da kaybedemezdim. Daha fazla isyan etmeme sebep oluyordu tanrıya. Sorduğum soruya pişman olmuştum. Bir dost olarak kalabilirdi mazide. Yine de sorumun cevabı canımı yakmıştı. Ne olursa olsun dostumdu o benim. Her ne kadar şu aralar aramız kötü olsa da her zaman birbirimizi korur ve kollardık. Elena'yı korumalıydım. Onun yanında olmalıydım. Ama olamamıştım. Dostluk denen şey asla kolay elde edilenezdi. Yıllarımızı paylaşmıştık. Ömrümüzün en içten zamanlarını, küçüklüğümüzü ve gençliğimizi paylaşmıştık. Beraber yenmiştik her türlü zorluğu. Ve biliyordum, onun bana ihtiyacı olduğunu biliyordum. Aynı şu anda benim de ona ihtiyacım olduğu gibi. Omzunda ağlamayı en çok sevdiğim insanın ağlayacak omuzu yoktu. Arkadaşlarımı önemserdim. Ailemi önemserdim. Ama onu, gerçek dostumu herşeyden ve herkesden daha çok önemserdim. Zihnime anılarımız hücûm ediyordu. Küçükken başka kızlarla oynamasını kıskanır ve ağlamaya başlardım. Sulu göz olduğumu hala söyleyip 'küçükken ne ağlardın be Rose.' Diye dalga geçmeyi hiç ihmal etmezdi. Her ağlayıp eve koşuşumda peşimden koşardı. Ben de hızlı davranıp şifreli kapıyı kapatır eve merdivenlerden 3er 5er çıkar anneme kapıyı ona açmamasını söyler odamda aglamaya devam ederdim. Tabii o kapı açılır ve annem beni yine gönderirdi. Ne o bana sabretmekten bıkardı ne de ben ona trip atmaktan. Asla gelmemezlik yapmazdı. Bazen kapının önünden mesaj atar inmezsem ve yukarı çıkarsa bozuşacağımızı söylerdi. O benim gerçek dostumdu. Ağlarken de yanımda o vardı gülerken de. Birbirimizi güldürmeyi severdik, havuzda birbirimizi ıslatmayı severdik, oyun oynamayı, kitap okumayı, ders çalışmayı severdik. Biz beraber yaptığımız herşeyi severdik. Yine saçma bir sebepten tartışmıştık ve ben onun beni sevdiğini söylemeden ölmesine izin veremezdim. Benim için bir sevgili önemli değildi. Her zaman bulabilirdim bir sevgiliyi. Ama dostlarımı, arkadaşlarımı, ailemi bulamazdım. Bana bir erkeğin beni sevdiğini söylemesinden daha değerliydi onların sevgilerini dile getirmeleri. Bu yüzden izin veremezdim. Onu da benden alınmasına izin veremezdim. Şu koca dünyada sahip olduğum az sayıda gerçek insanlardan birini daha kaybetmenin düşüncesi bile yaşartıyordu gözlerimi. Hala telefonda Nick'in soluklarinı işitebikiyordum. O da çok değer verirdi Ely'e. Elena'ya Ely demeyi severdik. Onda çok tatlı dururdu. Şirin gülümsemesi ve yuvarlak gözlüklerinin altındaki güzel iri gözleri kadar masum bir şekilde yakışırdı ona bu kısaltma.

Kutsal TesadüfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin