Medya Lort Kötülük.
Poyraz yanıma oturduğu anda hoca derse başladı. Ders boyunca ikişerli üçerli sınıftakiler bize dönüp göz gezdiriyordu. Bense çevremdeki bütün on sekiz yaşındaki gençleri yardımcım olabilir mi düşüncesinden geçiriyordum. Şu ana kadar kalıba uyan biri çıkmamıştı.
"Melodi hadi bu soruyu sen yap"
Hocanın sesiyle gözlerim yavaş bir şekilde hocanın yüzüne gitti. Ne dediğini beynim algılayana kadar yüzüne öylece baktım. Sonra tahtaya baktım. Soruya hafif bir göz gezdirdikten sonra sıradan kaktım. Hocanın yanına gittikten sonra bana uzattığı kalemi alırken beynime ve ellerime izin verdim. Beynim gözlerimin baktığı soruyu çözerken ellerim beynimin yaptığı çözüm işlemlerini tahtaya yazıyordu.
Düşüncelere dalmışken hissetmediğim vücudumun durgunluğunu şimdi farkediyordum. İşlemin sonucunuda yazıp kalemi hocanın masasına bıraktım ve sırama geçtim. Hoca ve Poyraz' da dahil bütün sınıf bana bakıyordu. Ne yani görende hiç cevabı bulunamamış bir soruyu çözdümü sanır. Hocadan tuvalete gitmek için izin istedim. Verdiği anda sınıftan çıktım ve tuvalete gittim. Kimse yoktu. İçim kavruluyordu. Benzersiz bir duygu sarıyordu içimi. Birilerinin yardıma ihtiyacı vardı. Gözlerimi kapatıp kendimi yere attım. İçimdeki yardım isteğini hissettim. Nerden geldini. Kimin oldunu.
Zihnimde ilk dünyanın uzaydan görünüşü belirdi. Sonra Agarinya' nın görüntüsü. Ardında kumsalın yakınlarındaki bir meydana toplanmış insanların şaşkın yüzleri. Ve hemen ardından yer sarsılmaya başladı. Bir saniye sonrada yüksek gür bir ses sardı etrafı.
Ayağa kalktım ve koşmaya başladım. Okuldan çıktığımda herkezin bahçede oldunu görmemle rahatladım çünkü.
"Dur biri hala içerde!!!!!"
Bağırmamı bahçedeki çoğu kişi duymuş ve bana dönmüştü. Bense arkamı dönmemle okulun içine geri koştum. Arkamdan "Dur salak mısın?" "Bina göççek" gibi şeyler bağırıyorlardı. Duymazlıktan geldim ki zaten normal bir insan bu gürültüde bunları duyamazdı. Sarsıntı ve ses devam ediyordu. Okulun içinde hissettiğim ruhun varlığına doğru koşuyordum. Her adım attığımda dahada hissediyordum varlığını. Sonunda köşeyi döndümde Bulut' u gördüm.
Napıyordu bu salak. Bina üstüne göççek, o duvara parmaklarını dayamış duruyor.
"Sen salak mısın, bina göççek. Hadi"
Kolundan kavradığım gibi onu çekmeye çalıştım ama milim kıpırdamadı. Tüm kuvvetimle çekiyordum ama milim kıpırdamıyordu, sanırsın demir sütun.
"Senin burda ne işin var."
"Valla ne zamandır sarsınlılı bir şey yaşamak istemiştim. Şimdide etraf sarsılıyorken -bina göççek olsa bile- gezintiye çıkıyım dedim. Eee, senin ne işin var?" dedim. Cümlemi bitirir bitirmez, bir anda duvardan ayrıldı. En sonunda başarmış ve onu haraket ettirmiştim. Onu çekmek ne kadar zor olsada çıkışa sürükledim. Keşke tanrıça güçlerimi kullana bilseydim ama bir türlü etki etmiyordu işte. Bir dakka bu on sekiz yaşındamı.
"Sen büyüğünle nasıl böyle konuşursun. Azcık saygılı ol bücür."
Ellerimi çekmedim ama çekmeyi bıraktım. İkimizde koridorun ortasında durmuş birbirimize bakıyorduk.
"Sen benden üç hafta küçüksün. Daha on yedi yaşına bir buçuk hafta önce girdin." dedim. Nasıl benden büyük oldunu söyleye bilirki, benimle aynı sınıfta. Dur, yeni geldi. Okula ondan başka yeni gelen yok. Ama tanrıça yardımcısından... saçmalık. Geç yazdırılmış ola bilir ama yinede imkansız.
"Melodi ben bir buçuk hafta önce ki doğum günümde on sekizime girdim."
Gözlerim kocaman açıldı. Direk gözlerine bakıyordum. Kolunu bırakıp bir kaç adım geri gittim.
"Sen benim yardımcımsın. İlk sınavımı geçtim." dememle vücudundan griy bir ışık yayılmaya başladı. Bu yüzden parmaklarınla duvara baskı yapıyordu. Güçlerinle binanın göçmesini engellemeye çalışıyordu. Vücudundan yayılan griy ışık kesildi. Oda benim gibi ışını saklamıştı.
Madem o yardımcım, onu kafama takmama gerek yok. Arkamı döndüm ve çıkışa koştum. Çünkü Agarinya' nın ve şaşkın bakan insanların bana ihtiyacı vardı. Okuldan çıktığımda şans eseri sarsıntıdan dolayı durmuş bir motorlu gördüm. Kimliğimi gizlemem gerektiği için, tanrıçalığımı kullanamazdım. Yani açıkça, motorlunun vücuduna emir verdim. Motorun üstünden kalktı ve üç adım geriledi. Anahtarı üstünde bıraktırmıştım ve gözleri aşırı şaşkın bakıyordu. Bende vücudum benden farlı haraket etse öyle bakardım. Motorun üzerine atladığım gibi son gaz sümeye başladım. Yaklaşık dört dakika sonra meydana varmıştım. Ney diyolardı bu meydana. Off, andik gundik isim koyuyorlar ya.
Motoru keskin bir sola döndürüşle durdurdum ve üzerinden indim.
Nedenini bir türlü algılayamadığım bu sarsıntı ve gürültüyü nasıl nedenini algılayamadımı anladım. Karşımda en büyük rakibim duruyordu. Lort Kötülük. Arkası bana dönüktü ve önünde benim yaşlarımda kızlar ve erkekler vardı. Bir anda yer sert bir oynamadan sonra sarsıntı kesildi. Evet ben yaptım, yani sarsıntıyı ben durdurdum ve düşmanıma doğru yürümeye başladım. Abi bu ne kılık kıyafet ya aynı çizgi filmlerdeki kötü adamlar gibi.Benim yaşlarımdaki kızlar ve erkekler beni fark etmişler ve hepsi bana bakmaya başlamışlardı. Sonunda onların, arkasında bir yere baktını fark eden Lort Kötülük' te arkasına döndü. Beni uzun süre süzdü. Sonra, hıh, diyip gözlerini yere indirdi ve tekrar çıkardı.
"Sende kimsin küçük kız. Senin gibi bücürlerle uğraşçak zamanım yok benim."
Kafamı yere eğdim. Öndeki birkaç tutam kısa kesilmiş saç gözlerimi kapıyordu. Yinede yanaklarımdaki kaslar kasılıp durduğu için sinirlendiğim anlaşıla bilirdi. Işığımı sakladığım için benim gerçek kimliğimi anlamamıştı. Kendimi sakinleştirmeye çalıştırırken arkamdam bir ses geldi. Sanki huzuru temsil eden bir ezgi gibiydi. Eşsizdi. Tabiki bu sesin ne anlama geldiğini biliyordum. Yerini bana devredicek olan Tanrıça Altir. Arkama dönüp ona bakmaya çalıştığım an gözlerim ışığıyla kamaştı. Saf ışığı o kadar yoğunduki güneşi bastırıyordu. Bende gözlerim alışmayınca pes edip önüme döndüm.
"Hiç kimseyi küçümseme diye kaç kez tekrarlıcam sana"
"Hıh napa bilir ki"
"Dikkatini dağıttı ve böylecelikle, temin arkandaki yaşıtları kaçma fırsatı buldu. Hiç de az bir şey deyil" dedi Tanrıça Altir gülerek. Düşmanınla nasıl bu kadar samimi konuşuyordu.
Lort Kötülük arkasını döndü ve biraz önce arkasında ki benim yaşımdaki kızlı erkekli grubu göremeyince bana döndü. Yüz ifadesiyle gözleri ciddi ve inceleyici bir şekilde beni inceliyordu. Eğdiğim kafamı kaldırdım ve karşılık olarak şeytanice gülümsedim. Amcım olabildiği kadar kimliğimi gizlemekti.
"Sandığımdan daha akıllıymışsın veled. Senin gibi birinden bu performansı beklemezdim."
"Bana bir daha bücür ya da velet dersen pişman olursun."
"Hıh, senin gibi bir kız ne yapabilir ki." dedi hafif sırıtarak. Ah, ona ne yapabildiğimi göstermek isterdim ama hayır kendimi tutçam.
"Dünya' ya neden geldin. Ne arıyorsun burada." dedim oldukça ciddi bir yüz ifadesiyle. Sırıtması indi ve hafif düşünceli bir yüzle yere baktı. Sonrada bana. Ne diyecekse oldukça samimi ve gerçek olcanı anladım.
"Birisini koruyor gibi olduna bakılırsa, galiba yeni Tanrıçayı tanıyorsun. Bize onu göstertsen olur mu?"
"Yeni Tanrıça? Size onu göstermek? Siz, sen onu napcan"
Şaşkındım. Bunlar beni napcaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVRENİN TANRIÇASI
Action17 yaşında genç bir kız. 18 yaşında genç bir delikanlı. Yapıldığı sırada, bir hatayla bozulan aşıksızlık mührü büyüsü !!! Gözlerden saklı bir aşk. Gezilcek yerler. Her şeyin karşında saygıyla eğilmesi. İyiliğin kötülükle olan savaşı. Saklanması gere...