5-A Deadend Mind: Sherlock Holmes

545 34 14
                                    

"So I finally fall behind

With a deadend mind

I wasted all this time

With a deadend mind" [1]

Uçağın indiği andan eve gelişine kadar birçok kişiye ve sese maruz kalan Sherlock Holmes tüm bu kalabalığı geride bırakıp tek bir şeye odaklanmaya çalışıyordu. "Beni özledin mi?" Cevabı evet değildi, zira Moriarty aylardır yanı başında geziyor sayılırdı. Adamın zahiri görüntüsünü gördüğü en son an tetiği çekip Magnussen'i indirmişti ve dedektif duyduğu cümle sonrasında ne demek istendiğini anlamakta zorluk çekmişti.

"Ben ne kadar canlıysam, sen de o kadar hayattasın, Holmes. Yakında bunu daha iyi anlayacaksın."

Zihninin içindeki Moriarty neyi ima etmişti? Belki de Sherlock artık hayatta olmasının pek de anlamı kalmadığını bu şekilde anlatıyordu kendine. Mycroft'un altı aydan uzun sürmeyeceğini söylediği göreve giderken bundan emin olmuştu artık. Öleceğini bildiği için zahiri Moriarty'e ihtiyaç kalmamıştı ve aylar süren birliktelikleri sona ermişti.

Sonuç değişmedikten sonra zamanın bir önemi var mıydı?

Gerçekten bitmişti.

Ya da Sherlock Holmes öyle sanmıştı. Uçağı havalandıktan kısa bir süre sonra abisinden gelen telefon dengeleri değiştirdi. Hayır, hayır, hayır! Moriarty bunu demek istememişti. Daha doğrusu kendisi başka bir şey düşünmek için zahiri adamın o cümleleri kurmasını sağlamıştı. Ülkenin dört bir yanındaki ekranlarda beliriveren bu görüntü ile alakası olmalıydı. Ben ne kadar canlıysam, sen de o kadar hayattasın. Peki nasıl canlı olabilirdi ki?

Bunu anlaması, çözmesi gerekiyordu. Sistemindeki bileşenlerin yardımcı olacağından emindi.

Yakında bunu daha iyi anlayacaksın.

Öyle de oldu. Uçak indiğinde emin olduğu bir şey vardı, Moriarty kesinlikle ölüydü ama geri dönmüştü.

Baker Sokağı'na vardığında yüksek tempodan bir anlığına koptu, evini bir daha görmeyi ummuyordu doğrusu. O esnada hemen arkasında duran John'u duydu, bir şeyler söylemeye devam ediyordu ama dedektif cümlelere odaklanmıyordu o esnada.

"Sherlock!"

Hızla arkasına dönünce birden gözünün önü karardı, sendelemesi üzerine John onu tuttu ama dedektif eliyle itti doktoru.

"İyiyim," etrafına baktı sonra, "karın nerede?"

John iç geçirdi, "Hastaneye gitmeliydik".

"Bakıcılara ihtiyacım yok. Cidden, Mary nerede?"

John arkadaşının yüzündeki inandırıcı merak ifadesini görünce cevap vermeye karar verdi, "Gideceğimiz yerleri söyleyince peşimizde sürüklenmesinin doğru olmayacağını düşündüm".

"O da bundan hiç hoşnut olmadı."

Bu cevabı duymazdan geldi doktor, "Açıkçası bu halde senin de bir yere gidebileceğini sanmıyorum".

Anında itiraz etti Sherlock, "Abartma, John! Ayrıca senden izin alacağımı mı sanıyorsun?"

Dedektifin tavrı doktorun ses tonunun yükselmesine neden oldu, "Ne, abartıyor muyum?! Aşırı dozdan kendinden geçtin Sherlock, ani kalp durmasından ölebilirdin de!"

Sherlock kollarını iki yana açtı, "Öyle olmadığına göre, bu konuyu tartışmanın bir anlamı yok!"

"Sonraki aşamalardan nelerin yaşanabileceğini sana anlatmama gerek yok, değil mi?"

Düşünyeri[BBC Sherlock]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin