•BÖLÜM 2•

231 16 9
                                    

Arkadaşlar bir sonraki bölümü voteler yükselince yayınlamayı düşünüyorum. Cidden okuduktan sonra bir yıldıza dokunmak bu kadar mı zor? Neyse iyi okumalar...

Kaç saattir uyuyordum bilmiyorum ama artık uyanmam gerekiyordu. Bugün Onur Amca ile görüşmem vardı.

Telefonuma baktığımda saatin daha sabahın yedisi olduğunu görünce kendimi bir an olsun rahatlamış hissettim.
Ayrıca bir mesajım da vardı. Telefonuma kayıtlı olmayan bir numaraydı ve konum atılmıştı sanırım.

Mesaja girince Onur Amca'dan geldiğini anladım.

Saat sekizde evde beni beklediğini söyledi.

Hızlıca yattığım yataktan kalkıp banyoya gittim.

Hızlı bir duş alıp hemen dolabıma yöneldim. Mavi kalem etek ve onun üstüne beyaz bir gömlek seçip her zamanki siyah ayakkabılarımı giyip kombinimi siyah çantamla tamamlayıp telefonumu aldım ve odadan çıktım.

Hâlâ yarım saatim daha vardı, yetişebilirdim, yani sanırım.

Telefonumu çıkarıp taksicinin numarasını tuşladım. Evimin adresini verip beklemeye başladım.

O sırada önümde siyah bir porsche durdu. Ne yalan söyleyeyim ki baya havalıydı. Ben aval aval arabaya bakarken şoför kapısının açıldığını gördüğümde hemen doğrulup başka tarafa bakmaya başladım.

Çaktırmadan arabanın içinden inen kişiye odaklanınca inen kişinin Onur Amca'nın evindeki o densiz olduğunu fark etmem kısa sürdü. Hemen ciddileşip.

"Sen. Senin burda ne işin var?" diye olduğum yerde tısladım.

"Pardon! Bana mı dedin küçük?"deyince bendeki sinir katsayları iyice artmaya başladı.

"Pardon! Bana küçük mü dedin?" Diyerek onu taklit ettim.

Karşımdaki densize baktığımda, yüzünde sert bir ifade ve çene kemiklerinde kasılma gördüm.
Ah, sinirlenmiş miydi yoksa.

"Bin şu arabaya!" Diye bağırınca olduğum yerde hafif de olsa sinmiştim.

Ne diye evimin önünde durup bana arabaya binmem için bağırabilir ki. Buna böylesine bir hakkı kim sundu!
Hafif diklenip konuşmaya başladım.

"Bana bağıramazsın, emir de veremezsin! Ayrıca arabana da binmiyorum." Cümlemi tamamladıktan hemen sonra çağırdığım taksi de gelmişti.
Vakit kaybetmeden taksiye binip, hemen sürmesi için bağırırken bir yandan da dışardaki densize bakıyordum. Galiba sinirlenmişti.

'İçimdeki İdil duvarının üstünden atlayıp: Amaan salla be gülüm sinirlenmişse sinirlenmiş sanane de ayrıca çok yakışıklı he kaslara bak mübarek.' İçimdeki İdil'i susturup mal mal düşüncelerden kurtulduktan sonra taksiciye adresi verip beklemeye başladım.

Yarım saat sonra yine o sarayı anımsatan villanın önündeydim. Ev en ince ayrıntısına kadar tasarlanıp çizilmiş gibiydi. Evi süzmeyi bir kenara bıraktım ve taksiciye parayı ödeyip muhteşem villaya doğru yürümeye başladım. Evi incelemekten bahçenin önündeki onca korumayı fark etmemiştim. Ne kadar da fazlaydılar. Demek ki zengin olmak böyle bir şeymiş.

Kapının önüne gelmiştim ki birden takım elbiseli bi korumanın önümü kesmesiyle ona çarpmamak adına durmak zorunda kaldım. Hayvan gibi vücutlu koruma 'nereye gidiyorsun' der gibi bakmaya başladı.

"Şey, ben Onur Bey ile görüşecektim. Kendisi şuanda beni bekliyor olmalı."

"Bir dakika bekleyin."

Bozuk PatronHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin