Merhaba , merhaba :)
Bu aralar taktığım bir kelime : 'pıt pıt' . Her sevimli şeye pıt pıt diyorum. Gerçi bu hikayede pek de sevimli olduğunu söyleyemem ama isim olarak başka ne koyacağımı bilemedim.
Ayrıca bu kitabı bitirmeye karar verdim. 'Yorgunyazar'ın kısa korku hikayeleri 2' diye devam edicem ama. Umarım okursunuz. Yeni kitabı yazmayı bitirince yayımlayacağım onun için vakit alabilir ama kapağı hazır , o da ayrı mesele :D.
Gene çok konuştum , iyi okumalar.~~~~~~~~~
Sessiz odanda yatağında yatarken düşünmeye başlıyorsun. Bugün ne yaptığını , yarın ne yapacağını , hatta daha önceden neler yaptığını. Gelecek hakkında hayaller kuruyorsun. Sonra gelecekte sevdiklerini kaybedeceğini düşünüyorsun , yatakta huzursuzca dönüyorsun. Bu Düşünceleri uzaklaştırmaya çalışıyorsun ama işe yaramıyor. Gözlerini açıp tavanı izlemeye başlıyorsun , canın sıkılıyor. Bir daha dönüp başucundaki telefona erişiyorsun ve saate bakıyorsun , 02.39. Oflayarak yorganı kafana kadar çekiyorsun ve yeniden uyumaya çalışıyorsun. Bu sefer daha karanlık Düşünceler beynini ele geçiyor. Ilk başta sadece 'Şu anda evde benim dışımda uyanık olan var mıdır acaba ?'gibi bir soruyla başlıyorsun ardından 'acaba evde sadece biz mi Varız?' geliyor ve en sonunda 'bu odada tek miyim?' Diye soruyorsun kendine. Yavaşça tekrardan telefona uzanıyorsun , saat hala 02.39. Saatin ilerlememiş olmasını garipsiyorsun. Telefonu açıyorsun , internette gezmeye başlıyorsun ancak gene bir gariplik var , 02.39'dan sonra hiç paylaşım yapılmamış. Telefonun fenerini açarak Yavaşça yataktan kalkıyorsun , ailenin yanına gitmek , yalnız olmadığını bilmek istiyorsun. Odanın kapısını açıyorsun ve bir pıt sesi duyuyorsun. Ardından bir pıt daha ve bir tane daha... Lavabodan geldiğini sanıyorsun. Uzun koridorda hem mutfağı hem de banyoyu geçiyorsun , ikisinden de hiçbir ses gelmiyor. Yavaşça annenle babanın Odasında ilerliyorsun. Koridoru sadece elindeki telefonun feneri ve odanın altından gelen ince ışık aydınlatıyor. Gözlerini hafifçe kısıyorsun , kapının ucundaki şeyin ne olduğunu görmeye çalışıyorsun. Karanlığa alışınca altından sızan kırmızı sıvıyı görüyorsun , kan. Kulakların kalbinin sesiyle gümlüyor , başka hiçbir şey duymuyorsun ya da düşünemiyorsun. Transa geçmiş bir şekilde odaya ilerliyorsun. Çıplak ayakların yerdeki kana basıyor , umursamıyorsun , hissetmiyorsun. Kapıyı Yavaşça açıyorsun , gıcırdıyor. Odanın Karşında iki ceset ayaklarından tavana bağlanmış ve kafaları olması gereken yerden kan damlıyor. Pıt , pıt , pıt... Yatağa doğru bakıyorsun , annenle Babanın kafaları yatağın üstünde , bunları yapan kişi yüzlerini Gülecek şekilde ayarlamış ve yastıkların üstüne bırakmış. Boğazın kuruyor , atlayamıyorsun ,bağırmıyorsun , hiçbir şey yapamıyorsun.
Yatağın arkasındaki duvara kaldırıyorsun Kafanı , "bu kadar geç saatte ayakta olmamalısın küçük kız" yazıyor ve boğazındaki bıçağı ardından akan sıcak kanı hissediyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorgunyazar'ın Kısa Korku Hikayeleri /(tamamlandı)
Short StoryKorkacağımız tek şey, korkunun kendisidir. -Goethe