İlk Vaka

91 2 1
                                    

5 dakika arkasından baktıktan sonra aklıma ismini sormadığim geldi. Benim için isimler çok  önemli değildi benim için yüz ve bakışlar yeterliydi ama sohbet ettiğim ve arkadaşlık adımı attığım insanın ismini bilmem gerekirdi. Böyle olucağını hiç tahmin etmemiştim. Yani Türk biriyle Londra'da aynı üniversiteye gitmek bu hiç aklıma gelmemişti. Üstelik aynı bölümden sınava girmiştik piskoloji. Ve tahminlerime göre o da bu bölüme aşıktı. Türkiye'den farklı olarak burda piskoloji eğitimi görüyosanız tıp eğitimi almış bir psikiyatristin bilmesi gereken tüm ruhsal nöral hastalıkları bilmek zorundasınız. Çünkü çok fazla uzmanlık alanı var. Mesela Onun seçmek istediği bölüm "suç piskolojisi..."

Bir anda beynimde şimşekler çaktı. Tabi ya nasıl akıl edemedim. Telofonuma numarasını yazmıştı ismini de yazmiş olmalıydı. Hemen telefonumu çıkarıp rehberi karıştırmaya başladım. "Bu değil geç, geç Deniz kim? Ha dur o da değil geç geç geç... Dur!" Buldum "Sohrap" Sohrap mı? Güzel isim. Bilinmedik, özel. Telefon numaralarımızı biliyorduk ama eğer konuşmak için ilk adımı venim atmam gerekiyorsa bunu asla yapmam. Bunun nedeni ilk adımı o atsın gibi salak saçma bi düşünce değil. Cesaretsizim yapamam. Çoğu insan benim hala çocuk olduğumu söylüyo. Büyüme mahkum edilmiş bir bedenin için hep çocuk kalan ruhum. Sadece ruhum içinde değil akrabalarımın çoğu yüzümün hala 5 yaşındaki halini taşıdığını söylüyo. Belki de bu yüzden cesaretsizim belki de bu yüzden yapamam. Bunları kafamdan atmalıydım evet onunla görüşmek istiyodum ama büyük bi ihtimalle bu olmiyacak. Aslında bakarsanız çok da önemli değil. Okullar ekimde açılıyo ve elinde sonunda birbirimizle karşılaşıcaz.

2 saat sonra eve ellerimde market poşetleriyle tükenmiş bi halde geldim. Sorun şu ki attığım her adımda büyülenmiş iyice leyla olmuştum. Her eve dönme girişimim isteksizlikle sonuçlandı. Her şeyin tadını çıkarmak istiyordum. Markette bile almam gereken sadece bikaç malzeme olmasına rağmen 3 saat geçirdim. Bi de üstüne benim şu bitmek bilmez "Londra ilkleri listem" i eklerseniz haliyle eve döndüğümde saat altıydı. Sorun şu ki Londra'nin büyüsüne kapilan bir ben değilmişim. Abim ve babamlar evde yoktu. Bunu anlamam bir dakikami arkasından gelen şoku atlatmam beş dakikami aldi çünkü anahtarım yoktu. Anahtar bi tek babamda vardi ve galiba halletmem gereken işler derken anahtarlari da kastediyordu.

Kapida kalmak tahmin ettigimde daha az sinir bozucuydu çünkü bu arada evimizin bahçesini ve komşulari incelemeye vaktim oldu. Gerçekten hoş bir bahçemiz vardı. Arkasi yem yesildi ve hic tahmin etmememe rağmen bikaç büyük ağaç bile vardı. Havuzumuz yoktu ama onun yerine küçük oldukça mütevazi bir süs havuzumuz vardi ayrica hasir bi oturma takimi vardi. Bu ev gercekten hoşuma gidiyor. Eğer babami ikna edebilirsem belki şu ilerdeki büyük ağaca salıncak bile kurabilirdik. Komşularla aramızda çok fazla mesafe yoktu bu bi kusur sayilabilirdi ama bunca güzelliğin içinde lafı bile olmazdı. Gidip hasir koltuklardan birine oturdum. İstemsizce aklıma Sohrap geldi. İsmi gerçekten de çok hoştu. Bi anda kendimi dışımdan ismini tekrar ederken buldum. Noluyodu bana? Ayrıca onunla ilk karşılaşmamizda onu takmamiştım bile. Şimdi niye takıyodum ki? Gerçi o zamanlar aşkım Londra'ydi şimdi kalbim boş. Bunu ben mi diyordum? Kalbim boşmuşmuş. Tabiki boş. Hiç de dolu olmadı ah yanliş anlaşılmasın beyaz atli prensimi falan beklediğim yok sadece daha önce aşk fikri hoş gelmiyodu o kadar. Güldüm bu düşünclerden siyrilmam gerekiyodu ki ön taraftan araba sesi duydum. Sonunda gelmişlerdi. Koşarak ön tarafa geçtim tam seslenicektim ki gelenin babamlar değil yan komşumuzdu. Galiba biraz fazla kendimi belli etmistim ki kadin dönüp bana baktı ve gülümsedi bu iydi yan komşularimiz çirkef insanlar değildi.

"Meraba" "Aaa şey meraba.. ben aslinda babamlar geldi sanmiştımda kusura bakmayin" "Yok hayir önemli değil ama galiba sen kapida kaldin" "Evet öyle oldu bunca telaş içinde anahtar sorununu unuttuk" "Aileni bizim evde bekleyebilirsin ayrica evde yalnizim birlikte çay içeriz" "Rahatsızlık vermek istemem" "Lafı bile olmaz" rahatsizlik vermek istemez miydim? İstediğim zaman gerçekten hanım bi kız olabiliyordum. Komşlarimiza gitmek için hiç bir sebebim yoktu sonuçta babamlarin bile kapida jaldigimdan haberi yoktu ama kadin çay teklif etmişti reddedemezdim.

"Lütfen rahat otur" rahat oturmuş istersen gel sen rahat otur iki ihtimal vardı ya bu koltuklari üstüne para vererek bu eve kabul etmişlerdi ya da aile yadigari diye yillardir kullaniyolardi bu koltuklara para verme gibi bi ihtimal olamazdi. Koltuklar o kadar buyuktuki arkama yaslanamiyodum yaslanirsam kesinlikle içinde kaybolurdum bu insanlar burda nasil oturuyolar acaba? "Yok hayir gayet rahatim şey aslinda izlinizle bi lavaboyu kullanabilir miyim?" Zamansiz gelen çişlerim ah bu en büyük kusurum. "Tabi, yukarda soldan birinci kapi" merdivenleri koşarak çıktım hemen lavaboya girdim. Çok rahatladım. Ciddi olamazlar lavabo broz renginde miydi daha da kotusu bronz kaplama Allahim lütfen bir şeye zarar vermiş olmayayim. Dönüp etrafima baktim ve her sey normaldi. Sakin ol Aylan sakin.

Çıktığımda sol çaprazimdaki kapinin açık olduğunu olduğunu farkettim girmeden once eminim ki o kapi kapaliydi aşağıdan mutfaktan sesler geliyodu. Yalnizim demişti evde başka biri daha mi vardi? İstemsizce kapiya doğru yürüdüm içerisi bir zamanlar erkek odasiymiş gibi görünüyodu. Görünüyodu diyorum çünkü içerde sadece yatak, bilgisayar, gece lambası, perde ve duvarda kocaman bir beyaz aslan portresi vardı. İnkar edemem çok etkileyiciydi. Tam arkami dönüyordumki "Ahh s*ktir napiyosu..." cümlemi tamamlayamadim bu da neydi boyle.? Bu bu... "Şey özür dilerim ben sadece kapiyi açik görünce yan.." bu kimdi? Aklima gelen yek şey beyaz aslan portresi niye mi? Aynı renkte gözler , ayni beyazlıkta saçlar, ayni bakişlar... ona o kadar dikkatli bakiyodumki hala yerde olduğumi unuttum benim farkinda değil miydi? İnsan önünde duran koskaca kizi nasil goremez? Ayağa kalmaya çalışırken bir anda kapiyi içeri girip kapiyi kapatti. Bunu beklemiyodum. Hemen kalktım "Tekrar özür dilerim ben çıkıyım" kapidan çıkmaya kalkıştım ama adimimi attigim yere adimini atti tekrar yeltendim ama gene aynisini yapti. "Oturabilirsin" oturabilir miydim gerçekten? Oda bomboştu "Peki" peki mi peki mi dedim ben cidden peki mi dedim? İlk adımı atmakla ilgili şaçmalayan ben şimdi tanimadığım bi adamin odasında oturucaktim. Yanimdan gecim yerdeki bilgiseyarin onune oturdu ayni seyi yapip ben de yanina oturdum. "Çarptığım için kusura bakma bazen oluyo böyle" bir insanin sesin de hiç mi ton olmazdi? "Beni farketmedin heralde" "Hayir sadece denedim" "Neyi?" "Hayal olup olmadiğinı" tek kelimeyle afallamiştim ne demekti bu ne hayali? "Anlamadim?" "Aslinda bakarsan öldüğümden beri ilk kez bu kadar gerçekçi bi hayal görüyorum" öldüğümden beri mi dedi o ? Allahim zihnim bana ne oyunlar oynuyo? Sonra birden kafamda şimşekler çakti "Öyle diyosan öyledir ama sane temin ederim gayet kanli canliyim" bu kez afallama sirasi ondaydi oturuş şeklini değiştirdi ve degistirirken ayagi dizime deydi aslinda amaci farkliydi gerçek olup olmadiğımı kontrol ediyodu.

Sakin olmaya çalışıyodum ama bu oldukça zordu. O şaka yapmiyordu söyledikleri gerçekti o kendisi için ölüydü gözleri ölüydü teni ölüydü. O histerikli bir bedenin içinde ruhu çoktan ölmüştü. O benim ilk vakamdı.

OutliersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin