Tam ona doğru eğiliyordum ki kapi bir anda açıldı. Daha önce hayatımda hiç bu kadar beyaz bi yüz görmemiştim "Burdamiydin ben de sana bakiyodum. Çay hazır gel hadi" bana mi oyle geliyodu yoksa kadin korkmus muydu ya da sasirmis bilemiyorum ama orda o çocuktan eser yokmuş gibi davraniyodu "Şey aslind.." "Sen de git artik" bu bi emirdi hatta daha çok tavsihe ayağa kalktim ve kadinin peşinden salona geldim ve hemen soru sormaya başladim.
"Oğlunuz galiba?" "Çayına şeker ister misin ya da süt?" "Hayır, teşekkürler evde yalniz oldugunuzu soylemistiniz ben de kapiyi açık görünce içeri bakma ihtiyaci duydum kusura bakmayin" "Dün geldiniz galiba?" Bu kadari fazlaydi duymamazliktan geliyodu. Şizofren değildim ve yukarda kendini ölmüş sanan bi çocuk vardi ve bu kadin onu yok sayiyodu. Iyice sinirlendim her sorum anlamsin başka bi yanitla son buluyodu.
"Tanri aşkına yukarda bi çocuk var ve siz bunun farkindasiniz değil mi?" "Oraya girmen bi hataydı" "Hata miydi? Demek hataydi oğlunuz kendini ölü zannediyo acaba o ne hatayi yapti da ailesi tarafindan görünmez oldu?" "Sen kim oluyosunda bizi yargılıyosun?" "Yeni taşinan komuşunuz olarak daha da önemlisi insan olarak" "Herkes istediği gibi yaşayama özgürlüğüne sahip eğer ölü hissediyosa , ölü olduğuna inaniyosa birak öyle olsun" bu bardağı taşıran son damla oldu. " Tanri aşkına siz ciddi misiniz? Birak olu kalsin mi?" Ne yapicagimi bilmiyodum ama bi hisimla ust kata dogru yonlendim ama kadin onume geçti. "Ne istiyosun bizden? bu seni ilgilendirmez!" "Ona yardım etmek istiyorum lütfen izin verin vardım ediyim" "Sen hiçbir şey bilmiyosun ve yardım mı etmek istiyorsun?" "Hiçbir şey bilmiyomuyum? Oğlunuzla tanışalı 5 dakika oldu ve onun Cotard Sendromu olduğunu anladım bana öldüğünü söylemesine rağmen üstüne gidip muhtemelen sizin binlerce kez yaptığınız gibi 'hayir sen ölü değilsin' demedim oğlunuz kaç defa size ölü olduğunu kanıtlamaya çalişti? Siz kaç defa oglunuzu asil ölümün kiyisindan kurtardiniz? Bakin hala umut var ama siz bunun farkinda değilsiniz!" Afallamisti tam manasiyla bana dehşet içinde bakiyodu. Ne diyeceğini bilemez halde oylece bakiyodu. Biliyorum fazla ileri gitmiştim ve bundan sonra dönüşü yoktu devam etmeliydim.
"Bakin niyetim kötü değil sadece yardim etmek istiyorum" oylece yüzüme bakti sonra "Nasil anladın?" Şimdi bir şeyler başarmaya başlamıştım. "Benim hayal sandi galiba bana çarparak odaya girdi sonra ona bi hayal olmadığımı soyledim o da buna sasirmis gibiydi gercek olup olmadigimi anlayamadi. Bana ölü olduğunu soyledi ama ona itiraz etmedim.." bana keskin bi bakis atti "Neden itiraz etmedin? Tanri askina tanidali 5 dakika oldu ve sen butun bunlari nasil anladim" sinirlenmisti kendini suçlu hissediyodu. "Efendim ben piskoloji bolumunu kazandim ve yillardir dergiler makaleler vb ne varsa okuyorum bu sendromu da 2 yil once bi dergide okumustum bazi insanlar travma ya depresyok gibi tuhsal hastaliklarin sonucu olarak kendini ölü hissedebiliyodu. Bakin terbiyesizlik yapmak istemem ama o bitmis bi halde kurtarilmayi bekliyo biliyorum şimdi size çıkıp büyüklük taslayamam kim bilir neler yasadiniz ama lutfen bana onu anlatin. Lütfen..."
Sadece bakiyodu. Ne diyeceğimi bilemiyodum ne yapacağimi bilemiyodum. Sadece anlatmasini istiyodum bana onu anlatmaliydi. Sonra birden sessizligini bozdu ve anlatmaya başladi.
"5 yil önceydi. Hep birlikte güneye tatile gidicektik ama kahretsin ki her sey ters gitti. Bir anda her şey alt üst oldu defalarca takla attik. Ben ve eşim çok yara almamiştik ama Agus ve Augustus arkada oturuyolardi işin kötü yani Augustus'un kemeri bağlıydi ama Agus'unki bagli degildi feci yaralanmisti. Her sey ruya gibiydi Agus ve Augustus birbirlerine veda konuşmasi yaliyodu bi anda Augus çılgına döndü ölmek istemediğini bunu haketmediğini çok korktugu soyluyodu. Dehşetvericiydi çaresizce yardim bekliyoduk ve Augus son nefesini de ölmek istemediğini haykirarak geçiriyodu. Bi anda Augustus deliye döndü ve artik sesini kesmesini eğer bunu yaparsa rahatça ölebileceğini söyledi uzaktan yaklasan siren sesleri arasinda Augustus'un sesi hala kulağımda 'Kahretsin Agus öl artik' böyle demişti. Bunu dayanilmaz oldugunu dusunuyodum ama yanilmisim. Hastaneye vardigimizda Agus'un coktan oldugunu düşünüyordum ama ölen Augustus'tu. Belki de Tanrı onu cezalandirmisti bilmiyorum. Agus 3 ay yoğunbakimda kaldi. Her gün benim için ölüm demekti ama daha kötüsü oldu gözlerini açtığında çılgına döndü herkese öldüğü söylüyodu ona defalarca yardim etme girisiminde bulunduk ama hepsi bosunaydi. Uyandiktan 2 ay sonra halisulasyonlar basladi bedeninden etler koptugunu çürümüş beden kokusu aldigini söylüyodu. Bi sure sonra hicbisi hissetmedigini sevinc üzüntü heyecan bunlarin hicbirinin kendisinde olmadığı tam bir ölü olduğunu söyledi. Senin de dedigin gibi her ölü değilsin sözümüz onun intihar tesebbusune neden oluyodu. Biz de vazgeçtik. Zaten bi çocuğumuzu kaybetmenin acisini yasarken buna katlanamazdik."
Bu kadarini beklemiyodum. Kisa bi sureligine pismanlik bile hissettim keske israr etmeseydim dedim ama onun yardima ihtiyaci vardi.
"Peki neden kardesinin yaninda olmadigini hic sordu mu onun öldüğünü soylediniz mi?" "İşın zor kismi da bu zaten Agus ve Augustuz ikiz tek yumurta. Birbirlerinin aynisi eğer Agus'un yarasinin bu kadar feci oldugunu gozlerimle gormeseydim belki de olenin hangi ikiz oldugunu asla bilemezdim" dehşete kapilmistim bu kadari fazlaydi kendime 5 dakika gelemedim. "Çok üzgünüm ben ben.. size bunlari tekrar istemezdim" kadin bi anda elimden tuttu ve ates sacan gozlerle bana bakti "Ona yardim ediceğini soyledin ben bi oğlumu kaybettim zaten onu da kaybetmek istemiyorum onu bana geri ver lütfen yardim et ona Lütfen!" Ne diyeceğimi bilemez haldeydim belki de boyumdan büyük işlere kalkismistim ama ona tabiki yardim edicekrim. "Söz veriyorum onu size geri vericem" bana sarildi ve hüngür hüngür ağlamaya başladi ne kadar oyle sarili durduk bilmiyorum ama bu ona iyi gelmisti. İkımizde ayağa kalktik birbirimize gulumsedik. "Her şey o kadar hizli gelistiki sana ismini bile soramadim" "Aylan efendim" "Memnun oldum Aylan ben de Maria" tekrar sarildi ben de ona sarildim kapidan çıkarken "Ona yardım ediceksin değil mi?" "Aslinda yarin kahvaltisi odasina ben goturebilir miyim diye sorucaktim" gulumsedi ve son kez sarildi.
Babamlar çoktan eve gelmislerdi telefonumda 11 cevapsiz arama vardi. İçeri girince soru yağmuruna tutuldum ve hepsine teke tek yalanlarla karisik cevaplar verdim. Yemeğı disardan soyledik ben de bi gariplik oldugunu anlamamalari icin surekli konustun ordan burdan Londra'dan hatta Sohrap'tan.
Ağzım hiç susmuyodu ayni sekilde yureyim de. Ne yapicagim hakkinda hicbir fikrim yoktu ama ne yapmam gerektigini biliyodum. Agus'a yardim etmeliydim.
NOT: Bugün Londra'da ilk kez birine sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Outliers
Mystery / Thriller22.06.2016 "...bugun günlerden çarşamba. Hikayem bugun basliyor. Yeni bir hayat , yeni hayaller ve yeni bir şehir..." Geride biraktiklari arasinda sadece arkadaslar ve anilar yoktu. O geride yalanlari da birakti. Yeni hayatinda gercekler icinde kay...