..........bölüm 5..........
****
MULTİMEDYA: Dakote Rosa (barbie kız diye tanınıyor)
****
Babası uyandırmaya geldi kahvaltı için. Tabi öncesinde o masum tıpkı bir barbie bebeğin yüzündeki gibi masumiyeti izledi. Annesini anımsatıyordu. Onun gibi güzel... Dokundu o sarı saçlarına, uzun ve sarı saçlar... Tam o sırada açtı gözlerini Güneş. Gülümsedi babasına:
-Günaydın babacığım.
-Günaydın bebeğim. Hadi hazırlan da kahvaltıya gidelim, hem bugün sana bir sürprizim var. Eminim çok beğeneceksin.
-Sürpriz mi! Çok merak ettim baba ya. Söylesene.
-Bu yaşına geldin ve hâlâ öğrenemedin değil mi? Sürprizler söylenirse sürpriz olmaz.
Haluk Bey bunu söylerken kızına gülümseyerek bakıyordu.
Utandı biraz Güneş. Çocukluk yapmıştı sanırım. Babası haklıydı. Sürpriz bu söylenmez. Ama ne yapsın çok merak ediyordu. Güzel bir şey olduğundan şüphesi yoktu. Babasını biliyordu. Ona hep güzel sürprizler yapar. Yüzünü yıkamak için doğruldu yatağından. Pembe terlikleri giyip gitti. Yüzünü vanilyalı sabunuyla yıkayıp, o inci gibi beyaz dişlerini fırçaladı. Daha sonra dolabından giyeceği bir şeyler çıkararak üzerine giydi. Aşağıda babasını daha fazla bekletmeden yanına gitti. Masaya daha servis vermemişti Haluk Bey. Güneş oturur oturmaz menü geldi. Kısa bir kahvaltı olmuştu. Baba kız az yiyorlardı zaten. Ama asıl nedeni Güneş sürprizi düşünmekten kahvaltısını bile yapamıyordu. Acaba neydi bu sürpriz? Siz de merak ettiniz değil mi? Pekala
söylüyorum sürprizi. Neyse ya da birazdan öğreneceksiniz zaten şimdi sürprizi bozulmasın. Güneş ve Haluk Bey kahvaltısını yapıp kalktı:-Şimdi öğrenmek ister misin kızım?
-Evet babacığım çok merak ettim.
-Çok az daha sabret kızım, şimdi göreceksin. Onu buraya getirtmek zor olsa da başardım senin için. Adamın zaten bir günlük dinlenme süresi var onu da bize harcayacak.
Güneş bu dediğinden bir şey anlamıyordu babasının. Sadece aklında soru işaretleriyle ona bakıyordu. Artık öğrenmek istiyordu sürprizi ama Haluk Bey uzatıyordu da uzatıyordu lafı. Güneş çatlamak üzereydi:
-Söylesen mi artık şu sürprizi baba ya çok merak ettim.
-Kızım sen sahilde takıl biraz birazdan görürsün. Ben de o arada halletmem gereken işleri hallederim. Sonra da yanına gelirim.
-Off tamam baba görüşürüz.
-Görüşürüz kızım.
Sahil bomboştu sanki. Herkes nereye gitmişti? Ve babası Güneşi neden yalnız bırakmıştı sahilde? Ben de anlamadım gerçekten. Güneş oturdu denize karşı. Annesini aramak istedi ama telefonu yanında değildi. Tam ayağa kalktı, telefonunu getirmeye gidecekti ki arkasında sizce kimi görüversin? Evet tabiki de yine Sarp:
-Selam barbie!
-Barbie?
-Evet barbie. Ee naber?
-Ya sana bir daha karşıma çıkma demedim mi ben?
-Öyle mi demişsin? Hiç hatırlamıyorum(!)
-O zaman şimdi söylüyorum. Uzak dur benden ya karşıma çıkma bir daha.
-Yapma ya barbie, geçen öyle demiyordun ama.
-Ne diyordum ki?
-Fiziğimi çok beğenmiştin. Böyle bir sevgilin olsun istiyordun. Şu an ne değişti?
-Hiçbir şey! Ya ben sana onlar şakaydı, yanlışlıkla söyledim demedim mi?
-Öyle zannetmiyorum ama ben barbie.
-Nasıl zannedersen et ama çıkma karşıma bir daha ya.
Güneş bu sinirli tavrıyla arkasına dönüp gitti. Sarp da uğraşmayı sevdiğinden uğraşıyordu Güneş'le . Yoksa ona karşı hisleri yoktur(!)
Tam o sırada uzaktan bir ses geldi:
-Hey! Sarp.
Güneş ve Sarp'ın arkasına dönmesi bir oldu. Genç, kumral, uzun boylu ve güzel bir kızdı. Sarp'ın eski sevgililerindendi.
Güneş ve Sarp göz göze geldi o an. Güneş Sarp'ın boynuna sarılıp kalan kıza baktı uzunca. Sonra da içindeki his anlatılmayacakcasına farklıydı. Sarp'da öyle. Kızdı kendine Güneş ve kendi kendine:-Ne bakıyorsun ya kızım? Onlar sevgili felandır. Milletin özelinden sanane. Kalk git anneni ara sen.
Arkasına dönüp gitti. Sarp da öylece onu izledi:
-Barbie'm, dedi mırıldanarak...
Bölümlerimi olabildiğince uzutmaya başladım. Bu bölümü de umarım beğenmişsinizdir. Sizi seviyorum.
İyi günler:)