10. Bölüm

4K 340 306
                                    

Yifan ve diğerleri odaya daldığında neredeyse uyuymak üzereydim. "Hadi bakalım gidiyoruz" Söyledikten sonra benim yatağıma tırmandı ve bana sıcak bir sarılma verdi. Ona aynı samimiyetle sarıldığımda Kyungsoo'dan gelen 'ıyy yapış yapış' sözcükleri, Sehun'dan gelen homurtu bile olumsuz gelmiyordu kulağıma.

"Seni özledim minik geyik" Boyumla dalga geçse de saçlarımla oynaması hoşuma gitmişti. Ardından kollarımın arasından çıktı ve benim yatağımdan kalkıp Sehun'a da samimi bir şekilde sarıldı. "Sana da merhaba ayaklı buzdolabı"

Neşesi, ne kadar somurtmaya çalışırsa çalışsın Sehun'a bile geçmişti ve salak bir gülümseme yüzüne yerleşmişti.

Montlarımızı giyip çantamızı alırken Sehun ile minik bir bakışma geçmişti aramızda, anlamlandıramadığım. Yine de olumsuzluğa vurmadım ve onunla beraber diğerlerinin arkasına takıldık. Chanyeol ve Baekhyun çoktan yurttan bizim için izin almış arabanın önünde bekliyorlardı. Bagaja eşyalarımızı yerleştirdikten sonra arabada oturma düzeni yapmamız gerekmişti.

Yifan şoför koltuğunda, Kyungsoo önde oturuyordu. Arkadaki koltuk ise oldukça dardı ve mümkün değildi sığmamız. Baekhyun, Chanyeol'un kucağında yerini aldığında hala dar olan koltuğa baktım. "İstersen sen benim kucağıma gel" Chanyeol aramızdaki gergiliği anlayıp teklif ettiğinde Sehun homurdanıp koltuğa oturmuştu ve ardından beni de kucağına çekip kapatmıştı kapıyı.

Kıskanmıştı! Yani kesin öyle olmalıydı. İçimden ben kendimi avuturken Sehun avucuyla sırtımı öne ittirmek ile meşguldü.

"Ne yapıyorsun?" Ona döndüğümde gözleri bir süre gözlerime takıldı. "Saçların burnuma giriyor" dediğinde hiç inandırıcı gelmemişti açıkçası. Üstünde kıpırdanıp tamamen ona döndüğümde beni iyice öne ittirmişti ve o zaman anlamıştım.

Kucağındaydım.
Tam. Olarak. Kucağındaydım.

Kıpırdanmamdan rahatsız olmuş ve gözleriyle beni tehdit ediyordu. Barışmak için her şeyi yapabilirdim. O yüzden kendimi iyice ona bastırıp başımı da omzuna yasladım ve cebimden telefonumu çıkardım.

Kulağımın dibinde tıslarken gülmemek için zor tutuyordum kendimi. En azından kızları alana dek bu şekilde kalabilirdik. Sıcaklığını hissetmeyi özlemiştim. Nefesini ensemde hissetmeyi özlemiştim ve şu an yaptığım bu özlemi gidermekti.

"Luhan, kes şunu." Dişlerinin arasından söylerken arkamı dönüp yüzüne baktım. Gözleri yüzümdeki her duyu organımda gezindi ve en son uzun bir süre dudaklarımda kaldı. Bir şey söylemeyip önüme döndüm bende. Heyecanımı dindirmeye çalışırken kıpırdamamaya çalıştım. Ona bu kadar yakın olmayı isteyen bendim, ama heyecanlanıp kafayı sıyırmak üzere olan, yine bendim. Delirecektim.

Ensemi gıdıklayan nefesi, fısıldayan sesi ve montunun üstünden bile hissedebildiğim sıcaklığı beni çıldırtmak üzereydi. Telefonuma kendimi verip apartmanına yaklaştığımızda Yeri'yi aradım. Ardından kalan 5 dakika içinde huzur bulmaya çalıştım.

Bir iki kez huzursuzlukla kıpırdanmama engel olamamıştım. Sehun bir daha uyarmamıştı ama kulağımın dibinde tıslamaya devam ediyordu. Bir ara dalgınlıkla ensemi öpmeye kalkmıştı, dudaklarıyla ensem arasında birkaç santim kala çekilmişti ve cama dönmüştü.

Küs olmamıza rağmen alışkanlıklarımız güzeldi.

 Sonunda heyecanlı yolculuğumuz sonra erdiğinde kapıyı açıp beni kucağından resmen atmıştı ve elleriyle yüzünü yellemişti karlı havada.

Yeri hemen sarılıp öperken arkamı döndüm Sehun'a, görmemesi için. Hoş değildi, tıpkı onu kendi sevgilisiyle öpüşürken görmek gibi.

Len Priatelia:: HH ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin