4.Bölüm (CADI KİTABI)

270 34 6
                                    

Okulun kantininde oturmuş kahvemi yudumluyordum.
Bu yaşadıklarım, rüyalar bunlar benim beynimin uydurması olamayacak kadar gerçekti.

"Hey Sehun sen iyi misin?" diye sordu Tao.

"Pek iyi sayılmam." dedim kısık sesimle. Belki bunları Tao'ya anlatırsam o nedenini bulabilir. Sonuçta bu şeyler hakkında çok bilgili.

"Neden dostum neyin var?" diye sordu endişeli tavırlarıyla.

"Bak eve taşındığımdan beri çok tuhaf şeyler olmaya başladı. İlk başlarda komşuların anlattıklarından etkilenmiş olabileceğimi düşündüm ama bunlar gerçek ve ben neler olduğunu anlayamıyorum."

"Bana anlatabilirsin"dedi merakla.

"Peki. Komşuların bana anlattıkları bir bir gerçek oluyor. Işıklar yanıp sönüyor, eşyalar devriliyor ve daha bir çok şey en önemlisi ise rüyalar. " dedim derin bir nefes vererek.

"Peki nasıl rüyalar görüyorsun?"

"Bir genç var,erkek onun teni bembeyaz ve yüzü çok tatlı. İlk başlarda onun ağlayıp yardım istediğini görüyordum ama dün çok daha fazlasını gördüm. Gene aynı şekilde duvara sinmiş ağlayarak benden yardım istiyordu yanına gittim ve ona dokundum. Çok gerçekçiydi. Onun buz gibi tenini hissettim. Ona neden benden yardım istediğini sordum ama o birinin geldiğini söyledi. Bir kadın üzerinde eski yıllardan kalmış kıyafetlerle alevler içinde bana doğru geliyordu. Yüzü yanık izleriyle doluydu. Tırnakları uzundu. Çocuğa baktığımda kaybolmuştu. Kadın bana yaklaştı ve tırnaklarını yüzümde gezdirdi daha sonra ise korkunç çığlıkları yükseldi ve o an uyandım. Tanrım o kadar gerçekçiydi ki!"
Tao hayretler içinde bana bakıyordu. Bu konunun ilgisini çekeceğini biliyordum. Derin bir nefes verdi.

"Bu gerçekten garip. Buna benzer olaylar var ve çoğu ruhlarla alakalı. Ama seninki daha farklı gibi." dedi ve yanındaki sandalyede asılı olan siyah çantasından kahveringi deri kaplı eski kitabı çıkardı.

"Bunun içinde bir şeyler varmıymış bakalım" dedi ve sarmaşık gibi görünen kilidi açtı. Defter baya eski ve ürkütücüydü. Yavaş yavaş sayfaları çevirmeye başladı.

"Gördüğün kadın uzun tırnaklı ve eski yıllardan kalma elbisesi hm bir şeyler olduğuna eminim" bir yandan sayfaları çevirirken bir yandan da söyleniyordu. En sonunda bir sayfada durdu ve göz gezdirdi.

"Imm dostum eski yıllardan kalma bir dava sanırım. Diyor ki acı içinde ölen bir insan intikam almak için öldüğü yeri lanetler. Sanırım senin evin önceden birisinin öldüğü yermiş."

"Peki ne yapmam gerekiyor?" diye sordum korkuyla. Önceden olsa hayatta inanmazdım ama şimdi inanmama gibi bir lüksüm yok.

"Çocuk senden rüyalarında yardım istiyordu değil mi?" diye sordu düşünceli tavırlarıyla. Evet anlamında başımı salladım.

"Yani seninle rüya yoluyla iletişim kuruyor. Buda demek oluyor ki bizde neler olup bittiğini rüyalarınla öğreneceğiz." bitirdi kararlılıkla.

"Nasıl yapacağız?"

"Rüyalarında ona daha çok soru sor. Neden yardım istediğini falan ona yardım edeceğini söyle." dedi bilmişlikle. Denemekten başka şansımız yoktu.

"İşe yarayacağından emin misin?"

"Değilim ama şimdilik bundan başka seçeneğimiz yok. Ben araştırmaya devam edeceğim" kafamı salladım ve kahvemden bir yudum daha aldım.

**
Akşam üstü kütüphaneye uğramıştım. Pek sık kütüphaneye gelen bir insan değildim ama bugün kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Sıra sıra rafların arasında göz gezdiriyordum. Siyah kaplı diğerlerine oranla daha büyük bir kitap gözüme takıldı. Rafa uzanıp kitabı aldım. Oldukça ağırdı. İsim yoktu sadece üzerinde anlamlarını bilmediğim bir kaç sembol vardı. Sayfalarına göz attığımda kara kalemle çizilmiş garip resimler gördüm. Bunlar cadıydı sanırım. Alevlerin arasında bağıran bir cadı. Kocaman kazanı karıştıran bir cadı. Nedense içimdeki bir ses bu kitabı almamı söylüyordu. Kitabı kapatıp yürümeye başladım. Kütüphane pek dolu değildi bir kaç insan vardı. Bu yüzden rahatlıkla boş bir masaya yerleşip kitabı açtım.

"Yüzyıllar öncesinde doktorlar, hekimler yerine cadılar şifa dağıtıyorlardı. İnsanlar bütün sorunlarında cadılardan yardım alıyorlardı. Cadılık oldukça popülerdi ama ilerleyen zamanlarda artık doktarlar baş gösterince cadılık bir suç haline gelmişti. Cadıların başına para ödülü koyup onları yakalatıyorlar ve feci şekilde yakarak idam ediyorlardı. Bu onlar için adeta bir eğlenceye dönüşmüştü. Bazı insanlar cadıların ruhlarının hala yaşadıklarını ve intikam almak için geri gelecekleri iddia ediyorlar. İlginç olan şu ki cadıları yakan veya yakalayan kişiler sıradışı bir şekilde yok olmuşlardır. Çoğu ise feci şekillerde ölü bulunmuşlardır. "

Elimdeki kitabı kapattım tuhaf hissediyordum. Bu kitap bana istedeğim cevabı verecek gibi geliyordu. Bu yüzden kütüphane görevlisi olan kadının yanına gidip, çıkışını yaptırdım. Çantamı omuzlarıma geçirip hızla evin yolunu tuttum. Eve gitmeyi istemesemde, yorgun vücudum ve bedenime giren uyku beni eve götürüyordu. Anlayamadığım garip bir his vardı içimde. Bugün o çocukla konuşmam ve herşeyi aydınlatmam sonra da hepsinden kurtulmam gerekiyordu.

**
Sıcak bir duştan sonra yatağıma uzandım. Anormal bir şeylerin olmaması beni şaşırtmıştı. Ama aklımdan çıkmayan şey o çocukla nasıl iletişim kuracağımdı. Yani sonuçta o çocuğu rüyamda görüyordum ve rüyamı nasıl kontrol edebilirim ki?

Kütüphaneden aldığım garip kitap gözüme ilişmişti. Komodinin üzerinden alıp sayfaları çevirdim. Bazı cadı isimleri yazıyordu ve yanlarında öldürüldükleri yıllar.

Adalia- 1405 'bilinen en eski cadılardandır. Bir çok insana iksir ve büyü yapmıştır. Çoğu insana istediklerini verirken, bazılarını başaramamış ve bu yüzden yanarak can vermiştir...'

Cidden çok ürkütücüydü. Ev bir anda soğumuştu sanki..

'Ve bilinen son cadı.'

Azura- 1750 'yakalanması uzun zaman almıştır. Diğer cadılara göre daha içe kapanık olması ve insanların arasına karışmadığı ormanda yaşadığı bilinir. Ama onunda sonu diğer cadılar gibi diri diri yanmak olmuştur.'

Bu ses de ne? Işıklara ne oldu? Kapı yüksek bir patırtıyla kapanmış elektirikler gitmişti. Elimdeki kitabı yatağa bıraktım. Sokak lambasının biraz olsun aydınlatıyordu odayı. Yavaşca ayağa kalktım çekmecede bir fener olması lazımdı. Çekmecenin içini görebildiğim aramaya koyuldum ve sonunda bulmuştum.

Feneri açıp etrafa tuttum ve tabi ki görünen hiçbir şey yoktu. Yavaş adımlarla kapıyı açtım ve odadan çıktım. Ev gerçekten buz gibiydi. Suratıma çarpan rüzgarla titredim. Sanırım odalardan birinin camını açık unutmuştum ve inanın şuan başka bir sebep düşünmek istemiyorum. Rüzgarın geldiği yöne doğru ilerledim. Bu odaya girmedim ki ben kapısı neden açık?! Feneri odaya tuttum. Güvenilir olduğuna kanaat getirdiğimde içeriye girdim. Cam sonuna kadar açıktı. Soğuktan tüylerim diken diken olmuştu. Hızla camı kapattım.

"Sehun"

(merhaba sevgili okuyucularım. Evet bu bölümle bir şeyleri yavaş yavaş kafanızda oluşturduğunuzu düşüyorum sizce ne olabilir? Yorumlarınızı bekliyorum. Bu arada beni gerçekten üzen bir şey var oy ve yorumlarınız ,okunmalar çok düştü. Neden bilmiyorum elimden geldiğince iyi yazmaya ve sizleri sıkmamaya çalışıyorum. Her neyse sizlere güzel haberlerim var. Ilki fazlasıyla bölüm biriktirdim yani bu hafta içinde bir kaç bölüm daha atmayı planlıyorum bir aksilik çıkmazsa. Sizleri çok seviyorum oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyen kendinize iyi bakın.)
(Not: cadıların öldükleri tarihler tamamen uydurmadır.)

Hayalet SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin