Multimedia: JIN - GONE
MULTIMEDIA İLE BİRLİKTE OKUMANIZI ŞİDDETLE ÖNERİRİM.Okulunu öğrendikten sonra kaydımı aldırmıştım. Seni her saniye görmeye ihtiyacım olduğunu söylemiştim. Sınıfa girip kendimi tanıttığımda yine güzel gözlerini irileştirmiştin.
Kendimi senin sapığın gibi hissediyordum, belki de öyleyim.
Yine seni izleyebileceğim bir sıraya oturmuştum. Öğretmenin ne anlattığı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Öğretmen bana ismimi seslendiğinde duymamıştım dahi, sınıftaki herkesin bana baktığını ise sen bana dönüp göz göze geldiğimizde anlamıştım. Ne kadar da derin bakıyordun. Ben bakışlarımı senden ayırmadığımda yüzünde bir şey var sanıp silmeye çalışmıştın. Ben güldüğümde sen de gülmeye başlamıştın. Güzel günlerdi, senin olduğun her gün güzeldi.Sana iki üç metreden yakın olamayan ben, şimdi ne kadar da rahattım sana karşı. Bunu sana borçluydum, sen, bana güven verdin.
Zil çalmıştı, diğer öğrenciler kendi aralarında gülüp eğlenirken sen yapayalnızdın. Ben de yalnızdım aslında, ama tek ihtiyacım olan sendin.
Merak etmiştim, sen neden yalnızdın, neden çok konuşmazdın? Cevabını alamadan gittin...Gözlerini okumaya ne kadar çok çalışmıştım. Ama her seferinde içlerinde boğulmuştum. Sen çok anlaşılmazdın, öyle bir bulmacaydın ki, ne kadar izlesem de seni, ne kadar yaklaşsam da sana çözememiştim. Gerçi hep bir adım uzağımdaydın gibi hissediyordum. Öyleydin de, bana bile güvenemedin, bu dünyada seni bu hale getiren canavar kimdi böyle?
Her şeyden, herkesten korkuyordun. Seni her şeyden koruyan benden bile.
Aşamadım duvarlarını. Kaç tuğlasını kırsam da yıkılmadı, geçemedim içeri. Bana güvendiğini söylediğin zamanlar, koca bir yalandı. Ama ne zaman bana sığınsan, senin için bir liman olduğumu düşündüm. Öyleydim de. En azından başkalarındansa bana sığınıyordun. Kollarımın arasında sakinleştiğin günleri de anımsıyorum. Biz birbirimizi rahatlatıyorduk değil mi?
Ama sen gidince göğsüm boş kaldı; ve senden sonra hiç rahat hissetmedim kendimi. Demiştim ya, muhtacım sana.Bugün seni tanıdığım yere gittim meleğim. Seni tanıdığım, seninle ilk konuştuğum, ilk hissettiğim, ilk gözlerine baktığım o yere gittim. Bunu sana nasıl söylerim bilmiyorum ama orada sadece yıkılmış kütüphanenin eserleri vardı. O küçük ve eski kütüphanede ne kadar çok anımız vardı, ne kadar günümüz geçmişti orada. Anılarımızı da yok etmeye çalışıyordular. Bir umut şemsiyeyi aldığım markete baktım, ama o da yoktu. Sen gideli ne kadar geçmişti ki? Seninle yeni anılar yapmak istedim, ama bu da imkansızdı.
Sonra kütüphanenin arkasındaki ağaçlığa geçtim. Ağaçların gizlediği, yine aynı zamanda yemyeşil ağaçların süslediği bir ev vardı hatırlıyor musun?
Yine kütüphanede esir kalmıştık yağmur yüzünden. Sen ise beni elimden tutup buraya getirmiştin. Tamamen tahtadan yapılmış bu terkedilmiş evde de çok fazla anımız vardı. Ev hala orada, kimse yok etmemiş orayı.
Gördüğümde yine gözlerimden bir yaş süzüldü, tıpkı o günlerdeki gibi bastığın yerlere basmaya özen göstererek tahta evin kapısını açtım. Gıcırdamıştı. Kaç yıldır sensizdi bu ev? Kaç yıldır bizsizdi bu ev? İlerledim. Her şey en son bıraktığımız gibiydi. Senden sonra buraya gelmeye ilk defa cesaret etmiştim. Tozluydu, çok tozlu ve çok daha eskimiş, yıpranmıştı. Tıpkı benim gibi. Dokunduğun yerlere dokundum, tozlar çoktan silmişti narin ellerinin hatırasını, ama sen buradaydın değil mi?
Şömineye çevirdim bakışlarımı, sonra ise yanındaki dağınık yatağa. Ne kadar çok severdik orada sıkıca sarılarak uyumayı.
Eğer böyle olacağını bilseydim, sonsuza kadar orada öylece yatmamızı sağlardım. Beraber giderdik belki. O zaman bu kadar acı çekmezdim.Ürkek adımlarımla yatağın yanına geldim. Çok tozluydu, diğer her şey gibi. Yeniden kollarımın arasına alıp uyutmak istedim seni; ama sen yoksun.
Yatağın içine girdim ve yorganı üzerime çektim. Yanıma baktım, orası senin yerindi, ama yoktun.
Gözümden düşen bir yaş tozlu yastığa izini bırakmıştı. Hayalinle uykuya dalmışım. Ne kadar uzun süredir böylesine uyumamıştım hatırlamıyorum.
Bunun sebebi belki de rüyamda seninle olmamdı, ayrılmak istemememdi; ama yine uyandım. Yine bu lanet dünyaya açtım gözlerimi. Belki yaşadığım her şey bir rüyadır, sen buradasındır diye umut edip yanıma baktım. Gördüğüm tek şey boşluktu. Gerçek yine tokat gibi çarptı yüzüme. Ah güzelim, ne zaman buluşacağız bir daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INTENSE
RomansaYine oradaydın. Yine ince parmaklarınla aşık olduğun kitapların sayfalarını okşar gibi çeviriyordun. Ve ben yine sana kapılmıştım. Sen özenle okurken kitapları, ben özenle okuyordum seni. Gülümsediğinde ağzının kenarını süsleyen sayamadığım minik ga...