Yeni bir sabaha uyandım yine. Bugün mutlu falan değildim. Mutlu bir güne gireceğimi falanda düşünmüyordum zaten. Mutlu olmak bana göre değildi. Bu duygu benim için lügatımda bulunan içi boş bir kelimeydi sadece. Kafam karışıktı. Düşünüyordum işte. Enes yine uyuyordu. Onunla vakit geçirmek istiyordum ama asla yapamıyordum. Güvendiğim ve belkide tek sevdiğim kişiydi o. Yataktan kalkmak istemiyordum ama evde de durmak istemiyordum. Çok kararsızdım hiç bir şeyi umursamıyordum. Değişiyor muydum? Eskisi gibi değildim. İçimde büyük bir boşluk vardı ve nedenini bilmiyordum. Kötü hissediyordum. Her an her şeyi kaybedecekmişim gibi.. her an tekrar o dipsiz kuyuya düşecekmişim gibi.. ve bu defa toparlanamayacakmışım gibi..
İsteksizce kalktım yatağımdan bir kaç dakika hiç bir şey yapmadan dikildim,boşluğa daldı gözlerim, düşündüğüm bazı şeyler vardı ama ne olduğunu bilmiyordum. Sonra, boş boş izlediğim beyaz duvarımdan, gözlerimi ayırarak, mutfağa gittim.
Elimi yüzümü yıkadım. Bir şeyler atıştırdım. Sonra da üzerimi değiştirip evden çıktım. Melis'le buluşmak istiyordum onu çok seviyordum onun yanında kendimi rahat, her şeyden uzakta, en önemlisi de huzurlu hissediyordum mutlu ediyordu Melis beni. Evlerine gidip onu çağırmak istedim. Fakat gözlerimin altı mosmordu, bakımsızdım mahvolmuş bir haldeydim. Melis'in annesinin beni böyle görmesini istemedim. Ona mahcup olmak istemiyordum. Tek başıma, yaşadığım bu küçük şehrin sokaklarını tek tek dolaştım. Kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp tekrar Enes'in de içinde olduğu güzel hayaller kurmaya çalışıyordum. Zaten onun içinde olduğu her şey benim için güzeldi. O kadar çok seviyordum ki, onsuz yapamazdım. Hem zaten onun için katlanmıyor muydum bunca şeye? Onunla ilerde yaşayacağımız güzel hatıralarımız için, birlikte biriktireceğimiz iyi kötü anılarımız için, onun içinde olduğu anlar için...
O aklıma gelince hızlı adımlarla eve vardım. Enes uyanmış, oyuncak arabalarıyla oynuyordu. Onu böyle görmek bile beni o kadar sevindirdi ki. En azından her şeyden habersiz ve mutluydu. Hemen yanına gidip kocaman sarıldım ona. Hani o nedenini bilmediğim, kaç gündür geceleri bir gram uyku uyuyamadığım, boş boş duvarı izlediğim karanlık düşüncelerim vardı ya hepsi birden yok oluverdi. O bana ilaç gibi geldi. Onunla oynamaya başladım. Çok mutlu görünüyordu ama oynarken farkettim sağ kolunu hareket ettiremiyordu arada bir kaç kez de canı acıyormuş gibi yüzünü buruşturmuştu. Korktum, onun kılına zarar gelse dayanamazdım. Babamın yanına gittim koşarak:
-"Baba Enes'in sağ kolu hareket etmiyor, doktor sana onun iyi olduğunu söylememiş miydi? Hani iyiydi, nolur bugün başka bir hastaneye gidelim, bende gelmek istiyorum baba lütfen" dedim. Babam:
-"Sen merak etme ben hemen şimdi götürürüm. Sen gelme. Ayağıma dolaşma. Ben haber veririm" dedi ve Enes' i de alıp alelacele evden çıktı. Tekrardan kan almışlar benim dokunmaya kıyamadığım henüz süt kokan kollarından. Doktor babama bir kaç gün hastanede kalmasını ve gözetim altında tutulması gerektiğini söylemiş. Bunları duydukça tüm korkularım daha da artmış, tüm hayallerim yavaş yavaş yok olmaya yeltenmişti. O geceyi nasıl sabah ettim bilmiyorum. Sürekli dua ettim. Bir şeyi olmaması için yalvardım. Sabah aradığımda da Enes' in emara girdiğini, sonuçlarının iyi çıktıktan hemen sonra eve döneceklerini söyledi. Çok sevindim, heycanla babamdan gelecek o iyi haberi bekliyordum. Sonuçların iyi çıkacağını biliyordum, buna inanıyordum çünkü o henüz çok küçük, saf ve temiz onun hasta olması için ufacık bir neden bile yok. "Masumduk başlarda, göklerden uçtuk hep, iyi haberlere alıştırdık kendimizi kötü şeyler aklımızın ucundan dahi geçmedi. Nereden bilebilirdik, göklerde uçarken beklenmedik bir anda beklenmedik bir şekilde yere çakılacağımızı?"
Telefon çaldı. Hemen açtım.
-"Baba ne zaman dönüyorsunuz, çabuk gelin ben Enes' i özledim" dedim.
Babamın sesi kötü geliyordu, sanki ağlamamak için kendini zor tutuyor gibi, hıçkırıkları boğazına takılmış gibi...
-"Kızım, annene haber ver. Enes' e ve kendine bir kaç parça eşya alıp hastaneye gelsin. Enes uzun bir süre burada kalmak zorunda. Doktorla konuştum, beyninde tümör olduğunu ve alınmazsa beynindeki sinirlere zarar vererek hareketlerini engelleyeceğini hatta ona kalıcı hasarlar verebileceğini söyledi. İyi olması için ameliyat olması gerekiyormuş. Annesi yanında kalacak. O şimdi iyi merak etme. Eve onunla birlikte döneceğiz. Sen sadece sabret, dua et. Her şey çok güzel olacak."
Babamın bu söylediklerini dinlerken, bağırmak isteyip çıtımı bile çıkartamadım, hastaneye gitmek isteyip, tek bir adım bile atamadım, duyduklarımı sindirmeye çalıştım. Yutkunamadım. Gözlerimden istemsizce akan o gözyaşlarımı ellerimin tersiyle sildikten sonra derin bir nefes alıp, babamla konuşmaya çalıştım fakat ağzımdan çıkan tek kelime "Peki" oldu. Ne için, neden peki dediğimi bilmiyorum. Telefonu kapattıktan sonra, annemin yanına gittim. Ağlayarak babamın söylediklerine harfi harfine söyledim. Öyle bir kazınmıştı o acımasız sözler hafızama... Annemde hemen bir çanta hazırlayıp hiç bir şey söylemeden ağlayarak çıktı evden. Yine tek başıma kalmıştım. Kendimi hiç bu kadar çaresiz ve umutsuz hissettiğimi hatırlamıyorum. Ama konu o olunca umutsuzluk, onla kurmuş olduğum tüm hayallerime saygısızlıktı.
"Toparla kendini Yaprak, o daha bir melek. Dünyaya yeni geldi. Geldiği gibi gidemez. Seni yalnız bırakamaz. Seni varlığı ile çekip çıkardığı o dipsiz kuyuya, yokluğu ile geri atamaz. Melekler ölmez, bırakıp gidemez. Merak etme o iyi olacak. Hem o senin kardeşin en az senin kadar güçlü değil mi? O ameliyatı atlatacak, kendini zor da olsa buna inandır. Ama bir yandan bunları düşünürken bir yandan da kötü ihtimalleri düşünmeden edemiyordum işte. O henüz 2 yaşında daha konuşmayı bile yeni yeni öğrenen bir bebek, o küçücük elleriyle koskoca hayata nasıl tutunacak? O küçücük bedeniyle, kafasında bulunan tümörle nasıl savaşacak? Hayır Yaprak hayır! Başarabilir, başarmak zorunda. Senin tek umudun, tek yaşama sebebin o. Her dakika dua edeceksin ve o iyi olacak. Dünyada kalmayı, yaşamayı haketmeyen onlarca insan içinden, henüz hiç bir günahı olmayan bir meleğin gitmesi olacak iş değil. O iyi olacak ve kurduğun hayallerin her birisi gerçekleşecek. Bir umutla çıktığın o dipsiz kuyuya tekrar düşmeyeceksin. Kendine, Allah'a ve ondan gelecek adalete inan Yaprak..."
Odama geçtim. Kendimi bir şekilde teselli etmeye çalışıp iyi şeyler olacağını düşünerek uyumayı denedim fakat kafamın içindeki ihtimalleri susturamıyordum. Sonra Melis' in bana söylediği o cümle aklıma geldi birden "Bir şeylere bağlan, bir şeyler için yaşa." Peki ya bağlandığın, uğruna yaşadığın kişi gözlerinin önünde yok olur ve senin elinden bir şey gelmezse Yaprak? Kafayı yemek üzereydim. Dışarı çıkıp hava almak istemiştim. Hava da kararmıştı uzun süre dışarıda kalmak istemedim. Evimizin hemen karşındaki küçük bir markete gittim. Reyonlarda boş boş gözlerimi gezdirirken, sigara paketlerine takılı kaldı gözlerim. İlk acım değildi, ilk yıkılışım da değildi. Lakin sanırım ilk kaybedişim, ilk yenilgimdi Enes' in hastalığı. Bir paket sigara aldım. Annemde babamda evde değillerdi yalnızdım. İlk sigaramı o gün içtiğimi hatırlıyorum. Ve daha ilk çekişimde dumanın ciğerlerime ulaştığını hissettim. Daha çok küçükken sigara içen birisini gördüğüm de o dumanın: içlerinde bir yangın var da, o dumanda o yangının eseri diye düşünürdüm. Şuan çok iyi anlıyorum ki her şey düşündüğüm gibiymiş, insanlar içlerindeki yangınlardan çıkan dumanı sigara dumanına karıştırarak dışarı atıyorlarmış. Ve anladım ki ben artık büyümüşüm...Evet arkadaşlar, herkese yeniden
merhaba :) ♡
Uzun bir aradan sonra devam etme kararı aldım, biraz toparlanmaya ihtiyacım vardı ve kendimi artık daha iyi hissediyorum, o yüzdeeen kaldığımız yerden durmaksızın devam edelim.
Hala buralardayım ve artık hepte burda olacağım. Desteklerinize şimdi daha çok ihtiyacım var. Eğer okuyup beğenirseniz arkadaşlarınızla paylaşın ve lütfen bana destek olun. Beğenmediğiniz yerleri veya önerilerinizi de yorum olarak bırakın, hepsini dikkate alıcam. Hepinizi çok seviyorum♡
Bir daha gitmemek üzere tekrardan aranızdayım. Şimdiden beğenileriniz için teşekkür ederim. İyi ki varsınız
#SiyahSevenler'im♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHTAN HAYALLER
Non-FictionDaha hayatımın baharındayken, tüm çiçeklerim soldu... Yanlızlık zor gelmişti... Peki bu kadar acı çekmişken, Neden mi sustum? " Güçlüydüm..." Gökkuşağı tarafından dışlanmış siyah gibi, insanlar tarafından dışlanmış Tanrı'yım bir nevi... Yanlız fakat...