Balık-Papatya

27 0 0
                                    

.. Güzel bir gündü. Sahilde aşk yaşamıştı denizle. Bir elinde birası dudağında sigarası. Mutluydu. İnanmıyordu mutluluğa. Hayal kurmuştu sabahtan akşama kadar. Gitar çalıp şarkı söyleyen bir grubu dimlemişti. Çaltırmadan eşilik bile etmişti. Şu an sarılmak isterdi. Bütün gün istediği gibi. Denize karıştığına inanıyordu. Denize aşıktı o. Suların arasında mutluydu. Biliyordu. Deniz manzaralı papatyalı bir yerde yatıyordu. Bu gece gidip tazelerdi. Hava serindi biraz. Eve uğrayıp battaniye almalıydı. Üşürse canı acırdı. Kendi üşümüş gibi. Çakmağını usulca çaktı siper ederek. Güçsüz bir adamdı o. Herkes mutlu derken fırtınalar arasında kalmıştı. Antidepresan fayda etmiyordu. Nefesi gitmişti bi kere. Yaşamak da neymiş. Kalktı yattığı yerden. Moda sahili ne çok anıya dahil olmuştu be. Güzelim moda. Her acıda. Her gülüşte.. Hastalıklı bu çifti ne güzel ağırlamıştı. Evine yürüyordu. Evlerine aslında. Ara kat tek odalı kutu gibi bi ev. İçi kitap dolu. Bir de papatya. Bira şişesinin içine bile ekmişti. Sırt çantasına iki çay bardağı. Küçük bi şişe rakı bir de battaniyesini koydu. Eline iki tane papatya şişesi aldı. Çıktı evden. Yüzü yanıyordu yaşlar aktıkça. Yavaş adımlarla gitti. Dokundu yavaşça. Buz gibiydi. Üstünde bir sürü balık olan taş. Ektiği papatyalar eğilmişti rüzgardan. Toprak buz gibiydi. Hemen örttü battaniyeyi. Yavaşça. Kırmadan. Bardakları çıkarıp doldurdu. Taşın kenarına koydu ikisinide. Bi tanesi sürekli dolup boşalıyordu. Git gide daha da sessizleşti ağlarken.  Denize karşı oturuyodu. Birden bağıraeak ağlama başladı. Tutamadı kwndini. "NEDEN. NEDEN..." İçi acıyordu her gece mezarlık bekçisinin. Harap olmuş bu adam her gün gelip sabaha kadar oturuyordu burda. Papatyaları düzenli getirirdi. Eliyle kazımıştı bütün balıkları. Büyük bir mezar vardı. Yanında ise küçücük bir mezar daha. Ayrı gömmmüşlerdi onu. İki mezarın arasına girip yatıyordu koskoca adam. 30 larının başlarındaydı daha. İlk üniformayla görmüştü bu çifti. Annesinin mezarına gelmişti kız. İki tane gencecik asker. 7 aylık hamile bi kadın. Formasını zar zor giymiş annesi görsün diye. Bi hafta sonra kefen içinde... İki ay olmıuştu. Koskoca 60 gün. Mesleği bırakmıştı adam. Son kurşunu kendine sıkmamak için. Papatyasız bırakmamak için. Göremediği kızı için. Kokusuna doyamadığı sevgilisi için. Her eve gittiğinde karısının parfümünü sıkıyordu papatyaların arasına. Sevdiği şarkıları açıyordu. Ölüyordu her gün. Ama mezara sahip çıkmalıydı. Bir ailesi yoktu bırakabileceği. Kızını karısını emanet edebileceği. Özlüyordu. Tahmin etmediği kadar çok. Bilmediği kadar acı. Ölüm ayırmaz derlerdi ya. Ayırmıştı. En olmayacak iki kişiyi...

Ruhu Ölü Kadının Dilinden..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin