10.Bölüm / Final

646 30 1
                                    

- Gizli Görev -

Yazan: Hatice Kurtaran
Bölümı:10 / FİNAL !
Tür:Aksiyon


.........

Yepyeni bir sabaha gözlerini açmıştı Jae...Yatagından kalkıp ,siyah perdesini çekerek Seoul'un müthiş manzarasına baktı.Camını da açtıktan sonra Seoul'un büyüsünü içine çekti.İçinde tarif edemediği bir şeyler oluyordu...

Siyah ,son dereceli fiyakalı olan takımını giydikten sonra iş yerine geçiş yaptı.Arabasının camından İl Woo ve Ji Won'u görünce içinden 'Bugun beni neler bekliyor 'demişti...İçine oturan sıkıntı bugun onlar sayesinde gün yüzüne ulaşacaktı belkide...

.....

Ji Won ve İl Woo cephesinde ise durumlar karmakarışıktı.Tek belli olan şey ise ikisinin de çok acı çekecegiydi...

Arabadan çıkan Jae'yi takip ederek ofislerine kadar ilerlemişti.Jae içeri girecekken İl Woo ilk adımını attı.Bu adım hem ayrılığın hemde acı çekmenin ilk basamağıydı...

''Efendim sizle birşey konuşabilir miyim ? ''

Jae ona üsten bir bakış atarak kafasını sallamaıştı.Artık herşeyin düzeldiğini sanmıştı bir anlığa...Fakat konuşmadan sonra o bir anlık '' püff'' olup uçacaktı.

İçeriye girdikten sonra İl Woo hızla lafa girdi.Ji Won ise kapının önünde durmuş konuşcakları şeyi dinlemeye çalışıyordu.Fakat hiçbir şey duymuyordu.Bu durumdan pes edip oturdugu yerden intikamının son kez planını yapıyordu...

''Efendim hatırlarsanız bir anlaşma yapmıştık.''

Jae bul söze karşılık umursamaz bir tavırla sadece ''Eee ...'' demişti.İl Woo sinirini kendine saklayarak ''Şartlarımızda biz ne dersek onu yapcaktınız.Şimdi sizden Hwan şirketiyle yapılcak olan anlaşmadan vazgeçmenizi istiyorum''

Bu sefer sakinliği İl Woo kaparken Jae de sinirinden kuduruyordu.

''Sen ne saçmalıyosun! O milyon dolarlık anlaşmadan asla vazgeçmem!''

''Size 'vazgeçer misiniz ? ' demedim! Vazgeçiceksiniz dedim!Beni zor kullandırtmayın! Daha dün anlaşma yapıldı ve sizde bizim şartlarımzıı kabul ettiniz.''

''Bu vazgeçilcek bir şey değil! Ben sizin şartınzıı kabul ettim ,her verdiğinizi emri değil!''

''İstediğimiz anlaşmadan vazgeçme gibi bir madde vardı.Bilmem anlatabildim mi ? Şimdi dediğimi, bir an önce yapın yoksa kendinizi Cehennem çukurunda bulursun!''

''Of! Tamam be Tanrı'nın cezası! İstediğini yapacagım ama bir daha bana emrivaki yaparsan bende senin gözünün yaşına bakmayacagım.''

''Anlaştık.Ama şimdi gözümün önünde o anlaşmayı iptal edeceksiniz.''

''Sen ne diyorsun ya ? Tamam dedim ya !''

''Size güvenmiyorum!Gözümün önünde iptal etmeniz lazım yoksa...''

''Tamam tamam'' diyerek telofondan sekreterini Hwan şirketine bağlamasını istedi.Şirkete bağlanırken İl Woo da hopörleri açtı.Jae kızgın gözlerle ona bakış atarken İl Woo ise omzunu sallayarak 'Sana Güvenmiyorum!'' sözünü belli ediyordu...

Jae anlaşmayı iptal ederken İl Woo’nun kalbine üzüntü çöktü.Görevini tamamladığına göre artık burada ,bu işi yapmaya gerek yoktu.En geç yarın işten istifa edip kısa bir tatile çıkmalıydı.

Fakat bunu yapmak istemiyordu.Sanki bu korumalık onun mesleğiydi.Aslında onu bağlıyan korumalığa alışmak değil Ji Won’a alışmasıydı.Onunla tatlı çekişmeleri,onun lafları altında kalmayı ,onunla olan her şeye alışmıştı.En çok da kalbi alışmıştı…


Artık onu Sevdiğini inkar etmiyordu.Peki bundan sonra ne yapıcaktı ? Ona aşkını itiraf etse onunla olabilir miydi ki ? Ona Ajan olduğunu söyleyebilir miydi ki ? İşte bu soruların cevaplarını bilmiyordu.Kalbi de aklıda büyük bir çelişki içindeydi.Ne yapıp yapmayacagını kestiremiyordu…

İl Woo ,Jae’nin bakışlarını umursamadan istediğini alarak da odadan çıktı.Karşısında Ji Won’u görünce tüm soruları gitmiş yerine sadece Aşk almıştı…

Ji Won sonunda karar verip onu terasa çıkardı.Acı çeksede artık bunu saklamak istemiyordu…

Ji Won soru sorar gözlerle ona bakınca o da daha fazla uzatmanın anlamı yok deyip lafa girdi.

‘’Ji Won benim baş belası iş arkadaşım,tatlı korumam,cadım,meleğim,kapaklıkta usta Ji Won’um biliyorum ne saçmaladığımı merak ediyorsun ama bunlar saçmalık değil benim duygularım.İlk günden beri bunu asla düşünmezdim ama kalbim düşündü işte.’’derin bir nefes aldıktan sonra Ji Won’un kömür karası gözlerine bakarak ‘’Ji Won ben sana Aşık Oldum !Seni hiç kimseyi sevmediğim kadar çok Seviyorum …’’ dedi.

Kalbi ‘ Küt Küt ‘ atarken ,sevdiğinin gözünde de Aşk kırıntıları arıyordu.

Ji Won daha kendine itiraf edemeden bu hissi İl Woo’dan duymanın şaşkınlığını yaşıyordu.Bu duruma üzülse mi sevinse mi ikilimdeydi…


Ji Won'da bir anlığına da olsun artık mutlu olmak istemişti.Artık hayatta ''Keşke''demek istemiyordu.Alkındaki duygular kalbine hüzüm ederken o da gözlerini İl Woo'ya dikerken ağzından sadece gönlünden geçenler düştü.

''Koruma bozuntusu,bana laf yetiştiremeyen kalas,hıyarto bende Seni Seviyorum...''

İlk kelimeleri hakaret olsada sonundaki cümle o hakaretlere bedeldi...

İl Woo kalbinde yaşadığı tarifi mümkün olmayan şeyin Ji Won'da da olduğunu duyunca karnındaki kelebekler uçuşa geçti.Hızla onu kollarının arasına alarak sımsıkı sarıldı.

Hani derler ya ''Kelebekler bir günlük ömrü var!''
İşte onların karnındaki kelebekler bu itirafla yaşamaya başladı.Ölümleri belki kelebeklerden birkaç saat fazla olucaktı ama sonuçta onların da Aşk kelebekleri ölücekti.Belki ölmekten daha beter olucaktı.Çektikleri acı ölümden de beter bir durum olucaktı onlar için...

............

Bilinmeyen,Aşk dolu ve beklenmeyenlerle dolu yepyeni birgüne merhaba dediler...

Ji Won gözünü açar açmaz hızla üstünü giydi.İlk sabahlarında ,İl Woo'nun yanında olmak istedi.Onu tatlı hakaretleriyle ,sevgi sözcükleriyle uyandırmak istedi.

Odasından çıkar çıkmaz ,liseli aşıklar gibi koşa koşa kimseye görünmeden İl Woo'nun odasına gitti.Kapıyı açınca İl Woo'nun görüntüsüyle neye uğradığına şaşırdı.

İl Woo , banyodan yeni çıkmış.Sadece alt kısmı havluyla sarılı birşekilde saçlarını kuruluyordu.

Ji Won bu görüntü karşısında yutkunmadan edemedi.Bir yanı ona 'çıkmasını söylerken' bir yanı 'boşver yanaş sevdiceğine' diyordu.

Ji Won bir ilk yaparak ikincisi şıkkı seçti.Sevdiği adama yutkuna yutkuna yanaştı.İl Woo arkasından ayak sesi duyunca hızla arkasına döndü.İlk Korkusu bambaşka bir şeydi ve onu kimsenin görmesini istemiyordu.

Fakat hızlı dönüşüyle Ji Won'un farketmediği birşeyi farketmesini sağladı.Ji Won,İl Woo'nun dövmesini görünce bu kez korkudan yutkundu.

İçinde oluşan korkuyu,yanan alevleri şimdilik söndürmeye karar verdi.Yoksa ayrılık çok yakınlarındaydı.

İl Woo ise dövmesinin görülmediğini sanıp derin bir nefes alırken Ji Won'un yanagına tatlı bir öpücük koydu.

''Günaydın Aşkım.Sabah sabah gözlerimi kamaştırıyorsun''

''Gü..günaydın...İl Woo daha önünmde ne kadar dikilmeyi bekliyorsun.Hadi üstünü değiştir de şirkete geçelim!''

''Uvvvv sabah sabah başladın ya ! Tabi bu görüntüm karşısında ne diyecegini bilememen normal.Sen bekle ben hemen giyiniyim.''

''Ben kapının önündeyim.Çabuk ol!''

''Tamam.''


Ji Won kapının önüne çıkınca kalbine hançer saplanmış gibi oldu….Bunun olduğuna inanamıyordu.Sevdiği adam bir ajandı! Bunca zaman bunu anlayamamıştı.Ama şimdi durumlar karışmıştı.İlk defa güvenmek,adam gibi bir Aşk yaşamak istiyordu…

Kafasında binlerce soru işareti olmuştu.Artık İl Woo’nun aşkından şüphe duymaya başlamıştı.Belki de görevi kendine aşık etmekti.Belki de müdürlerinin onu ajan olmasını istediği için onunla oynuyordu.Ya da Jae için…

Tabi bu şüpheler berbattı fakat en berbatı Jae’ydi.Jae’yi kendi zehriyle zehirlicek.Kimseye bırakamazdı onu.İntikamı için aşkından bile vazgeçerdi ki ortada bir aşk var mı yok mu o da belirsizdi…


İl Woo'nun çıkmasıyla Ji Won sorularını bir kenara bıraktı.Bu işi bugun halletmeliydi.Kimseye bırakmadan Jae'nin işini halledecekti.

Ji Won bu duygular içindeyken , İl Woo'da karasızlıkla doluydu.Bugun işten ayrılcaktı.Artık görevini tamamlamış buradan gitme vakti gelmişti.Fakat işten ayrılmak istemiyordu.Eger işten çıkarsa Ji Won'dan uzaklaşcaktı.Başka görevleri olucaktı.Başka şehirler ,başka ülkelerde hep onun hasretiyle yanıcaktı.En önemlisi ise işi çok tehlikeliydi.Onunla hasret gideremeden ölmek,Ji Won'a bu acıyı çektirmek istemiyordu...


Sonunda bir karar verip arabayı Han Nehrine sürdü.Aşkların ilk günü olmasına rağmen son günü de olabilirdi.Bari ayrılmadan, hafızalarına kazınacak bir günleri olsundu.

Ji Won,Han Nehri'ne gelince ilkten şaşırsada sonrada ayrılığın bugun olacagını anlayıp derin hüzne boğuldu.Ama bugunlük bu hüznü rafa kaldırdı.İlk ve son günlerini dolu dolu yaşiamak istiyordu.

''''''''''''''''

Han Nehrinde el ele romantik saatler geçirdikten sonra birbirlerine olan aşklarını birkez daha dile getirdiler.Daha sonra Seul'un mazaraını altına alan yemyeşil bir alana çıktılar.Birkaç aşığın yanısıra kimse yoktu burada.Düzlüğün sonuna gelip el ele tuutştular.Daha sonra İl Woo ,Ji Won'a arkadan sarılarak kokusunu içine çekti.Ji Won da onu saran kollara iyicene bağlandı.

Birbilerine olan hasreti ancak böyle dindirebiliyorladı.İkiside gözlerini yumup bu anın keyfini sürdü.

Çalan telofon ikliyi birbirnden ayırıken gözlerde hüzünle buluştu.İkisininde gözlerinde acı vardı.Daha ayrılmadan ayrılık acısını çekmeye başladılar.

İl Woo telefonda kısa bir görüşme yaptıktan sonra hüzünle Ji Won'a döndü.

''Şirkete dönmemzi lazım'' dedi sadece.

Aslında daha çok söylenecek şeyi vardı.Fakat süresi sınırlıydı.Arayan müdürüydü ve bian önce geri dönmesini söyledi.Artık tüm kapılar kapanmıştı.Çaresizlik,acı,ayrılık peşpeşe sıralanmıştı...

...............

İş yerine gelen ikili hiçbir şey konuşmadan direk Jae'nin odasına geçti.

Jae onları beklemiyordu.Yine bir bit yemeği çıkacak diye korkarken İl Woo'nun sözleri ona su serpti...

''Efendim ben istifa ediyorum.''

Jae gülümseeyerek ''Tamam ama niye ? '' dedi hissizce...

Jii Won ise gözlerni yumarak uzun zmanadan sonra gelen gözyaşalrını durdurmaya çalışıyordu.En nefret ettiği şey gerçekleşiyordu.Daha yeni kavuşmuşken ayrılıyorlardı...

''Efendim yurtdışındaki ailemin yanına gitmem lazım.Bir daha da dönmeyi düşünmüyorum.İzninizle...'' derken istifa mektubunu da masanın üstüne koydu.


Jae sadece baş sallamakla yetindi.İl Woo bununla cevabını alarak odadan çıktı.Arkasında acı çeken bir kalp bırakarak...


Ji Won da hızla odadan çıkarak İl Woo'nun kolunu sıktı.

''Bana diecek bir sözün yok mu ? Hani aşıktın ? Hani seviyordun ? Ne oldu işini halledince bu oyunu da bozuyor musun ? ''

''Ne işi ,ne oyunu ?''

''Sen bunu gayet iyi anladın.Tebrik ederim son gününde benimle de iyi oynadın.Şimdi görevini gerçekleştirdin.Müdürüne ballandıra ballandıra anlatırsın...Senin demediğin şeyi ben söylüyorum.Elveda.... ''


İl Woo bu sözlerle donup kalmıştı put edasında...
Onun ajan olduğunu anlamışmıydı ? Onun aşkı oyun değildi ki gerçekti...Ji Won'un elini kolunda hissetmeyince Ji Won'un arkasaına dönmüş vaziyette buldu.

''Benim aşkın oyun değil Gerçekti...''

''Bu yüzden mi bana gitmeden önce aşkını istiraf ettin! Bu yüzden mi bana bir çift lafı bile hor gördün! Sen benimle oynadın.Aşkımla ,duygularımla oynadın! Eger beni sevseydin benimle konuşurdun.Bu durumu ,işini açıklardın.Ama sen sadece işini önemsedin ve onu da halledip yüzüme bile bakmadan gidiyorsun.hadi seni durdurmuyorum! Gidebilirisn...Benim kalbimi kırarak gidiyorsun.Seni bir daha görmek istemiyorum! Defollll ''

derken sesi titremişti.

Aşkları bir kelebeğin ömrü kadar sürmüştü.Onlar gibi huzurlu yaşayamamışlardı bile...Her anlarını, ayrılığı düşünerek yaşadılar aşklarını...Huzursuzca,acı çeke...


Ji Won'un gözünden yaş akarken ,İl Woo'nun kalbi kan ağlıyordu.

Ama bu durumda elinden hiç birşey gelmiyordu.Gitmesi,buralardan uzaklaşması gerekiyordu.

Son kez sevdiğini haykırırken onunda gözünden yaş geldi.Aşkı kalbini geçip ruhuna işlemişti bile...

''Seni Seviyorum.Benim aşkım oyun değildi.Tüm duygularım samimi.Seni ölene kadar unutmayacagım...''

Ji Won onun gözyaşını görünce bir an inanmak istesede ayrılıkdıkları gerçeği onun bu düşüncesini engelliyordu.

İçinden ''Bende seni ölene kadar seveceğim...'' diyordu.

İl Woo arksına bakmadan acı çeke çeke giderken Ji Won'da kendisini çatıya attı.

O gittiyse Jİ Won'da gidicekti.Zaten bu intikamda uzun sürdü.Sırf İl Woo için bekliyordu.O da gittiğine göre artık beklemsi gereksizdi...

Birkaç dakika durup sakinleşti.Hırçınlaşan rüzgar saçlarını savururken ,kalbi çoktan savrulup gitmişti.


Cebindekilerini kontrol ettikten sonra Jae'nin odasına girdi.Jae'nin odasına olmayışı işine gelmişti.Hızla uyuşturucuyu masaya koydu.çekmesine yardımcı olucak şeyleride masaya dizdikten sonra odadan çıktı.Tabi çıkarken istifa mektubu bırakmayı unutmadı.

Gizli kamerası odanın içindeydi.Ji Won'un planı kusursuz işliyordu.
Şirketten hızla çıkarak karete okuluna gitti.Valizi ve sahte kimliği hazırdı.Üzerini değiştirmeden tabletini açtı.Jae'yi izlerken sinsi sinsi gülümsüyordu..

Jae onun tuzagına düşmüş.Ara verdiği şeyi tekraradan çekiyordu.Bu tozun buraya kimin koyduğunu önemsemeden hızla çekti.Tabi tozun içine karıştılmış fare tozunu da çekiyordu.

Jae dayanamamış masadaki tüm tozun aynı zamanda fare zehrinide içmişti.10 dakika geçmeden yığılıp kalmıştı.O kadar toz zararlıyken fare zehri ise ona öldürcü darbeyi vurmuştu...

Bir zamanlar onun sattığı tozlardan birçok kişi can verirken şimdi de kendi can veriyordu.Kendi kazdığı kuyuya kendi düşmüştü.Ji Won'un kardeşi de onun sattığı tozlardan çekerek ölmüştü.Ji Won yılalrdır bu intikamı bekliyordu.Sonunda intikamını almış o pisliği bu dünyadan temizlemişti.Fakat planmadığı bir şey vardı.O bu intikam içindeyken aşık olmuştu.Şu an intikamına sevinemiyordu bile...

İkiside normal kişiler olsaydı , aşklarını yaşarlardı.Fakat biri ajan , biri intikam alan katildi...Şimdi tüm dengeler alt üst olmuştu...

Ji Won üzerini değişrirken kendini de değiştirmişti.Saçları,gözleri,tarzı herşeyi farklılaşmıştı...

Kendini başka biri olarak hazırlarken Suzy içeri girdi.Arkadaşına veda etmeye gelmişti.Ji Won ona herşeyi dün gece anlatmıştı.Şimdi ikiside birbirine sıkı sıkı sarılırken gözyaşları da onlara eşlik ediyordu.

''Seni bunu yapmana rağmen affediyorum.Seni çok seviyorum.Sen benim bitanecik arkadaşımsın.Kendine oralarda çok dikkat et.Buraya dönmeyi de unutma.''

Suzy bunları söylerken gözyaşları şalale olmuş durmaksızın ağlıyordu.

''Teşekkür ederimn herşey için.Ben de seni çok seviyorum arkadaşım.Seni hiç unutmayacagım.Buraya bir daha dönceğimi de sanmıyorum.Bu ülke intikam,acı,ayrılık kokuyor.Burada durmam,beni boğuyor.''

Ji Won' un konuşmasını hıçkırıkları kesmişti.Şuanda ne kadar acı çektiği gözlerinden,gözlerinden akan gözyaşlarından çok nelli oluyordu.Suzy arkadaşına son kez sarılıp ona moral verdi.

''Seni gidecegin yer sakinleştri.Git ve kendini mutlu et.Artık yaşayacagın tüm acıları çektin.mutlu olma zamanın geldi.'

''Benim mutluluğum aşkımla beraber hiç gelmemek üzere gitti.Elvada Suzy'im...''

diyerek valizini alarak biricik okulundan çıktı.,


'''''''''''''''''''' 2 YIL SONRA ''''''''''''''''


Ji Won boğazın kokusunu içine çekerken aklına İl Woo geldi.hiç çıkmamıştı ki bu 2 yıl boyunca...

''Şimdi burda olsan,aşkımızı yaşasak...
Boğazın kokusunu el ele çeksek....
Kız Kulesine beraber gitsek...
Aşkımızı İstanbul'da yaşasak ....''

diyordu Ji Won ,yanında el ele dolaşan aşık çiftlere bakarken...

Bu koskoca 2 yıl boyunca ne aşkından ne de İl Woo'dan vazgeçmişti.O acısını ,aşkını ölene kadar yaşayacak olanlardandı...İçine göme göme kimseyi umursamadan sadece yüregindekini sevicekti....


Güneşli,aşk kokan hava bir anda yağmura dönüşmüştü.Gökyüzü bile onun kalbindeki fırtınaya eşlik ediyordu...

Ji Won etrafında yağmurdan kaçışan insalara bakarken kendi hiç kaçmıyordu.Tam tersi adımlarını yavaşlatıyordu.Yağmur damlalrı teket teker kalbine işliyordu.Bir yağmuru,bir sonbahı daha Onsuz yaşıyordu....

BÖLÜM SONU..............
.
.
.
.
.
.
.
.
.
DERSEM İNANMAYIN 

Yağmur şiddetini arttırdıkça Ji Won'da adımlarını yavaşlatıyordu.Belki hasta olur ölürde çektiği acılarda son bulurdu...

Bu düşünceleri kuraraken bir kol hızla sarstı onu...

Ji Won ona ne yapıyorsun ? diyemeden dudakları ,başka dudaklar tarafından susturuldu.Ji Won çırpındıkça o kişi susuz kalmış bedevi gibi onun dudaklarını hasretle öpüyordu....

Nefessiz kalana kadar öpüşen daha doğrusu karşılık alamadan onu öpen kişi sonunda durmuş.Elleriyle Ji Won'un kafasını avcuna almıştı.Ji Won'un sinirleri gözleri simsiyah aşk dolu gözlerle buluşunca bu sefer o yapıştı onun dudaklarına....

Herkes yağmurdan kaçarken bu iki deli aşık hiçbirşeyi umursamadan 2 yılın hasretini gideriyordu...

Yağmurdan kaçışan insanlar da kaçmayı bırakmış , özlem gideren bu çifti hayranlıkla izliyordu...

İkiisde nefessiz kalna kadar öpüştükten sonra birbirlerine sımsıkı sarıldı.İşte bu esnada alkış fırtınası koptu,onun eşliğinde ise gök gürledi.Herşey,herkes bu çifti alkışlıyordu adeta...

Birbirlerine olan sarılması yağmurun durmasıyla son bulmuştu.Yağmur onların acısını akıtmış şimdide yerini mutluluğa bırakıyordu.Muhteşem gökkuşağı İstanbul'u süslerken iki aşık da gözleriyle bu anı süslüyordu.

............ Geçmişe Dönüş ..................

İl Woo ,kendi ajanlık şirketine gelince direk müdürünün yanına çıkmıştı.

''Tebrik ederim İl Woo bu görevinide başarıyla tamamladın.Sana bir süre izin.Git dinlen biraz...''

''Tamam efendim.Teşekkürler.İzninizle...''

İl Woo şirketi hızla terkederken Han Nehrine gelmişti.Ji Won ile yaşadıkları zihninde canlanıyordu.Kalbi ilk kez böyle bir duyguyu tatmış ve işlk kez bu kadar çok acı çekiyordu.

İl Woo odadan çıkınca müdürü de Wooyoung'u çağırdı.

''Beni çağırmışsınız müdürüm ...''

''Evet,otur şöyle Woo'' dedi önündeki deri siyah koltukları göstererek.

''Woo ,İl Woo'nun görevi bitti ama asıl Gizli Görev'ine ne oldu ? ''

''Efendim istediğiniz gibi Ji Won'da orada koruma olarak işe başladı.Bir süre boyunca iyi geçinmeselerde İl Woo sonunda Ji Won'a aşık oldu.Ji Won'unun da ona karşı boş olmadığını biliyorum.Ama bugun ayrılmışlar.Ji Won'da kardeşinin intikamını alıp Türkiye'ye gitmiş.''

''İşler baya bir karışmış desene ! Türkiye'de ne işi var bu kızın ? ''

''Kore'den uzaklaşmak istemiş ve ayrıca bildiğim kadarıyla Türkiye'ye önceden gitmiş,yarışmalar için.Orayı sevdiğinden de oraya gitmiş olmalı...''

''Tamam Woo sağol.Bunlar aramızda sır ! Sakın İl Woo'nun kulağına gitmesin!''

''Tabi efendim.Fakat bundan sonra ne olcak ? ''

''Bir süre ikiside birbirinden uzak olsun.Uzun bir sürenin geçmesine ragmen hala birbirlerini seviyorlarsa onları kavuşturcaz.Arkadaşımın emanetini ancak İl Woo gibi birisine bende emanet ederim.''

''Müdürüm bu görev tamamlanuınca ikisine ne olcak ? ''

''İl Woo ve Ji Won'a burada dövüş okulu açacagız.Ajanlarımızı onlar egiticek.''

''İkiside çok şanslı efendim.''

''Onlar birbirlerine aşık olarak en büyük şansı elde ettiler.''

Müdür bu sözüyle de konuşmaya son noktayı koydu...

................. Geçmişe son ..................

İşte asıl Gizli Görev bu iki insanı aşık etmekti.İl Woo'nun müdürü aynı zamanada Ji Won'un kardeşinin arkaşıydı.ölemeden ,uyuşturucya bağımlı olmadan önce kardeşini müdür Min'e bırakmıştı.Min'de en çok güvendiği adamını göreve sokarak hem Ji Won'a aşık etti hemde başka bir görevini halletmiş oldu....

İşte ajanlık,görev denilen iş bu kadar oyunlarla doluydu....
Mesleğinde karşına her türlü komplo çıkabilirdi.Bu sefer düzenlenen komplo ise Aşk Komplosuydu....

''''''''''''''''''''


Bütün cevapsız sorular yanıt bulurken bu iki aşık da artık mutluluğa yelken açmıştı.İstanbul Aşkların efsanesi, bu iki aşığıda sarmıştı.İstanbul iki aşığı daha kavuşuturuken ölüme kadar uzanan sonsuz aşkını da içine hapsetmişti.Burada kavuşan aşıklar Kore'ye dönerek aşklarını oradada duyurmuşlardı....

BÖLÜM SONU............

Oyyyyyyyyyyy upuzun bir bölüm oldu.Ben yazana kadar nefessiz k aldım.Umarım sizde Finali'mi bir solukta,heyacanla,nefessiz kalarak okumuşsunuzudur.

Ben finali begendim.Hem mutlu son oldu hemde tüm sırlar ortaya döküldü.Sonunda kararsız kaldım fakat bence tatmin ediici ,güzel bir final oldu.Umarım sizde begenmişsinizdir...

Bu zamana kadar beni yorum ve begenileriyle yalnız bırakmayan tüm okuyucularıma çok teşekkür edereim :))

GİZLİ GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin