Multi:Yağız
Yağızın sesiyle ona döndüm. Mavi gözlerini kısmış , bize doğru geliyordu. Ulaş'ın ifadesini taradım , herhangi bir sevinç , mutluluk , sinir yoktu. Düz , bomboş bakıyordu.
''Kuzenimle beraber olduğunu bilmiyordum kanka.'' dedi Yağız omuzlarımı tutarak. Kendimi tutamayıp gülmeye başladım.
''Senin kuzenin mi ? '' dedi isterik bir kahkaha atarak. ''Alınma ama değil dünya kainattaki son kız olsa kuzeninle birlikte olmam kanka. ''
''Ben çok meraklıyım ya sana , hem kanka mı? ''
''Biz Ulaş'la İstanbul'dan tanışıyoruz . Eskilerden . Ulaş'ların da İzmir'e taşındığını bilmiyordum. '' dedi yüzünde bir gülümseme. Aman ne iyi (!) Dün anlattığım çocuk olduğunu bilse aynı tepkiyi vermezdi bence. Sesimi çıkarmadım.
''Siz nerden tanışıyorsunuz da yan yana oturmuşsunuz?'' diye yarı iğneleyici yarı çaktırmadan sorgulayıcı bir soru sordu.
''Kuzenin bebek gibi burası benim yerim deyip inatlaşınca , bilirsin ben de inadımdır. ''Çok komik ya. Bu sırada Ebrar gözlerini şaşı yapmış bana bakıyordu. Ebrar'la neredeyse her şeyimizi gözlerimizle anlatabilirdik ama Ebrar'ın bu konuda profesyonel olduğu bir gerçekti. Yağız'sa hala gülümsüyordu.Bu çocuğun gülümsemekle ne derdi vardı bilmiyorum ama neredeyse hep gülüyordu.
''Siz de Yağız'la orta arka sıraya oturun bence.'' diye ortaya bir fikir attım.
''Başı bağlı bir kızla oturmak çok tercihim değil ama bence cazibem kızları uzaktan da etkilemeye yeter.Yine de Ebrar yengecim kısmetimi kapatırsan yerleri değiştiririm , haberin olsun.''
Ebrar yine gözlerini devirdi.Bu kadar çok yapmazdı normalde , büyük ihtimal özel günündeydi.
''Kanka için kan mı ağlıyor , üzgün gibisin ?'' dedim gülmemek için kendimi zor tutarak. Ebrar bana doğru ağır çekim döndü. İçinde şimşekler çakan gözlerini gözlerime çevirdi. Ve bende nas felak Allah ne verdiyse okumaya başladım. Kulağıma eğildi:
"Bana bak senin bendeki ifşalık fotoğraflarını hatırlıyosundur umarım."
Korkudan "Büyüksün abla." diyebildim sadece. O da sırıtıp yerine geçti. Bu sırada zil çalmaya başladı. Ya bu zil seslerini kim seçiyordu ya?Resmen hadi okuldan nefret etmeniz için size bir sebep daha gibi bir şeydi. Zil sesinin kulaklarıma tacizi biterken Ebrar'a dönüp "Ders ne ? " diye sordum o da en sevdiğim (!) dersin olduğunu söyledi. "Edebiyat " ölüm sebebi gibi bişey. Ben sayısalcıyım abi neden edebiyat görüyorum. Dersi de hocasını da sevmezdim zaten. Gudubet Karı derdik derdik biz ona aramızda. Asıl adı Neriman'dı ve bence kesinlikle ruhsal problemleri vardı. Resmen manyaktı ayrıca takmıştı bana ya bi insan 49'da bırakılır mı?! Bu nasıl bir zulümdür. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp hocanın sesine odaklandım."Günaydın arkadaşlar ve Hira"
Al işte ben size manyak demiştim.
"Sağ ol"
"Oturun"Tabi bu sırada yanımda bulunan adı Ulaş olan yaratık gülmeye başladı. Sadece o olsa iyi arkadaşlarının hepsi ve tabi ki Ebrar ve Yağız da sadık(!) arkadaşlarım olarak anırmaktaydılar.
Psikopat bakışlarından atarak geçiş faslını sonlandırdı. Ve bende dersle alakamı kestim. Çantamdan karalama defterimi çıkartıp resim çizmeye başladım. Evet resim yeteneğim vardı güzel çizerdim. Hatta belki mimar olurdum. Babam bu yeteneğimi fark ettiğinde bana bir defter almıştı. Sanırım 12 yaşındayım. O günden beri bu defterlere sürekli resimler çizerdim. 4 defter bitmişti sanırım. Genelliklede edebiyat derslerinde çizerdim nedense. Düşüncelerimi ensemdeki nefes böldü.
"Senin anca aptallığa karşı bir yeteneğinin olduğunu zannederdim. " dedi Ulaş nefesini boynumdayken. Boynumda tikim vardı ve aşırı irkilmiştim.
"Beni kendinle karıştırma. " demekle yetindim. O da bir şey demeyip önüne döndü. Bende uyumaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK İZİ
Teen FictionSolcuydu AŞK İnsanların hep sol tarafını hedef alırdı Ve aşk bu kadar solcuyken İçinden sağ çıkmak imkansızdı...