Güne aydın başlamak isterdi her zaman Merve. Ama her gece ağlıyor oluşunun da getirdiği göz yanması ile bu sabahta imkansıza oynuyordu aydın günü.
Acılarını dökerdi geceye. Yağmur yağar, beraber ağlarlardı. Her gece yaptığı gibi.
Kırgınlıklarını yazardı günlüğüne. Gözyaşı damlar, yıpranırdı sayfa. Kızın acılarında yıprandığı gibi.
Gerçekleşmeyecek hayallerini üflerdi yüreğini sevdiği adamın mezarına. Dualarına karışırdı gözyaşları. Sonu kötü biten bir filmi beraber izlerken, omzunda ağladığı halleri gibi.
Sonu kötü bitmişti Merve'nin masalının, kaybetmişti kahramanını...
Yaşamak için bir söz vermişti Batu'suna, yeniden sevecekti bir başkasını. Yaşamaya çalışıyordu her gün. Farklı duyguları keşfetmeye başlamıştı canı gideli. Uzun zamandır hissedemediği tek duygu, gerçek sevgiydi.
Yanına gittiğinde, sonsuz olacaklardı.
Onu biraz daha hissetmek için yatağından kalkıp, komidinin 2. Gözünü açtı. Oradan, onun için yazdığı günlüğü çıkardı. Rastgele bir sayfasını açtı. Mırıldanarak, o sayfayı okumaya başladı.
"Bir haftadır yazmıyorum sana. Defin işlemlerin ile ilgilendik hep beraber. Seni emanet ettim, kokusunu hayranlıkla içine çektiğin toprağa. Uyumayı çok sevdiğin için yüreğim de rahat. Yalnız da değilsin orada. Benim bir büyük kopyam var. Benim annem senin annen değil mi? Senin annen de olacaktı ya zaten, yabancı hissetme ona karşı kendini. Beni mutlu ettin ya hani, çok sevecektir o da seni. Aynı, benim gibi. Şaka maka bir yana, çok özledim ben seni. Çok özlettin kendini, yüreği güzel sevgilim..." Tam bu cümlede duraklayıp, günlüğü göğsüne yasladı.
Daha şimdiden deli gibi ağlıyordu. Okumaya devam etmeden, ufak bir yakarış daha koptu iki dudağının arasından.
"Gelsen ya artık? Gerçekten, deli gibi özledim. Dünyanın ürettiği kağıt tanesine yazsam sığamayacak kadar çok hemde. Gel, lütfen..." Gelmeyeceğini bildiği halde yine de pes etmiyordu yalvarmaya. Kaldığı yerden, aynı ses tonunda okumaya devam etti.
"Evimizin balkonuna çıktım bugün. Beraber seçtiğimiz, ikili koltukların biri hiç dolmayacak şekilde boş şimdi. Pembe dolapta ki gelinliğimde giyilmemek üzere duruyor usulca... Sen gideli pembeden de nefret eder oldum, haberin olsun. Beraber boyadığımız yatak odamıza da ayak basamadım. En kısa zamanda toparlanacağım, söz. Seni ziyarete geleceğim çoğu zaman. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum ama... Ama, imkansız biliyorum..." Masanın üzerinde duran sivri uçlu, lacivert tükenmez kalemi alıp, en sona yazmış olduğu cümlenin üzerine çizik attı.
"Ben imkansızı sevmiyorum. yanına gittiğimde, ona karışacağım!" Hıçkırıklarına engel olamıyordu. Defteri, göğsüne yeniden bastırdı. Öne doğru eğilip, kafasını yatağın örtüsüne dayadı.
Odada yankı yapan, kapının açılma sesini aldırmadığı gibi, pozisyonundan da ödün vermedi. Omuzlarını sıvazlayan; büyük, sert ve nasırlı elleri hissettiğinde babasının geldiğini anlaması işten bile değildi.
Babası, yanına oturdu Merve'nin.Pekâlâ okşadı güzel kızının başını. Hava alması gerektiği tanısına vardığında, en şefkatli ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Canım, dışarı çıkmak ister misin? Hadi bak bu sefer ben ısmarlayacağım, ha yavrum?"
Kızını güzelce sarmaladıktan sonra, cevap beklemeden, kızının dolabının önünde nefesini aldı. Bir babaya göre fazla normal, yaz ayının ortasında giyilmeyecek kalınlıkta, pantolon ve kalçasının altında biten bluzu çekip aldı. Kızına gösterdiğinde gülmesine yetti. Merve'de yataktan kalkıp, babasının yanına geldi. Mehmet Bey'in elindeki kıyafetleri geri yerleştirip, daha iyi parçalar çıkardı. Bu sırada babası çoktan odadan çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞARKI
RomanceBirbirine kenetlenmiş gözleri, kimseyi duymamalarını da yanında getiriyordu. Arda, Genç kıza birkaç adımda ulaştı. Hiçbir şeyi umursamayıp, Merve'yi belinden tutup, dudaklarına kapandı. Merve, bir yerden destek almayı umarak genç adamın tişörtünün g...