...

9 2 0
                                    

Olanları bir kenara bırakıp şuan onun yanında olduğuma inanmıyordum. Başımı omzuna yaslayıp sadece olanları unutmaya kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Fakat şuan bunun hiçbir etkisi yoktu. Çünkü aslını söylemek gerekirse unutmaya hiç niyetim yoktu. Beni sevdiğini bilmek garip bir şekilde iyi hissettiriyordu. Ama bir yandan Çocukluğumdan beri birikmiş bir kin vardı. Aşk yanımdaydı fakat ondan daha yakın bir şey varsa o da içimde ki gurur'du. İkisi bir araya gelemeyecek kadar zıt 'tılar. Sanki şuan kanatlarının altında olmamdan rahatmış gibi sesini çıkartmıyor hatta nefes bile almıyordu. Bunu bozacak mıydım? TABİKİ

- Artık gitsek mi ? Dedim bu sırada kolundan kendimi kurtarıp kalkmıştım.

Cevap vermeden ardımdan kalktı. Soğuk neşesiz yorgun bir yüz ifadesiyle beni süzdü. Bakışlarından rahatsız oluyordum. Ölü gibi bakıyordu. Onu böyle daha fazla görmek istemedim. Alelacele arkamı döndüm. Daha bir kaç adım atmıştım ki ölü gibi bir bedene göre fazlasıyla kuvvetle beni çekti ve aynı anda kendine döndürdü. Sıcaklamış alnını bi o kadar soğuk alnıma yaslayıp bakışlarını gözlerim ve dudaklarım arasında gezdirdi. Gözlerinde özür dileyen ifadelerle bana yalvarıyordu sanki...

- Şimdi ne olacak, dedi. Sesi titriyordu.

- Bilmiyorum, dedim soruyu anlamadığımdan neredeyse emindim. Ne sormak istemişti ki... Bana bu kadar yakınken doğru düşünemiyordum. Duyu organlarım işlevini yitiriyor algılarım kapanıyordu adeta.

- Affedecek misin beni ? Dedi sakince ama gözlerinde umut Işığı adına hiçbir şey yoktu.

- Orta da affedilecek bir durum yok Burak. Sonuçta her şey geçmişte kaldı, dedim.
Kalmadığını biliyordum. Ama o böyle bilmese de olurdu.

Gözleri dolmuştu ama kesinlikle hüzünle değildi. Mutluluk hatta biraz da umut vardı gözlerinde... Gök gibi bakıyordu şimdi bana. Hatta karanlıklardan kurtulmuş bir esir gibi...

- Seni seviyorum, dedi ardından nefes alıp devam etti, " bu geçmişte kalmadı işte"

Ben ilk defa birinin beni gerçekten sevdiğine inanıyorum. İnanmalı mıydım Peki ? İzin verme ne olur inanmama, izin verme yalvarırım. Ya inanırsam... İnanmak yarısıdır düşmenin ya düşersem tutamazsan, gidersen. ya düşerken yetişemezsen bana

- İzin verme, dedim. Bunu düşünüyor olmalıydım. Acaba ne kadarını söylemiş olabilirdim. Fikirlerimi ifşa etmek istemezdim.

- Ne ? Dedi anlamsız bakışlarla.

- Yok bir şey, dedim ve kendimi ondan hızla ayırıp devam ettim.

- Hadi gidelim artık annen çok merak etmiş zaten seni. Dedi

- Seni aradı demi , dedi uzun zamandır göremediğim bir gülümsemeyle

- Sadece beni taşıyormuş çevrenden, dedim.

- Çünkü sadece seni anlattım,dedi.

Arkamı döndüm,

- Artık lütfen gidebilir miyiz? Diye sordum bıkmış bir sesle.

Daha sonra o harekete geçmeden arkamı dönüp,

- Böyle olmaz ama dedim.

- Nasıl yani ? Diye sordu.

- Sen duşa gir, ben de gidip sana giyecek yeni bir şeyler alayım. Dedim

Cevap vermesine izin vermeden kapıdan çıktım.

Yarım saatlik bir alışverişin ardından ihtiyacımız olabilecek her şeyi almıştım. Hatta göz altı kremi bile almıştım. Tabi biraz da yiyecek bir şeyler

Sözde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin