thirteen

4.8K 234 26
                                    

Yanaklarımın kızardığına emindim. Alev alev yanıyorlardı çünkü.

Chloe ♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥

Birine sarılmak, ilk defa bu kadar güzel ve, ve huzurlu hissettiriyordu.

Nedenini bilmiyorum, nedense bu kızın yanında olmak hoşuma gitmeye başladı. İlk defa yanındayım ama sanırım hep yanında olmak istiyorum. Ne kadar tanımsız bir his.

Ona yaklaşmak istemiyorum ama ona yakın olmak istiyorum.

Bana yakın olursa, onu da tehlikeye sokacağım. Ancak olmazsa, yine boşluğa düşeceğim. Yalnız başıma, boşlukta... bana ilk defa gerçekten uzanan eli, reddedeceğim.

Yavaşça nefesini verdi. Kollarımdaki bedeni narin ve zayıftı. Saçları yumuşacaktı ve çok güzel kokuyordu.

Elleriyle bileklerimi nazikçe kavradı ve fısıldadı.

"Chloe..."

Adımı ilk defa bu kadar sevmiştim. Bekle, ilk kez sesini duydum. Sesi ince ve yumuşaktı. Şirindi. Fazlasıyla. Acaba benim sesimi duyunca ne hissetti? Ne zamandır hislerini umursuyorum?

Elleri bileklerimi daha sıkı kavrarken sessizce konuşmaya devam etti.

"Çok... yakınsın."

Kalçası kasıklarıma değiyordu. Fazla mı yakındım? Evet, seni salak.

Hoşuma gidiyor. Sanırım, tahrik oluyorum.

Kulağına dudaklarımı değdirdiğimde, bileklerimi sıktı. Kulağını yavaşça öptüm ve fısıldadım.

"Hoşuma gittin."

Onu biraz daha zorlarsam, iyi olmayacaktı. Kollarımı yavaşça belinden çektim. Ondan uzaklaştıkça sıcaklığı üstümden siliniyordu. Sonrası, tekrar yalnızlığımı simgeleyen bir soğukluktan başka bir şey değil.

Çok görmek istediğim o yüzünü bana doğru çevirmeye başladı.

Steph ♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥♀♥

K-ku-lağımı öptü!

Hoşuna... gitmişim.

Ben, Chloe'nin... hoşuna... tanrım!

Yavaşça ona döndüm. Henüz gözlerine bakacak cesaretim yoktu. Kaybolmaktan korkuyordum. Ayak uçlarıma bakıyordum. O ise bana bakıyordu. Yeşil gözlerinin üstümde olduğunu hissedebiliyordum. İyi hissettiriyordu ama baskı altında gibiydim. Bakışlarının verdiği his, "Bana bak." Diyor gibi emir veriyordu.

Uzun tırnakları nazikçe çeneme değdiği zaman, içimden kendime sakin olmamı bağırıyordum. Kendimi dinlemiyordum! Kalbim ağzımdan fırlayacak gibiydi. Derin bir nefes aldım. Bir kere daha ve bir kere daha. Elinin ucuyla çenemi kavrayıp yukarı doğru kaldırmaya başladı. Acele etmiyordu.

Dudaklarını görmeye başladığım zaman ona ilk defa bu kadar yakın olduğumu tekrar hatırladım.

Sevimli küçük burnu...

Ve işte, aşık olduğum gözleri.

O yemyeşil, güçlü, güven veren, hayat dolu, içine kapanık o koyu gözler...

Göz göze geldiğimizde, gözleri irileşti.
Gözleri harikaydı. Hayal edilebilecek gibi değildi. Beni nefessiz bırakıyordu. Kendimi konuşmaya zorladım çünkü ikimiz de mal gibi birbirimize bakıyorduk. Eli hala çenemdeydi.

Kalbimi kesinlikle duyuyordu. Ben duyuyordum çünkü. 'Güp güp, güp güp, güp güp...' fazla hızlıydı. Çok fazla.

"Ka-kalbimi... duyuyorum."

Çenemdeki eli, elime kaydı. Elimi yavaş ve nazikçe kavradı. Tanrım, elimi... tuttu.

Çok sıcak.

Elimi kaldırıp, sol göğsünün üstüne koydu ve sırıttı.

Lanet olsun! K-ki-kitlendim...

Gülümsemesi... sanki, bu bir gülümseme değil. Olamaz. Bu, o kadar basit bir kavrama sığamaz. İnce dudakları, iki yana kıvrılırken, kalbim sıkışıyordu.

"O benim kalbim, şapşal."

\\ Touch // GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin