7. BÖLÜM

45 3 0
                                    

      Ayşe  den
   
   Telefonumun  alarmını  kuran  aklıma  söverek   yatakta  doğruldum. Ellerimle  gözlerimi  ovuşturup  banyoya  ilerledim. Banyo kapısından  girdiğimde   burnuma   dolan   erkek   parfümü   kokusu    hoşuma   gitmişti.  Tekrar  derin bir  nefes  alıp  bu  kokunun burnuma  dolmasına  izin  verdim . Olanı  daha  yeni  çakmıştım  ki   kafam  bir  tane  geçirdim.  İnledim . Elimle  vurduğum  yeri  ovuşturdum. Suyu  açmadan önce  bileģimdeki   tokayla  saçlarimı  daģınık  bir  topuz   yaptım .  Suyu  açıp  avuçlarıma  soğuk  suyu  doldurdum . Yüzüme   2 - 3  defa  suyu  ćarptıktan  sonra  havluya  uzanıp  yüzümü  kuruladım. Odaya  geçip  yattığım  yatağı   düzelttim . Yastığın  altındaki  telefonumu  çıkardım. Komodinin  üzerindeki  çantamdan  kulaklıģımı  çıkarıp  bir  müzık  seçmeye  çalışarak   mutfağa  doğru  ilerledim.  Salonda  uyuyan  Cem  ve  Gökay a  baktım. Gökay  yattığı    kanepede   ters  oturur  pozisyonda  uyuyordu. Altını  çiziyorum  uyuyordu .  Gülmemek  ićin  dudaklarımı  birbirine  bastırıyordum. Cem  e  döndüğümde  çok  sert  bir  yüzü  vardı. Terlemişti. Kabus  mu  görüyordu? Rüya  diyemezdim  çünkü  fazla  sert ve  ürkütücü  bir  suratı  vardı. Ses  çıkarmadan  mutfağa  ilerledim. Kulaklıklarımı  kulağıma takıp  "Manga - Yine  yeni yeniden " şarkısını  açtım. Masanin  üzerini  boşaltıp   sofra  aradım. Bulduğumda  masanın  üzerine  serdim. Beyza  öküzünü  uzun  uğraşlarıma  rağmen  uyandıramamıştım.  Özlemişim  Beyza ile  sohbet  etmeyi . Bir  hafta  boyunca  yani  cenaze  olana  kadar  Beyza nın  evinde  kalmıştım. Beyza   hastanelik  olduğu  icin  Cem  kendi  evinde  kalmamızı  Gökay  da  Beyza  nin başından  ayrılmak  istemediğini  belirtmişti . Bızde  uzatmadan kabul  ettik . Şarkının  nakaratına  geldiğim  anda  dans  etmeye  başladım . Çılgınca  hareketler  yapıyordum . Kendime   kimsenin  duyamayacağı    şekilde  kahkaha  attım. Buzdolabından  kahvaltılıkları  çıkarıp dolabın yanındaki  masaya  dizdim. Ocaktaki  çaya  baktım. Kaynadığını  görünce  demledim. Masa  da  tek  eksik   ekmeklerdi . Ekmekleri de  doğrayıp  masanın  kenarına   bıraktım . Gayet  güzel  gözüküyordu. Saçlarımı  topuzumdan  kurtarıp  ellerimle  düzelttim. Ellerimi  birbirine  vurup  kendimi  alkışladım. Ve  omuzlarımı  yükseltip  gururlandım. Cebimdeki  telefonu  alıp  müziği  durdurdum.  Kulaklıklarımı  çıkarıp  masaya  bıraktım. Kapıya  dönmemle  karşımda  gördüğüm  kas  çiftliğine   içimden  el  sallayıp  selam  verdim. Şu  pek  ufak  olmayan  baklavalarla  uzun  süredir  bakışıyo  olmalıyım ki  sahibi 
    "Kesme  de  çığır  aştın ... Unutma  onlar  benim..." dediğinde   kafamı baklavaların sahibinin  pişkin  pişkin  sırıtan  yüzüne  baktim  .
    "O  ne  biçim  gülüş  be  ağzına  kürekle mi  vurdular  senin.? Az  daha  zorlasan   ağzının  kenarları  ensen de  birleşicek..!!"dedim  konuyu  değiştirme  amaçlı  ama  yememiş  olucak ki
     "Konuyu  değiştirme  çabanı  anlıyorum  . Ama  artık  çekilir  misin  açım  ben!"
    "Git  önce  yüzünü  yıka!"
    "Yıkamadığımı  da  nerden  çıkardın??"
    "Gözlerini  açamıyosun  daha  mantıklı  bir  sebep mi?"
    "Üffff!! İyi  be!" Deyip  arkasını  döndüğünde
   "Bir  tişört  falan  da  giy!"dedim. Yürümeyi  bıraktı. Koltuğun  üzerindeki gri tişörtü  alıp üzerine  gecirdi  . Arkasını  döndü. Bana  yaklaştı  . Her  adımın da  nefes  almak ta güçlük  çekiyordum.  Ve  daha da  yaklaştı...Aha'! Nefes  alamıyom .. Vallaa  alamıyom . Kafasıni  bana  doğru  eğdi

   "Neden  kendini  böyle  güzelliklerden  mahrum ediyorsun?"diye  soru  sordu. Histerik  bir  kahkaha  atarak
   "Güzellik..!? Ay  hayatım  yanlış  anladın  ben  sana  yüzünü  kapat  demedim  tişört   giy  dedim  yoksa  sen  her  halinle  manken  kızlara  taş  çıkarırsın...!"deyince  ağzımı  taklit edince  gülümsedim . Beni  ittirip  masaya   oturdu. Tam  başlayacakken
   "Ya  sabretsene Beyza  ile Gökay da  gelecek. !" Ağzı fazla  olmasa da  doluydu . Bana  bakıp
   "Bono no  yo ..!"deyince  içimden  bu  halinin  çok  tatlî  olduğunu  geçirdim .  Bu  iç  geçirmem  Beyza  nin  boynuma  atlamasiyla  son  buldu. Ben  de  ona  sarılıp
   "Günaydın"dedim
  "Günaydıiıın"dedi. Beyza  ya  dönüp 
   "Gökay  nerde?"diye  sordum.
   "Hala  uyuyo.."dediğinde   Cem  ayağa  kalkıp 
    "Ben  uyandırıcam  onu..."deyip  bize    ' gel'  anlamında  el  işareti  yapınca  biz de  peşinden  gittik. Salona  girdiğimzde  Cem  Gökay  in  telefonunu  alıp  bir  şeyler  yaptı . Telefonu  Gökay ın  kulağına  en  yakın  yere  koydu. Sonra  bize  hızlıca
    "Buna  da  uyanmassa  kendi  yòntemlerimle uyandırıcam. Hadi mutfağa..." dediğinde  gülümseyip  mutfağa  ilerledim  . Bız  mutfağa  girdikten  1  -  2  dakika  sonra evde tiz   bir bebek  ağlaması  duyuldu . Ardından Gökay ın
    "Ebesine  kaydığımın  çocuğu ..!!!"diye  bağrışı  geldi.  Sonra  sesler  kesildi.  Bir  anda  Gökay
    "İmdaaat ..! Yardım  edin! Cem  çabuk  buraya  gel ..!!!" Dediğinde   Cem in yüzü  katılaşmısti  . Masadan   bir  hışımla  kalkıp  salona  koştu. Arkasından  biz  de  gidiyorduk. Cem salona  girdiği  anda  kapının   arkasında  bekleyen  Gökay  Cem  in  sırtına  uçtu.
     "Demek  bebek  ağlaması .... Yedim  oğlum  seni!!"
     "İn  lan  sırtımdan!!"
    "Hııı .... Rüyanda  görürsun.!"
   "Gökay  bir  daha  söylemem in !!"
    "Atçılık oynayalım  bence  biz... Hatta  senin  adıııııii-... Aaaaah ! Senin  ilk tohumunun  atıldığı  geceye  lanet  olsun.. "
   "Kapa  çeneni !"
   Gökay  Cem  in  sirtından inmeyince  Cem  yüzü  üste  gelecek  şekilde  yere  yatıp  Gökay  ı  altına  aldı. Beyza  onlara
    "Bak  Cem  alt  komşun  Mükerrem  teyze  o  cırtlak  sesiyle  gelip  'bu  ses  ne  evladım. Senin  bir an   önce   evlenmen  lazım . Bak  geçenlerde  benim  torun...' diye lafa  girip  sana  torunu  Buse  yi  yama  yapmaya  çalışır  herkesin  beynine  format  atmak zorunda  kalırız  haberin  olsun!" Dediğinde  kapı  çaldı.
    "Ben  bakarım "dedim  ve kapıya  yöneldim. Altımda  Cem  in  eşofmanı  üzerimde de  kendi  tişörtüm  vardı. Kapıyı  açtığimda  karşımda  yaşlı  bir  teyze  vardı.
   "Buyrun . Kımsiniz? "
   "Ben  Mükerrem  Cem  in  alt  komşusuyum. Şimdi  çekilirsen  eve  giricem."dediğinde  beni  kapının  önünden  hafifçe  ittirip  koridorda  yürümeye  başladı. Bende  kapıyı  kapatıp  arkasindan  yürüdüm . Salona  girdiğimizde  herkes  bir  koltuğa  kurulmus   kendi  ekseni  etrafında  eğleniyordu.  Cem  adının  Mukerrem  olduğunu ögrendiğim   teyze ye bakarak
     "Oooo Mükerrem  sultan  nedir  sizi  buralara  atan.?"
    "Zevzeklik  yapma  evladım."diiyerekk  Cem  in  yannına  oturdu.
    "Bana  bak  bula  bula  şunu  mu  buldun?" Diyerek  beni  gösterdi. Gözlerim kocaman  açılırken.
   "Yok  şey  siz  yanlış-..."
  "Kızım ben  sana  mı   sordum. Öyle  her  lafa  atlanmaz!" Deyince  sinirim  bozuldu.
    "Hem  sen  ne  biçim  ev hanımi  olucan  git  bir  çay  koy  da içelim.  Valla  misafir  geldiği  zaman  arkandan  laf eden  olur . Sen  neyse  de  Cem  oğlumun  arkasından  laf  etmesinler.." Seni de  senin  o  Cem   denen  oğlunun  da  ben  ta...-
    "Hadisene  kızım  daha  bana  bakıyo  ya. Cık  cık  cık  zamane  gençleri  işte ... Oğlum  biz  sana  bulsaydık  şöyle  güzel  alımlı  hanım  hanımcık  helal  süt  emmişinden  olmaz  mıydı?" Dediğinde  Beyza
    "Mükerrem  teyzeciğim  bu  bahsettiğin  karakterlere  senin  torun  Buse  uyuyor mu?" Diye  sorduğunda   Mükerrem  teyze
   "Aaaa bak  hiç  aklıma  gelmedi  görüyor  musun Cem . Beyza  kızım  sen  aklınla  bin  yaşa..!"dediğinde  sırf  Mükerrem  e inat
     "Bak  teyzecim  Cem  benim  anladın  mı!?. Cem  i  senin  o  torununa  ve  sana  verecek  göz  ben  de  yok  boşuna  nefes  tüketme . Zaten  yaşlısin  bir  ayağın  cukurda  valla  öteki  ayağinı  da  ben  sokmadan  çık  dısari.!"
      "Aaaaa  terbiyesiiiz.!!!"diyerek  kapıya  doğru  yönelince
    "Kapıyı da  kapat  bir zahmet. !"diye  arkasından bağırdım. Bir  Mükerremimiz  eksikti  o  da  oldu  artık  ölsem  de  gam...- Ulan  ben  az  önce  ne  dedim! Cem  benim  mi dedim!? Hay  ben  aklıma  da  bunları  söyleyen  bana  da! Artık  ölsem   Cem  salağının  dilinden  kurtulamam! Ben  bunlari  düsünürken  Cem in  pis  kahkahaları  kulağımı  dolduruyordu.
     "Demek  Cem  senin ha..!"dediğinde
   "Saçmalama  be  salak  o  kadın  damarıma  bastı  ben  de  ufak  bir  yalan  söyledim. Yani  senlik  bir  durum  yok. Her  lafımdan  kendine  pay  çıkarmayı  kes!!" Deyip  mutfağa  yöneldim. Masanın  üzerini sinirle  toplayıp  bulaşıklara  geçtim . Bardakları  kırarcasına  yıkıyordum. Ki  yanımda  beni  izleyen  Cem  i  farketmemle   elimdeki  bardağın  kırılması  bir  oldu. Elimde  hissettiğim  acıyla  inledim. Elimdeki  beyaz  köpük  içine  kırmızı  kanı  hapsederken  yüzümü  acıyla   buruşturdum. Cem  hemen  elimi  suya tuttu  ve   elimdeki  yaraya  baktı. Fazla  derin  değildi  ama  avucumu  boydan boya  kesmişti. Gördüğüm  görüntüyle  tekrar  yüzümu  buruşturdum. Cem  bana değil  de  elime  bakarak
     "Banyoya  geç  orda  pansuman  yaparız  ben  şu  kırıkları  toplayıp geliyorum "dediğinde  kafamı  onu  onaylarcasına  salladım  ve salona  Beyza  larin  yanına  doğru  ilerledim .  Beyza  elimi  görmüş  olmalı  ki
      "Ayşe  elin kanıyor  ne  oldu!?"
      "Önemli  değil  ufak  bir  kesik"dedim  lafı  geçiştirerek .Gökay  bana  sanki  ölüyormuşum  gibi  korkuyla  bakıyordu. Ve sonra  bir  şey demeden  bayıldı. 
      "Cem  koş  Gökay bayıldı!"diye  bağırdım. Cem 
    "Eğer  bu da bir şakaysa  hepiniz  fena  ödersiniz "diyerek  içeri girdiginde  yerde  yatan  Gökay  i  görünce  yüzu  saradı . Bir  anda  bana  döndü .
     "O  senin elini  mi  gördü?"diye  sordugunda  kafami  onaylarcasına  salladım. Bize  bakıp  kahkaha  atarak
     "Bu  salağı  kan tutuyor  birazdan  kendine  gelir "deyip  gülmeye  devam  ederken  elimi  ona  gösterip
     "Doktor  bey  artık  hastanızla  ilgilenir misiniz ?"dediğimde yüzünde  muzip  bir  sırıtış  belirdi.
     "Bu  bana  hasta  olduğun  anlamına  mı  geliyor?"dediğinde
    "Salak  salak  konuşma  be! Elime  pansuman  yapıcaktın  ya  ondan  dedim. Ama  gerek  yok  ben   hallederim!!" Deyip  banyoya  ilerledim .  Ecza  dolabı  tam  karşımdaydı . Dolaptan  pamuk  gazlı  bez  ve  tentürdiyot  çıkardım .  Pamuğu  tentürdiyota  basıp  elime  sürecektim  ki yapamadım . Korktum sanırim. Sonra  Beyza  aklıma  geldi.
   "Beyzaaaa bir  baksana!"diye  bağırdım .  2-3 dakika  sonra  kapıdan  Cem  girdi.
    "Kulaklarında sıkıntı  var  sanırım  ben  Beyza  diye  bağırmıstım  da.."
    "Beyza  senin  yıkamayı  beceremediğin  bulasıkları  yıkıyo. Ondan  beni  gönderdi.  Şimdi  naz  yapmayı  kes  ve  ver  şu  pamuğu.."dediğinde  elimdeki  pamuğu  ona   uzattım.  Lavabonun  mermerine  oturmayı  bir  kaç   kez  denedim  ama tek  elimle  olmayınca  oturmaktan  vazgeçtim. Cem  bana  baktı. Elindeki  pamuğu  mermerin  üzerine  koydu. İki  elini  belime  koyup  beni  mermere  oturttu. Sonra  pamuğu   tekrar  eline  alıp elimdeki   yaraya  bastırınca  inledim . Üflemeye  başladı . Bu  hali  bile  çok  tatlıydı. Kafasıni  kaldirdı . Kafalarimız  birbirine  çok  yakındı gözleri  yüzümü  incelerken  bana
    "Böyle  bakmayı  keser  misin?"
    "Neden?" Diye  sorduğumda
    "Biraz  daha   böyle  bakarsan bu işin  sonu  nereye  uzanır bilmiyorum. "Deyip  sırıttığında  sağlam  elimle  okkalı  bir  tokat  attim.
    "Ah..!!" Deyip  eliyle  yanağını  ovalarken  mermerden  inip  sargı  bezini  elime  aldım. Elimi  sarmaya   başladım . Sarma  işlemim  bittiğinde   banyodan  çıktım .  Yanaklarım  alev  alıyordu. Derin  bir  nefes  alip salona  geçtim. Beyza  ya  dönüp
    "Artık  eve  gidelim ..!"dedim
   "Tamam"deyip  Gökay  la  vedalaştıktan  sonra  evden  çıktık. Beyza  nın  evi  çok  uzkta  olmadığı  için   10  dakikada  varmıstik . Ah  benim  arabam  olaydi  da  bu  günleri  görmeyeydiiiim..! Diye  içimden  saçma  sapan  ağıtlar  yakarken Beyza 
    "Film   izleyek  mi ?" Diye  sorunca  kafami  tamam  dercesine  salladım .
     "Sen  seç  ben  mısır  patlatiyım  . Pudingde  var  onu  da  yapıyım . Tamam  mı.?"diye  sordum  mutfağa  ilerlerken. Mutfağa  girdiğim  de  önce  mısirı  koydum  sonra  pudingi .  15  dakika  sonra   her  şey  hazırdı . Pudingi  iki  tabağa  bosaltip tepsiye  koydum. Mısıri  da  genısce  bir  tabağa  doldurdum. Dolaptan  buz  gibi  kolayı  alıp iki  tane  bardak  koydum . Beyza  ya  dogru ilerlerken 
   "Hangi  filmi  izliyoruz?"
   "Labirent..."
   "Tamam. Olur..."dedim ve  elimdekileri  orta  sehpaya  koydum. Beyza  bana  dönüp 
   "Aşkım  pudingi  avućlayarak mi  yiyek ?"diye  sorduğunda  anlamsızca  ona  baktım.
    "Kaşık   kaşıııik!" Dediğinde
  "Kalk  getir ya! Her  şeyi  benden  bekleme. !"dediğimde
  "Kolk  gotor  yoo Hor  şoyo  bondon  boklomo...!"diyerek  mutfağa  gitti. Elinde  iki  kaşıkla  yanıma  oturdu. Elindeki  kaşıklardan  birini  alıp  pudingimle  buluşturdum. Beyza  bana  dönüp
    "Yavaş  ye  lan  pudingin  ırzına  geçtin. Tövbe  tövbe .."dediğinde  onu  umursamayarak  filme  geri  döndüm. Film  iki parçaydı . İlki  bittiktten  sonra  neredeyse  filme  aşık  olmuştum . Beyza  ya  ne  kadar  ikincisini  de  izlemek  için  yalvarsam  da  kar  etmedi . Yarın  izleriz  deyip  geçiştirdi. Sobra  üzerimizi  değiştirip  uyuduk.
 
(Cem  den)

  Kızlar  gittikten  sonra banyo  da  olanları  Gökay  a  anlattım  yanağim  hala  kırmızıydi. Tabi  Gökay  bastı   kahkaha yı  . Bir  kac yumrukla  anca  sustu. Gökay  bana  dönüp
   "Olum  çok  sıkıldım  lan  kalk  bizim  bara  gidek. Çocukları  da  ararız . Eğleniriz  biraz. Olmaz mı."
    "Hayırdır  aklıni  kullanmaya  başlamıssin?"
   "Hoyordor  oklono  kollonmoyo boşlomosson.. Hadi  kalk  üzerimizi  değiştirek  de  gidek  artık." Dediğinde  onu  onaylarcasına  kafamı salladım. Odama  geçip  üzerime  siyah  bir  tişört  giydim. Odadan  çıktıktan  sonra  Gökay  girdi  . Üzerinde  beyaz  bir  tişörtle   bana  doğru  geldi .
    "Knk  bir  selfie  yapak mı?"
    "Ne  saçmalıyosun Gökay. ?"
    "Hadi  be! Bir  kerecik!"
     "Üf  iyi  tamam .!"dediğimde  cebinden  telefonunu  çıkardı. Tam  çekiyordu  ki
    "Knk  az  gülersen  sevinirim. O  ne  öyle  kamyon  şoförü  gibi." 
    "Of  Gökay  gülücem tamam mı. Hadi artkk  bitsin  şu  sey!"
   "Çeeektiiiiim."

"Oldu  mu!? Bak  gülmüsüm  iste!"
"Müthiş olmuş  knk !" Deyip  kapıya  doğru  ilerledik.  Karşı  komşum  Salih  amcaya  yakalanmamak  için  sessizce  merdivenlerden  indik.  Eğer  Salih  amca  bizi  görseydi . Başlardı  Albaylık  anılarını anlatmaya... Apartmandan  sağ  salim  çıktığımız  için  sevinmiştim. En  son  Gökay la  dısarı  cıkacağımız  sıra  üst  komşumuz  Esma  teyzenin  45 yaş  üstü  partisinde -bu  bizim  deyimimizle  ama  aslında  kısır  günü- kısır  yiyorduk. Ürkütücüydü. Kendime  gelip  arabaya  bindim. Gökay  telefonda  bizim  çocuklarla  konuşuyordu. Surat  ifadesinden  bu gece  baş  basa  kalacağımızı  anlamıştım. Bana  döndü
    "Baş  başayız  koćum!"
    "Lanet  olsun dostum!"dedim  gülerek  . Aslında  bu  beni  mutlu  etmişti . Çünkü  en  sevdiğim  en  değer  verdiğim dostun  o  idi. Hatta  ondan  başka  dostum  yok  da  diyebilirim.. Gökay  bana  Mert  Amcanin  emanetiydi. 2 yıl  önce  Mert  Amcayi  kanser  yüzünden  kaybetmiştik. Bu  nedenle  o  benim  için  büyük önem  taşıyordu. Bizim  arkamızi  sürekli  Mert  Amca  toplardi. Aklıma  gelen  düşüncelerle  gülümsedim. Barın  olduğu  sokağa  girerken  Gökay
    "Hayırdır  olum  ne  bu  sırıtış? Aşık  oldun  da  benden  mi  saklıyon lan!?"
   "Saçmalama  Gökay  ne  aşkı  hiç  bana  göre  şeyler  değil..!"
   "Hıı .. tabi  tabi..!"
   "O  ne  demek  lan !?"
   "Simge  nin  evinin  önünü  ateşe  verip ' aşığım  kızım  sana  aşık!' diye  bağırırken  babası  Necdet  amcaya  yakalanan  da  bendim  zaten!"
    "Sarhoştum  o  zaman!"
   "Beni  ilgilendirmez  ben  ağızdan  çıkana  bakarım..."
    "İn  lan  aşağı!"
    "Niye  ya  gene   ne  dedim!?"
    "Mal  bara  geldik  aşağı  in  artık!"
    "Haaa öyle  desene  o  zaman!"
    "Hadi  Gökay  hadi..!"deyip  arbadan  indim. Gökay  da  arkamdan  indi . Kapıdaki  görevlilere  selam  verip  içeri  girdik. Bunaltıcı  bir havası  vardı. İçki  kokusu  saniye  saniye  burnuma  dolarken midem  bulandı. Gökay  ı  kolundan  tuttum. O  da  rahatsız  olmuş  olmalı  ki bana  döndügünde  yüzünde  hiç  hoş  bir  görüntü  yoktu.  Kulağina  eğilip 
     "Kalk  sahile  gidek  amk orda ki  kızlar  daha  güzeldir !"diyerek  dısarı  çıktım . Gökay  da  arkamdaydı . Bana  dönüp
    "Ne  halin  varsa  gör  knk benim  başım  bağlı. !" Dediğinde  kahkaha  attim .
   "Aferin  lan  en  azindan  sahibine  sadık  bir  köpeksin..!"dediğimde
     "Bence  artık  senin de  bir  sahibe  ihtiyacın  var  knk. Ben  baş  edemiyorum  senle!"
    "Bakarız  bakmasına  da  sen az  önce  bana  köpek  mi  dedin.!?"
     "Çok  mu  kibara  kaçtı  it  mi  diyeydim .?" Dediğinde kafasına  bir  tane  geçirdim. Arabaya  binip  sahile  gittik . Yolda  aldığımız  biraları  içtik . Gökay  kendini çoktan  salmıştı. Ben daha  sağlamdım  en  azından. Araba kullanabilecek  kadar  zihnim  açıkti . Gökay mayışınca  onu  sürükleyerek  arabaya  bindirdim. Ben  de  direksiyonun  başına  geçtim. Eve  vardık .
          ...........................
  
 

  
  

 

   
  

PinokyoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin