" Daha iyisin değil mi tatlım?" Joceyln Clary'nin başında dikiliyordu. Clary doğrulup sızlandı.
" Anne Lütfen! Abartılacak bir şey yok. Sadece bir kaç sıyrık."dedi
Joceyln'in kaşları çatıldı.
" Bunun için Jace'i suçlamak istiyorum ama eminim onun hiç bir suçu yok."dedi kabullenmiş bir şekilde. Clary başıyla onayladı. Telefonuna uzanıp tarihe baktı. 2 gün geçmişti.
" 2 gündür uyuyor muyum?" diye sordu hayretle. Joceyln başıyla onayladı.
" Iratze'den olsa gerek." dedi. Clary başıyla onayladı.
Hayır diye düşündü. Sihirden dolayı.
Oturduğu yerden kalkıp dolabına yürüdü ve üzerine temiz bir tişört ve rengi hafifçe solmuş bir şort geçirdi. Joceyln onu izliyordu. Clary kendine baktı.
"Bir sorun mu var?" diye sordu. Joceyln omuz silkti.
" Sadece vücüdun dikkatimi çekti. Daha dün tertemiz olan vücudun şimdi mühürlerle kaplı." dedi iç çekerek. Clary gözlerini devirdi.
" En az üç yılı geçti anne." dedi. Joceyln tekrardan omuz silkti.
" Bu arada tatlım. Sana iyi bir haberim var. Simon. Kısa bir süre sonra yanımızda olacak." dedi gözlerinden mutluluğu belli oluyordu. Clary'nin gözleri doldu.
" Aman Tanrım. O . . . o artık bir Gölge Avcısı mı oldu?" Sesi çatlamıştı. Joceyln kızının saçlarını okşadı.
" Evet bebeğim. Artık o da bizden biri. Sadece bir kaç testi kalmış. Tahiminime göre bir ya da bir buçuk ay sonra aramızda olur ." dedi. Clary artık ağlıyordu.
" Ah, Simon." dedi ve başını annesinin omzuna gömüp ağlamaya başladı.
☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠☠
" Tanrım! neden her şey bizim başımıza gelir ki?" Isabelle topuklularının üzerinde hızlı bir şekilde ustalıkla yürüyordu. Jace kız kardeşinin hızına yetişerek yanına vardı.
" Neden bahsediyorsun?" diye sordu anlamamış gibi. Isabelle ona 'Sen ciddi misin?' bakışlarından birini attı.
" Galiba bu yaşananlar sana normal geliyor. Valentine'ı hala baban gibi mi görüyorsun yoksa?" dedi sinirle. Ne dediğini anladığında üzgün bir şekilde Jace'e baktı.
" Özür dilerim ben öyle demek istememiştim." dedi. Jace'in yüzü sertti.
" Önemli değil. Ve diğer konuya gelince notların gerçek olduğuna inanmıyorum. Herhangi bir iblis tarafından yazılmış olabilir. Şu Nefilim . . . Bence Alec halinasyon falan gördü. Bu aralar kafasının ne kadar dalgın olduğunu düşünürsek." dedi Jace . Isabelle gözlerini devirdi.
" Her şeye verecek bir yanıtın var." dedi. Jace sırıttı.
" Mükemmel olmanın yanları." dedi.
Toplantı salonuna vardıklarında Jace her ne kadar inanmadığını söylese de gerilmişti. Isabelle ile boş koltuklardan birine oturup dinlemeye başladılar.
" Hoşgeldiniz Nefilimler." diye söze başladı Konsül Jia Penhallow. "Neden burada olduğunu bilmeyen eminim ki yoktur. Olaysız geçen bir kaç senenin sonunda bir günde iki saldırıya uğradık. Akıllarımızı karıştıran bir not var elimizde. İblis diliyle yazılmış. Ve bir de Enstitü'nün çok yakınında gerçekleşen saldırı var. Dolayısıyla bunlar hepimizin aklını karıştırıyor ve bizi korkutuyor. " Derin bir nefes alıp devam etti. " Kimseye korkmayın demeyeceğim. Açıkçası korkmalıyız da. Çünkü bu olaylar normal şeyler değil. Her gün böyle şeyler yaşamıyoruz. Valentine ve oğlu Jonathan Morgenstern yüzünden yaşadıklarımız hala akıllarımızda. Sorgucu Robert Lightwood'a saldıran Gölge avcısına benzeyen yaratığın kim olduğunu bilmiyoruz. İblis olamaz. Hiçbir iblis Enstitü'nün sınırları altına giremez. Bu da daha çok önlem almamız gerektiğinin kanıtı." Robert'a bir bakış atıp kenara çekildi. Robert onun yerini alıp gür sesiyle konuşmayı devam ettirdi.