Kabuslara Devam

54 7 2
                                    

Karanlık. Alabildiğince karanlık. Görebildiğince karanlık. Duyabildiğince karanlık. Yine aynı rüya, yine aynı zaman, yine aynı kişi... Yaşadıklarım...Rüya sayamayacağım kadar gerçek, gerçek sayamayacağım kadar acı. O... Hayatımı mahveden, her şeyi bitiren, yaşantımı bok çukuruna dönüştüren... Yine üzerime gelmeye başladı fakat bu sefer yüzü o kadar da net değildi. Ayrıca bana yaptıklarını, yapacaklarını bilmediğim yerde değildik. Bu sefer farklı bir yerdeydik. Bu sefer geçmişimdeydik. Kaldığım yurt. Ahh inanmıyorum onca yıl sonra ben buraya nasıl gelebilmiştim o nasıl buranın yerini hatırlayabilmişti. Eski hallerim gözlerim önüme gelirken uzun saçlı halimi gördüm. Tam tamına 9 yıl önceki halim. Ne kadar uzun saçlarım varmış. Yanımdakide kim öyle. Ah tabi ya. Melek. En değerli arkadaşım. Tek hatırladığım gökyüzü mavisi gözleri olan arkadaşım. Yurttan alındıktan sonra hiç bulamadığım arkadaşım. 5 yıl sonra ölüm haberi gelen arkadaşım. Onu ne kadarda özlemişim böyle. İkimiz ne kadarda güzel, masum, her şeyden habersiz boyama yapıyoruz. Keşke o günlere geri dönebilsem, keşke o masumiyetime tekrar kavuşabilsem... Burada böylece dikilmektense meleğin yanına gidip yüzünü görüp özlemimi gidersem iyi olabilir ama arkamda o varken nasıl olucak. Arkamı döndüm yine üstüme geliyomu diye bakmak için fakat o yoktu. Gitmişti... Belkide beni anılarımla baş başa bırakmak için gitmişti. Sonuçta o iyi(!) biri. Benim iyiliğimi düşünen biri değil mi... Neyse gittiği için tanrıya şükrederek meleğin yanına gittim. Eski halimle boyama yapıyordu. En sevdiğimiz boyama kitabı. Bunu öğretmenimizin odasından çalmıştık. O zaman saklıycaz diye ne kadarda uğraşmıştık. Küçük Masal'ın ve Melek'in yüzlerinde ufak bir tebessüm vardı. Zaten biz hiç bir zaman tamamen gülememiştik. Hep bir şeyler eksik kalmıştı. Ben onları öylece izlerken arkadan bir takırtı geldi. Arkamı hızla döndüğümde köşede ufak bir çocukki en fazla 7 yaşında bizi izliyordu. Yüzünde kocaman bir tebessümle. Kahverengi gözleri, fındık burnu, üst dudağına göre daha dolgun olan alt dudağıyla hiç görmediğimi düşündüm. Çocuğun yüzüne dikkatli bakınca beni izlediğini farkettim. Küçük Masal'ı.... Fakat Küçük Masal çocuğun varlığının farkında değildi. Bu çocukta kimdi. Dahada dikkatli baktım yüzüne çocuğun ama daha önce hiç görmediğime yemin edebilirim. Tam önüme dönmek için kafamı çevirirken, eski mekana geri dönmüştüm. İşte her şeyin yaşandığı yer. Hadi ama başrol oyuncumuz nerde? Ve evet o da orda bana bakıyor. Küçük Masal'la Melek'i şimdiden özledim. Çünkü az sonra yaşayacaklarım benim için korkunç. Üzerime gelmeye başladı. Yine, yeniden... Gelme dedim fakat sesim çıkmadı. Bağırmaya çalıştım fakat sesim yine çıkmadı. Gözlerim karardı bir anda. O an vücudumda bir şey hissettim. Vücuduma deyen bir el. Evet kabusum başlıyor. Gözlerimi açmaya zorladım. Fakat başarısız oldum. Bir kez daha denedim ve başardım. Odamdaydım. Daha doğrusu hapishanemi demeliyim. Saçlarım terden sırılsıklam olmuştu. Fakat umrumda değil. Kalkıp hemen dışarı çıkmam kafamı dağıtmam gerekir. Eastwoodla takılmam gerekir. Eastwood kim mi? Buradaki,beden olarak en yaşlı;ruh olarak en genç, olan kişi. Dahada doğrusu deliliği zirve yapmış ama deli olduğunu kabul etmeyen hayatını yaşamak, eğlenmek için burda kaldığını söyleyen benim en best kankim. Adının neden böyle olduğunu sorarsanız tam 35 yıl önce buraya geldiğinde yani bu hastaneye geldiğinde adının böyle olmasını istemiş,geçmişinin kaybolmasını... Kimlik adını bile asetatlı kalem ile karalayıp üstüne yine asetatlı kalemle eastwood yazmış. Yani anlıycağınız kankamın gerçek ismini kimse bilmez. Kendisininde unuttuğuna bahse girerim. Yatağımdan artık tamamen kalkabildiğimde kapıya gittim. Tipim umrumda bile değildi. Kapıyı açtığım gibi dışarı çıktım. Saate bakmam gerekirmiydi? Hayır. Hey dostum unuttunuz mu biz deliyiz bizim saatlerle işimiz olmaz. Zaten odamda saat yok. Siyah terliklerimi koridorda gıcırdata gıcırdata yürümeye bayılırım çünkü hemşirelerin çoğu buna uyuz olur. Yine gıcırdata gıcırdata giderken temizlik görevlisi Sülüman reisi gördüm. Onun ismi süleyman ama ben hep ona Sülüman reis derim.

"Kolay gelsin Sülüman reis!"

"Sağol Masal'da dikkat et. Yerleri yeni sildim kayıp düşme. "

"Amaaaan Sülüman reis ben kim düşmek- "

Demeye kalmadan yere çakılıyordum ki yakışıklının biri beni belimden tuttu demeyi çok isterdim, diyemedim. Yere yapıştım fakat karşımda anıran Eastwoodu görünce sinirim tavan yaptı atmayan damarım atmaya başladı.

"Ne anırıyon len hiç mi düşen biri görmedin?"

Diye atarlandım Eastwooda fakat o benim dediklerimi duymamazlıktan geliyordu, anırarak gülmeye devam ediyordu. Sonunda dayanamayıp bende gülmeye başladım. Zaten yerde olan bedenim iyice yere yapıştı. Haykırarak gülerken sülüman reisin söylendiğini duydum.

"Millet akıllıya hasret biz deliye hasretiz. "

Ama bilmediği bir şey vardı. O laf öyle değildi. Tam ağzımı açmış onu bozacakken Eastwood benden önce davrandı.

"Yanlız o söz öyle değil. Tam tersi Sülüman biz mi deliyiz sen mi belli değil."

Diyip beni kaldırmaya geldi. Kolumdan tutup beni kaldırdı. Ve sülüman reisin söylenmeleri eşliğinde dışarıya çıkmak için koridorun sonuna doğru yürümeye başladık.

"Masalım kankacım bak ne diycem?"

"Efendim Eastwood. "

"Kanka seni ne zaman evlendircez biz. Ben ne zaman dayı olucam. Hayır daha gençim biliyorum ama sen daha evlenmezsen evde kalıcan bak. "

"Eastwood ben daha 17 yaşındayım farkındaysan senin dünyana göre 29 olabilir ama lütfen az mantıklı düşün be gülüm. "

"Kızım Allah aşkına nasıl mantıklı düşünüyüm ben bu beyinle. Mantıklı düşünebilsem burada ne işim var? "

"Haklısın haklısın kızma kanka ya. "

Diyip kankamın gönlünü aldıktan sonra bahçeye geldiğimizi farkettim. Diğer arkadaşlara merhaba diyip Eastwoodla köşemize geçtik. Zaten bizim yerimize kimse oturamaz birazcık çeteyizde ama birazcık.(!) Eastwood her zaman ki gibi dizime yatarken yine ve yine sandalyenin sertliğinden yakınıyordu. Bende arkama yaslanıp beynime biraz oksijen gitsin diye derin nefesler alıp verdim. Bazen veremedim yeniden aldım. Eastwoodta her zamanki gibi bana anırarak güldü. Biraz dertleştik yine. Biraz şekilden şekile girdik. Biraz şebeklik yaptık. Biraz da cingenlik. Derken hemşireler içeri girmemiz için bizi uyardı. Eastwoodda onlara kızdı bırakında temiz hava alalım diye. Ama tabiki sonunda yine kaybeden biz olduk. Her zaman ki gibi ben Eastwoodu sakinleştirmeye çalıştım.

"Boşversene yarın yine çıkarız zaten yağmur yağar yani belki yağar dimi. Hem belin uyuşmuştur orda yatıcam diye. "

"Ahh Masalım ahh. Beni hiç dinlemiyor bu haytalar..."

"Boşver kanka yaa yar- "

Demeden başımı sert bir şeye çarptım. Bu koku çok tanıdıktı. Bu jelibon kokusu ahh Deniz'le tanışmaya hazır mıyız?

Lanetli LunaparkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin