Güzelleşmişti, kalbim sıkışıyordu. Kaldırımdan inip yanıma oturdu, nefes alamıyordum. Yüzüme bakıp gülümsemeye çalıştı, konuşamıyordum. "özür dilerim" dedi. Bir şey diyemedim. Diyeceğim tüm sözler boğazımda sıralandı, çıkmadı ağzımdan. O an kalkıp gidebilirdim, küfredebilirdim, kitap okuyabilirdim, bayılabilirdim, ölebilirdim ama ben sadece sustum. " güzelleşmişsin" dedim bir müddet sonra teşekkür etti. "nasıl buldun beni?" dedim. " derin bir nefes alıp bağdaş kurmuş bacaklarına koydu elini " Selçuk örene gittiği söyledi, sahilleri seviyorsun, sessizliği seviyorsun. Burada olacağını tahmin ettim ve bildim. " dedi. Bir şey demedim. "numaranı değiştirmişsin" dedi. Güldüm "yeni mi fark ettin" dedim. "ne zaman değiştirdin ki " dedi. " 3 yıl önce" dedim. Bir şey diyemedi. Bu sefer ben konuştum " neden geldin" dedim. "senden özür dilemek için" dedi. Kolaydı söylemek. Sözcükler ruhtaki yaralara ne kadar tesir edebilir ki? "neler yaptın? Üniversite, askerlik?" diye sordu, anlattım sağlık sorunlarından bahsettim. Üzüldü. Gözleri doldu bir ara galiba ya da ben dolmasını istedim. "senin için kolay olmadı mı?" dedi. Evet dolmuştu gözleri. "sen gittikten sonra her şey farklı olur, yalnızlık bile demiştim sana" dedim. "kafasını öbür tarafa çevirdi, sonra eğdi. Yüzüme bakıp "biliyor musun bana da kolay olmadı. Ama sana kolay olduğunu düşünerek avuttum kendimi. o şekilde kolay oldu. inan istemedim, seninle sonsuza kadar ola.." bu sefer ben kestim sözünü. "kelimeler bazı anlamlara gelmiyor" dedim. O anladı ama ben anlamadım ne dediğimi ne demek istediğimi. Sonra kalktı. " artık buradayım. Numaram aynı. Görüşmek üzere" dedi ve gitti. Kitabı denize atmadan önce okuduğum son cümle "Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım ? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman." Kalktım ve bende gittim.