Petrova Kızı

15.6K 490 109
                                    

Kollarımı balkonun demirlerine yasladığımda sol elimde olan sigaramı dudaklarımın arasına götürdüm. Dumanı dışarı sakince verdiğimde ters yönde esen rüzgar yüzümü yaladı ve dışarı verdiğim dumanı yüzümle buluşturdu. Biten sigarayı küllüğe bastırdım.

Bugün hava serindi. Belki gece yüzündendi,bilmiyordum. Kısa şortum ve uzun kollu ince tişörtümle olduğum için bedenime bir ürperti geldi,yalnızca ellerimle kollarımı ovuşturmakla yetindim. Gece güzeldi. Üşümeme rağmen güzeldi. Belki de üşüdüğüm için gece güzeldi.

Sitenin tam ortasında yer alan havuza baktım,ışıkları sönmüştü. Bazen böyle kurallar hoşuma gidiyordu,karanlık geceye yapay bir ışık yakışmazdı,hem de hiç.

Gözlerimi ağaçlık yolun başlangıcına diktim,ürkütücü görünüyordu. Birbirine giren ağaçlar ve sonu görünmeyen bir yol...Kitaplar dışında sonunu bilmediğim şeylere güvenmezdim.

Sakin ama hızlı olan adım sesleriyle başımı yavaşça yana çevirdim,Savaş mahmur gözleriyle bana bakıyordu. Sanırım yeni uykuya dalmıştı ama içi rahat etmediği için uyanmıştı. Küçük gözlerini bana diktiğinde yerimde ona dönüp dirseklerimi demirlere yasladım.

"Sigara içmişsin," dedi kaşlarını çatarak. Alayla gülümsedim.

"O mu beni içseydi?"

"Çok fazla içiyorsun."

"Çok fazla içmem gerekiyor."

"Sigara yaralarını onarmaz," diye çemkirdi. Evet,resmen çemkirdi.

Gözlerimi gözlerine dikip bir süre ona baktığımda rahatsız olup gözlerini kaçırdı. İnsanlar üzerinde böyle bir etkim olduğunu bilmek güzeldi.

"Ne onarır yaralarımı?" diye sorduğumda kaçırdığı bakışlarını tekrar gözlerime sabitledi. Ufak birkaç adım attı,şimdi tam karşımdaydı. Ellerimi kocaman avuç içlerine aldığında hala yüzüne bakıyordum.

"Öncelikle,kendini suçlamayı bırakman gerek," diye mırıldandı. Omzumu silktim.

"Kendimi suçlamıyorum."

Güldü. "Öyle mi, 'bakışlarımla herkesi yanımdan kaçırırım,yangın alarmıyım sakın yaklaşmayın' sloganlı hanımefendi?"

Hafifçe kıkırdarken göğsüne dokunup onu ittirdim. "Söyleme şunu Savaş."

Güldüğümü görünce bakışlarına bir rahatlama çöktü ve kocaman elleriyle saçlarımı karıştırdı. Uyku tekrar gözlerine çöktüğünde esnedi ve yanağıma bir öpücük bırakıp odasına doğru yol aldı.

"Daha fazla içmiyorsun Selin," diye seslendi. Gözden kaybolmadan önce bana bakıp gülümsedi. "Sana ihtiyacımız var,kuzen."

Gözden kaybolduğu zaman yüzümde oluşan gülümseme de hafifçe silinmeye başladı. Benim de bana ihtiyacım vardı ama bir sıkıntı vardı. Ben kimdim?

Terasta tekrar yalnız kaldığımda renkli kanepeye oturup kıvrıldım. Başımı hafifçe geriye yaslayıp koltuğun ucundaki pikeyi üzerime örttüğümde saat üçü geçiyordu. Uyuyabileceğimi sanmıyordum ama en azından deneyebilirdim. Başka bir çarem yoktu.

...

İstanbul güzel şehirdi. Bunu kimse inkar edemezdi. Denizin ortasındaki yalnız Kız Kulesi,karaya çivilenmiş Galata Kulesi... Yalnızlıklıklar dolu ama yalnızlığı en güzel şekilde ortaya koyan bir şehirdi İstanbul. Özgür hissediyordu insan kendini.

Ay IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin