Hey, millet! Selam. Bu benim ilk hikayem ve bu konuda süper ötesi heycanlıyım. Umarım hikayemi sevip, okuyarak bana destek olursunuz. Yorumlarınızı dile getirmeyi unutmayın!! :))
Fizyoterapistim Neşe Hanım'ın odasından çıkarken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Tekerlekl sandalyemi asansöre kadar sürdüm. Yoğun bakımdan sadece iki ay önce çıkmıştım ve bu kadın bana şimdiden yürüme konusunda ilerleme gösterdiğimi söylüyordu. Lütfen! İki ay! Bu kısa zamanda nasıl gelişme gösterebilirdim ki? Bana göre, gün boyu yaptığımız bacak ve kol kaslarımı güçlendirecek hareketler dışında hiçbir şey yapmıyorduk. En azından insanlar dürüst davranabilirlerdi. Neymiş efendim, kazandan beri kendimi çok toparlamışmışım. Ya, sen bunu benim külahıma anlat. Piskolojik açıdan bile daha kendimi toparlayamamışken fiziksel açıdan nasıl bir toparlanma görüyorlarsa artık. Aslında gerçeği söylemek gerekirse artık hıçkırarak ağlamadan ailemi düşünebiliyordum. Bu da bir gelişme sayılırdı, değil mi?
Kazadan sonra vasiyetimi teyzam üstlenmişti ve bu iki ay boyuca da elinden geldiği kadar bana yardımcı olmuştu. Gerçekten, o olmasaydı büyük olasılıkla intaar ederdim.
Asansör, kısık bir 'Ding' sesiyle katta durdu ve kapısı açıldı. Ellerimle sandalyemi ittirdim ama bir tekerleğini içeri sokamadım ve duvara denk geldiğinden içeri giremedim. aslında şu lanet şeyi biraz daha sağa kaydırabilsem....
Birden kendimi asansörün içinde buldum. Hayır, ben yapmamıştım bunu. Daha tekerleği doğru düzgün kontrol bile edemiyordum. Kafamı kaldırıp yukarı baktım. Bal rengi gözler bana sevecenlikle bakıyordu. Sesimi çaktırmadan temizledimim.
"Teşekkürler"
"Şey, önemli değil. Ben sadece yardımcı oluyordum"
Gülümsedim ve tekrar önüme döndüm. konuşurken yüzüne baktığım için onu inceleyecek zamanım da olmuştu. Saçları hafif uzun, dalgalı ve kumral renkteydi. Fazla kalın bir sesi yoktu ama kendinden emindi. Tahminen benden bir iki yaş büyüktü ve beyaz önlük takıyordu. Bir doktor olmak için fazla genç diye düşündüm.
"Bir doktor için fazla genç görünüyorsunuz," dedim düşüncelerimi dile getirerek.
"Öyle sayılır. Övünmek gibi olmasın ama burası babamın hastanesi. bende yazları staj gibi bir şey yapıyorum. bu arada 22 yaşındayım. Yani o kadar da genç sayılmam," dedi hafifçe gülümseyerek. Sonra devam etti. "İstemezseniz cevap vermek zorunda değilsiniz ama yeni mi kaydoldunuz hastaneye? Sizi daha önce fizyoterapi bölümünde görmemiştim. Benim bölümüm de o da,"
Beni zorlamak istemediği belliydi. Sadece meraktan soruyordu. Bu arada asansör de ne yavaşmış. Kaç saat oldu daha üç kat inebilmiştik.
"Şey, bu yaz bir kaza geçirdim ve belimin aşağısı felç kaldı. Yakın zamana kadar da yoğun bakımdaydım. İki ay önce çıktım," dedim. gözlerim hafiften dolmuştu ama ağlamadan başımdan geçenleri anlatmayı başarmıştım. Bu doktor, başıma gelenleri anlattığım ilk kişiydi ama son kişi olmayacaktı. Bu kesin!
"Çok üzgünüm," dedi kibar bir sesle. sorduğuna pişman olduğu belliydi.
"Neden özür diliyorsun ki? Bir şey yapmadın," dedim hafif kaba bir tonda. Bu arada asansör giriş katında durmuş ve kapıları açılmıştı. Tekerleklerimi ittirerek asansörden çıktım ve ana kapıya doğru gittim. Tam kapıdan çıkacaktım ki asansördeki o doktor yanıma geldi.
"O zaman sık sık görüşeceğiz. Bakımınızla bizzat ilgilenmeyi çok isterim. Bu arada adım Bora," dedi bir elini bana uzatarak.
Kesinlikle şirin bir çocuğa benziyordu. Eski Melissa'dan bu çocuğun resmen üzerine atlardı. Ama şimdiki Melissa sadece çocuğun elini sıkarak "Memnun oldum Bora Bey. Benim için bir problem olacağını sanmıyorum ve tekar teşekkürler," dedi ve tekrar sandalyesini sürmeye başladı.
Bora arkadan "Adınız?" diye sorduğunda sadece başımı cevirdim ve "Melissa" deyip yoluma devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfler Şehri
General FictionKazadan sonra hayata neredeyse küsmüş bir kız.....Tek görevinin vatanını korumak olduğunu düşünen bir genç.....Yakışıklı bir doktor....ve aralarındaki lanet bir aşk üçgeni....