İşte yeni bölüm! ama 2 vote gelmeden yeni bölüm yazmam ona göre :DD
Kimse daha gördükleri şeyin etkisinden kurtulaman ben sandalyemi hızla Bora'nın yanına sürdüm ve elini yakalayıp onu dışarı çektim. Tabii bunu yapmak aşırı derecede zordu. Hem tekerlekli sandalyeyi hareket ettirip hem de kocaman -kaslı hehehehehe- bir erkeği çekmek kesinlikle herkese göre değildi.
Kapıdan çıkınca durmadım. Herkesin ortasında ağlamak pek ona göre bir şey değildi. Genelde fizyoterapistlerin arasında en neşeli olan ve sürekli gülümseyen oydu. Şimdi ise ağlıyordu. Yani ağlamak üzereydi. Off hemde benim yanımda.
Elini bırakmadan hızla sandalyemi odasına sürdüm ve kapıyı açtığım gibi içeri daldım. Arkamdan onu da sürükledim. İçeri girdiğinde elimi bıraktı ve yavaşça arkasını dönüp kapıyı kapattı. Tekrar yüzünü bana döndüğünde gözleri nemliydi. Cesurca gidip beline sarıldım. Aslında boynuna sarılmayı isterdim ama malum. Ayağa kalkamadığıma göre bununla yetinecektim.
Birkaç saniye olduğu yerde kaldı. Büyük olasılıkla ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Sonuçta o bana her zaman yakın davransa da ona ilk defa sarılıyordum. Arkadaş olarak. Lütfen!! Bora yakışıklı, karizmatik ve süper nazik olabilirdi ama kazadan sonra...Hazır değildim.
Aniden kendini dizlerinin üzerine atınca küçük çaplı bir şok geçirdim. Artık aynı boynaydık. Kollarını belime doladığında bende yavaşça boynuna sarıldım. Kafasını boynuma gömerek hıçkırmaya başladı. Aman Tanrım!! Bir erkek böyle ağlamamalıydı. Nedeni ne olursa olsun.
Saçlarını okşayıp onu sakinleştirmeye çalıştım. Sürekli bir şeyler mırıldanıyor ve hıçkırıklarla sarsılıyordu. Sonra söylediği şey kafama dank etti. Teşekkür ediyordu.
"Şştt!" dedim ipek gibi bir ses tonuyla.
Sonunda kafasını kaldırdığında gözleri kızarmıştı.
"Ne olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordum.
"Nişanlım...Beni birisiyle aldatıyormuş," dediğinde kalp krizi geçireceğim sandım. Ne nişanlısı! Ne aldatması! Bu gül gibi çocuğu hangi gerizekalı aldayır?!
"Dur! Hemen nerden bu kanıya vardın? Belki birsi yalan söylüyordur," dedim endişeyle.
Kafasını hayır anlamında salladı.
"Arayan çok yakın olduğum bir arkadaşımdı. Arkadaşım Dolmabahçe Sarayı'nda nöbet tutan şu askerlerden. Nişanlımı yanında bir adamla gezerken görmüş. İlk önce sadece arkadaşı sanmış ama sonra gözleri önünde öpüşürken görmüş. Bunu söylediğinde ilk önce inanmadım ama içime bir kurt düştü. Sonra aramaktan ne zarar gelir diye düşünerek onu aradım ama..." gözleri hafiften dolunca sözlerine devam edemedi. Sonra bana bakarak alaycı bir şekilde gülümsedi ama gözlerinde acı vardı.
"Şu anda beni bütün dünyadaki en büyük ezik gibi görüyor olmalısın," dedi. Sözleri karşısında dehşehe düştüm.
"Asla!! Benim düşünceme göre bir erkek de kızlar gibi ağlayabilmeli çünkü beden aynı acıyı çekerken sırf erkeklerin egoları yüzünden ağlayamamaları çok berbat bir şey olmalı."
Bana gözleri parlayarak bakınca ister istemez utandım.
"Teşekkür ederim," deyip sözlerine devam etti. "Telefonu açtığında nefes nefeseydi. Bana, beni sonra arayacağını söyledi ve telefonu kapattı. Yani kapattığını sandı. Normalde bende kapatırdım ama arkadan gelen kalın bir erkek sesi dikkatimi çekti. Telefonu kulağıma yaklaştırdığımda adamın nişanlıma kimin aradığını sordu. Nişanlım da oflayarak "Bora" dedi. O sırada adamın omuzlarını silktiğine yemin bile edebilirim. Nişanlıma boşver deyip kaldıkları işe devam etmeleri gerektiğini söyledi. Nişanlımın güldüğünü duydum. Sonra bazı gürültüler duydum ve daha fazla devam edemeyerek telefonu kapattım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfler Şehri
General FictionKazadan sonra hayata neredeyse küsmüş bir kız.....Tek görevinin vatanını korumak olduğunu düşünen bir genç.....Yakışıklı bir doktor....ve aralarındaki lanet bir aşk üçgeni....