İçeri girdiğimizde ikimizin içinide bir huzursuzluk kaplamıştı. İfade vermek için bekliyorduk. İkimizde ifadelerimizi verdik tam kapıdan çıkarken at hırsızı tipli bi adam içeri girdi hiç tekin değildi bu adam.
Gülben: Kanka adamı gördün mü o neydi öyle ya.
Gökçe: Evet kanka bu adam da bir şey var.
Gülben: Bence de neyse bakalım umarım biz yanılırız.
Gökçe: Aynen
Gülben ile birlikte yurda gitmek için bir taksi bekliyorduk sonunda gelmişti zaten hava soğuk ama ikimizde üşümeyen insanlar olduğumuz için sıkıntı yoktu yurda girdiğimizde müdürenin odasına girdik içeride bir adam vardı bu bizim karakolda gördüğümüz adamdı bizde çıktık kapıyı dinlemeye çalıştık ama hiç bir şey duyulmuyordu.
Gülben: Hadi odaya gidelim zaten bir şey duyulmuyor boşver.
Gökçe: Ama bu adamın burada ne işi var ben çok merak ediyorum biraz daha duralım.
Gülben: Adam çıkacak şimdi kötü olacak zaten duyulmuyor bir şey ne diye durcaz burada yürü hadi.
Gökçe: Tamam ya.
Odaya girdiğimizde Lina yatağına oturmuş ağlıyordu. (Lina oda arkadaşımız) Yanına gittik ne olduğunu öğrenmeye çalıştık uzun çabalarımızdan sonra öğrendik ki sevgilisinden ayrılmış buna ağlanacağını düşünmüyorum öyle şerefsizler için neden kendimizi üzelim de yani. Lina yı teselli etmeye çalışıyorduk sonunda yüzünü güldürebilmiştik.
Yemek yemek için aşağıya indik biraz boş gibiydi yiyip yukarı çıktık.Gökçe: Yarın son sınav var hadi biraz çalışalım.
Gülben biraz şok olmuştu çünkü benden böyle bir şey duymak çok zor.Gülben: Gökçe iyi misin ateşin falan yok demi?
Gökçe: Yok merak etme kimya sınavından yüksek bir not almam lazım.
Gülben: Niye?
Gökçe: Ortalamam biraz daha yüksek olsunda şu ergenuslar çatlasın.
Gülben: Bence de hadi gel.
İlk defa kendimizi bu kadar çok ders çalışırken bulduk bu şekilde 100 almamız gerekiyor.