Bölüm : 3

51 7 20
                                    

Dün eve geldikten sonra annemle pek fazla konuşmadık sadece iş görüşmesinden bahsettim o kadar. Hala okulumdan bir haberdi. Bugün de erkenden kalktım. Biraz önce Belgin'le konuştum ve dün gözüme kestirdiğim iş ilanı için beraber görüşmeye karar verdik. Belgin'in gelme sebebi ise ikna yeteneğinin hat safhada olması -tabi ki de benden fırsat bulabilirse-.

Havanın bunaltıcı sıcaklarından dolayı hızla bir banyo yapıp giyindim. Bu sabah da annem erkenden çıkmıştı. Babam(!) olmadığı için -bizi terk etmişti.- annem tek başına hem beni okutmaya uğraşıyor hem de ev ile uğraşıyor. Annem evde olmadığı için ağzıma biraz ekmek tıkıp dışarıya çıktım. 

Dışarı adımımı atar atmaz yüzüme adete çöl sıcakları vurdu. Çöl sıcaklarını nereden biliyorsun demeyin çünkü gittim (!). Bu sıcakta ne böyle Allah'ım dışarı çıkan aklımdan öpüyorum. Ne ara bu kadar sıcak oldu bu havalar anlayamıyorum. İki güne kadar montla gezenleri bilirim ben hayır abartmıyorum gördüm. Düşünmeyi bırakıp asfalta yapışmama ümidiyle koşarcasına Belginler'in evine doğru ilerledim.

Belginlerin evine geldiğimde çoktan dışarı çıkmıştı bile.

"Bravo" gülerek alkışlamaya başladım. Safım bana bakıyordu ne yapıyor bu kız diye.

"Hiç öyle bakma bana belki de hayatında ilk defa geç kalmadın halbuki ben daha seni bir yarım saat beklerim diye düşünüyordum. Hatta yataktan kazımayı. İyisin dimi ? Hayra alamet değil bu yani." Çok komiksin dercesine bakış atıp yürümeye başladı.

"Hey bekle beni dostum." Nur Yerlitaş bakışlarıyla bana
"Bugün ayrı bir şımarıksın Çisil ne oldu kız sana ?"

"İçimde bir his var bu işi alacakmışım gibi geliyor. O yüzden bu kadar mutluyum ama bu mutluluğumun altında kocaman bir heyecan var ve ben bunu gün yüzüne çıkartmak istemiyorum." iç geçirdim çünkü günün sonunda hevesim kursağımda kalacaktı.

"Dereyi görmeden paçaları sıvama canım sonunda üzülmeni istemem."
"Aman da aman biricik arkadaşının üzülmesini de istemezmiş." Şirin şirin(!) gülümsedim. Hızlı bir şekilde otobüs durağına geldiğimizde durak resmen iğne atsak yere düşmeyecek şekildeydi.

Tekrar berbat bir otobüs yolculuğunun ardından kendimizi dışarıya zorla attık. Bu sıcakta bu kadar yolcu hiç çekilmiyor vallahi. Bide pis kokular neyse daha fazla girmiyorum bu konulara...

"Belgin hadisene kızım asfalttan mı toplayayım seni şu hale bak bende yoruldum ama arkadaşıma yüklenmiyorum en azından." Yok beni dinleyen kim ama ben bilirim sana yapacağımı. "Belgin şuradaki çocuğa bak çok yakışıklı(!) değil mi ya" ve aniden gözleri parlayan bir kız

"Nerede hani" pes ama bu kadar da olmaz ki
"Yuh Belgin ayıldın resmen. Bu kadar da bilmiyordum seni yani."
"Ne alakası var kızım zaten ayıktım ben." Hı hı kesinlikle diye mırıldandım. Daha fazla muhatap olmadan hızlıca ilerledim. Eğer yavaş yavaş yürürsek buhar olmaktan korkuyorum.

Sonunda kapının önüne geldiğimizde kapıda bir süre saf saf dikildim. Şuan çok pis heyecan yaptım ya bana yine iş vermezseler ya küçük duruma düşersem... saçma düşüncelerimle uğraşırken beni bu kötü düşüncelerimden Belgin'in sesi kurtadı.
"Artık içeriye girsen de bizde bu sıcakta buralarda erimesek."

Belgin'in sözcükleri bana ulaştığında derin bir nefes aldım ve eczaneye girdim. Evet 'eczane' dün eve dönerken görmüştüm ve gelip denemeye karar verdim. Aslında Eczane de çalışmak benim için çok daha faydalı çünkü Eczacılık kazandım. Eczacılık kazanmama rağmen neden hala özel üniversite tercih ettiğime tekrar ve tekrar gelecek olursam öğretmenlerim gaz verdi bende çok çabuk gaza gelen bir insan olmamdan ötürü böyle bir tercih yaptım ve bin pişman oldum.

SARDUNYALAR ARASINDA ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin