Bölüm : 4

32 5 7
                                    

☆☆☆

Bir iş gününe daha günaydın. Her sabah ki gibi klasik olarak banyomu yapıp hazırladım. Annem çalıştığı ve evde olmadığı için kahvaltı hazır değildi daha doğrusu kahvaltı falan yoktu. Bende ağzıma bir parça peynir, zeytin atıp yola koyuldum. Evet işe başlayalı yaklaşık 1 hafta oldu ve ben söz verdiğim gibi bütün nöbetlere kalıyorum ve hiçbir iznim yok. Melek hanım bana 1 hafta deneme süreci olacağını bildirmişti ve bir hafta dolduğunda benim çalışmamı beğendiğini ve devam edebileceğimi söyledi.

Tabi ben de bunu öğrenince hemen Belgin'i aradım ve dün gece geç saatlere kadar telefonda konuştuk sanki benim işimin nasıl gittiğini konuşmak için aramamışım da kilolarından bahsetsin diye aramışım. Tabi bende ona sürekli yiyip içip evde yatarsa sonucunun bu olacağını keskin bir dille ifade ettim. Şuanda da Belginlere doğru gidiyorum. Çünkü dün bir karara vardık ve her sabah taa anasının gözündeki iş yerime beraber yürüyeceğiz. Benim için sorun yok çünkü uyuyamayıp erken kalktığım zamanlar yürüyorum. Tamam tamam sanki aylardır çalışıyorum da oraya yürüyorum gibi konuştum ama bir hafta boyunca iki kere yürüdüm. Ve bundan sonra Belgin de benimle gelecek.

Belginlere geldiğimde benimki çoktan aşağı inmiş ve beni bekliyordu. Sinirle bana dönüp ,

" Hadi kızım ya nerede kaldın seni bekliyorum kaç saatir."
"Bunca yıl okula giderken benim seni beklediklerime say be. Az beklemedim ben seni."
"Tamam hadi çok konuşmada gidelim. Benim için hava hoş işe geç kalacak sensin." Gözlerimi devirip
"Asıl benim için hava hoş biniveririm şuradan bir otobüse kalırsın." diye güldüğüm de
"Tamam canım arkadaşım. Hem bak ben çok hırs yaptım fazlalıklarımdan kurtulup üniversiteye fıstık gibi bir başlangıç yapacağım." 
"Tabi tabi 2 güne pes etmede sen. Bu arada her sabah bende seninle yürümek zorunda değilim dimi ?" Bana şöyle bir baktı ve ilk cümlemi takmayıp
"Yok yok senin fiziğin gayet iyi durumda ama arkadaşlık görevini yerine getirip arada bir bana katılmak zorundasın." arada biri bastırarak söylediği için 
"Arada bir bana uyar. Anlaştık o zaman." Elimi çaksın diye uzattım çaktı mı ?  Tabi ki de çünkü o benim canım arkadaşım.
...
Sabahın erken saatleri olduğu için hava sıcak değil ve yürümek çekilebilir bir hal alıyor. Yoksa beni ve yanımdaki Belgin'i hiçbir kuvvet dışarı çıkartamaz. Bir yandan yürüyüp diğer yandan da müzik dinledik. Neden konuşmadığımız ise zaten sürekli konuşuyoruz ne gerek var yani kafa şişirmeye hem konuşacak konu var mı ki ?

Uzun bir aradan sonra kulaklıklarımla buluşmuş olmanın ve müziğin verdiği huzurla ilerlerken kolumun dürtülmesiyle Belgin'e döndüm.

"Ne var kızım ya şarkının tam nakarat kısmında beni rahatsız edecek kadar önemli olan şey ?" diye hızlıca konuştuğumda eliyle ileriyi gösterip 

"Baksana şuraya çok güzel simitler var hadi simit alalım. Lütfen !" diye yakındı ama ben taviz vermeyerek 

"Yuh artık ama zayıflamak isteyen sensin bide gelmiş bana simit alalım diyorsun. Bence sen yürüyüş yapana kadar önce ümüğünü azalt." her zamanki yaptığı gibi beni umursamadan
"Hadi sen git sağ taraftan geldik zaten bende geri dönerim." dedi ve bana görüşürüz deme fırsatı vermeden koşarak gitmeye başladı. Arkasından bağırdım ama nafile...

"Simit almayacaksın Belgin!"

...

Tam zamanında gelmiştim ama eczaneyi açmamışlardı. Normalde bu zamana kadar açılması gerekiyordu. Hayırdır inşallah diyerek bende olan yedek anahtarlarla açtım. Kimse olmadığı için hemen kapıyı sonuna kadar açıp içeriyi biraz havalandırdım. hemen su hazırlayıp yerleri güzelce sildikten sonra içerisinin yeterince havalandığını düşünüp kapıyı kapattığım gibi klimayı çalıştırdım ve işte huzur budur.

SARDUNYALAR ARASINDA ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin