Hey! Selan arkadaşlar ilk defa bu kadar uzun bölüm yazdım jdjdj elim kopuyor.
Bana küfür etmeyin okurken dhhdhdh Esin'in kaza geçirdiği andan başlıyor bölüm. Medyadaki şarkıyla okuyun lütfen..
İyi okumalar...
Kuzey'in Ağzından...
Saat akşam sekize doğru gelirken yağmur damlaları NewYork'u süslüyordu. Herkes bir yöne kaçışırken bazıları arabaylarıyla yerlerini terk ediyorlardı.
Kendimi yorgun ve pişman hissediyordum. Yorgundum çünkü Esin'in kollarında değildim, onun kokusunu alamıyordum. Pişmandım çünkü aptal bir konu yüzünden kavga edip onu evde yalnız bırakmıştım.
O annesini görmek istemiyordu ve ben bunu bilerek annesini çağırmam saçmalıktı. O kadın için Esin ile tartışmam saçmalıktı. En önemlisi ise şuan onu evde tek bırakmam çok saçmaydı.
Büyük ihtimal şuan kendini suçlayıp bebeğimizle konuşuyor, ağlıyordu. Kendini bebeğimizle teselli ediyordu. Ve aklında sürekli onu sevmediğim ile ilgili şeylerle senaryolar uyduruyordu.
Başımı ovuşturup, oturduğum banktan kalktım ve yağmurda daha fazla ıslanmamak adına arabama hızlıca bindim. Son gaz eve sürerken telefonumun çalması ile arabayı kenara çekip telefonu açtım.
-Kuzey hemen buraya gelmelisin!
-Can noldu neden bu kadar telaşlı geliyor sesin?
Bir kaç kulağıma gelen hıçkırık ve bağırma sesleri duyduğum anda kaşlarımı çattım. Ne sikim dönüyordu ortada?
-Can cevap ver!!
Burnuma pis kokular geliyordu ve bu işin içinde bir şey vardı.
-Esin...
Esin mi? Tanrım lütfen kötü bir şey olmasın..
-Lanet olası bana cevap ver ne oluyor orada?
Can kendini toparlayıp konuşmaya devam etti.
-Esin kaza geçirmiş!!
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken telefon sertçe yere düştü. Esin kaza mı geçirmiş? Ya ona bir şey olursa ve bebeğimiz...
Hızlıca yelefonu tekrar kulağıma götürdüm ve arabayı son gaz çalıştırdım.
-Ben ve Tuğçe sizin yanınıza gitmek için sizin evinize geldik kapıyı çaldık ama açan olmadı. Tam geri dönecekken...
Can daha fazla konuşamadan ağlamaya devam etti.
-Lanet olsun hemen geliyorum!
Elimi sertçe direksona vurup etrafa küfürler saçtım. Benim Esin'im şuan hastanedeydi ve neyi olduğu hakkında en ufak bir bilgim yoktu.
Her şey benim suçumdu. Onu evde yalnız bırakmamalıydım. Ona son sözlerim "Bu ruhsuz Esin'i sevmiyorum." olmamalıydı. Hatta ona son sözüm olmamalıydı. O yaşayacaktı.
Bebeğimiz ve biz çok mutlu olacaktık. Tanrı onu yada onları benden alamazdı. Gözlerimden hızlıca yaşlar akarken suçlu olarak hep kendimi görüyordum. Böyle olmamalıydı.
Hastaneye gelince hızlıca inip arabayı kilitlemeden içeri girdim. Yoğun bakımım orada Can'ı görünce yakalarından tutup sertçe duvara çarptım.
-Ona ne oldu?!
-Ben ses gelmeyince geri gidecektim ama birden çığlık duyunca dayanamadım ve kapıyı kırdım ve...