Zaman küresine sahipti Doruk, hem de algılanan zamanın saçmalık sınırlarını yerle bir eden bir zaman küresine... 14 sene sonrasını görüyordu kürede; her şey hayal ettiğinden farklıydı. Uçan arabalar yoktu mesela, Jetgiller çizgi filmindeki gibi havada duran evler de ya da farklı gezegenlerde yaşayan insanlar da... Telefonları hep gökyüzüne rengarenk lazerlerle şekiller çizen cihazlar olarak hayal etmişti geleceğinde, ama dokunmatikti her şey; çevresindeki herkes kendini, yiyeceklerini çekiyordu. Çevresindeki değişim hayal gücünün sınırsızlığını sınırlandırıyordu.
Aşık olduğu kızı gördü. Kız, erkek arkadaşının elini tutuyordu ve mutluluklar saçarak yanından geçti. İlahi bakış açısıyla yazan bir yazar gibiydi Doruk, hislerini de hissediyordu, iliklerinden öte... Biraz önce gördükleri onun için o kadar büyük anlamlar ifade ediyordu ki, iç sesi benliğinin tam merkezinde desibel rekorları kırıyordu. Ancak onun yanından geçerken hislerini kaybetmişti sanki, insan yapımı bir robot gibiydi. Şok geçirdiğini düşünüyordu ama hiçbir his yoktu 14 sene sonraki Doruk'ta... Bir anda kendini çok yüksek bir tepede buldu. Tek başına değildi, Kutup yıldızı başta olmak üzere binlerce yıldızla birlikteydi. Teleskopunun büyüleyiciliğiyle benliğinde yankılanan, desibel rekorları kıran o ses yerini tüm evrende aynı tonda yankılanan pozitif gücün sesine bıraktı. Harp sesiyle somutsallaştırdı soyutluğun nirvanasını. Benliğinin merkezinden çıkan her kelime her bir harp telinin tüm evrene yaydığı titreşimdi.
"Aşığım. Fikre aşığım, düşünceye... Pozitif güce aşığım, en yakın dostum beynime, benliğimin sembolü kalbime... Yapbozuma aşığım, yapbozunu arayan ve bir bir sonsuzluğun halısına eklenen parçalarıma, can parçama; kutup yıldızıma, teleskopuma... Daha uzağa değil, tüm evrene haykırabildiğim megafonuma aşığım."
Güneşin mutluluk saçan parlaklığı gözüne çarptı Doruk'un; o kadar enerjik ve huzurlu uyandı ki... Zaman onun için rüyalara, peri masallarına konu olacak bir kavramdı ve bilinçaltı yoluyla mükemmel bir hediye aldı. Bir hediye aldığına emindi, kimden aldığını bilmiyordu ama hissediyordu pozitif gücü benliğinin tam merkezinde, sonsuza dek çalan harp melodisi ile... "Evren boş gibi görünen, ancak tüm yoğunlukları barındıran, huzur kelimesini kifayetsiz bırakacak kadar huzur dolu bir harp melodisinin her yere eşit şiddette yankılandığı sonsuzluğa koşan sahnedir." cümlesini hatırladı mavinin en sevdiği tonunu izlerken. Rüyasında, Olympos Mons'un zirvesinden bakıldığında dahi eteğini aşamayacak kadar yüksek dağından yıldızları, kutup yıldızını izlerken kurmuştu bu cümleyi.
Peki ya gelecekteki dünya? Bir rüya geleceği pozitif şekillendirebilir mi? Kesinlikle :)