"20.4 ışık yılı uzaklıkta gezegenimize çok benzer ve yaşam kuşağında, ancak yıldızı bizimki gibi kırmızı cüce olmayan, bizimkinden daha genç bir yıldıza sahip bir gezegen keşfettik. Gezegenin bizimki gibi bir bölümü buzlarla kaplı değil ve yaşam barındırma olasılığı %99.98. 58 Gliese yılında keşfettiğimiz on binlerce gezegen içinde yaşam barındırdığına neredeyse emin olduğumuz tek gezegen. Bu Gliese 581 tarihinin miladı olabilir. Onlarla tanışmak istiyoruz. En kötü ihtimalle onlara bir sinyal göndermeliyiz. Bu iyi bir fikir mi? Orada yeni oluşan bir medeniyet varsa, ancak sinyalimizi algılayacak teknolojiye sahip değillerse? Bu bir sorun değil. Eğer orada negatif bir medeniyet barınıyorsa gezegenimize saldıracak teknolojiye erişemeden kendilerini yok edeceklerdir. Bu yüzden sinyalin vakit kaybetmeden gönderilmesi taraftarıyım." – Gliese 581g'li bir bilim insanı.
Doruk'un hayal gücü empati kurma dürtüsünü aldığı her nefeste güçlendiriyordu. Keşfedilen Gliese 581 g gezegenine gönderilen mesajın ulaşmasını ve mesajın geri dönmesini beklemek istemiyordu. Bir an önce oradaki medeniyetle tanışmak, kafasında her geçen an artan soru işaretlerini yok etmek istiyordu. Okulda yüzde kavramını en hızlı pekiştiren öğrenciydi çünkü okuduğu ve anlamadığı üst düzey bilim dergilerinde geçen yüzde hesaplamalarına olan merakı uzay sayesinde başlamıştı. Bu başlangıç onun yüzde kavramının ne olduğunu kısa bir sürede idrak etmesini sağladı. Tutkudan öte bir bağı olan uzay hakkında yapılan keşifler doğuştan kaşif bir çocuğun keşiflerini genişletiyordu.
"Acaba orada da benim gibi uzay tutkunu çocuklar var mı? Onların da aklına uzaylı denildiğinde iri gözlü, yeşil, koca kafalı yaratıklar geliyor mu acaba? Yoksa onlar da o şekilde mi, yoksa bizim gibi mi, yoksa çok daha mı farklılar? Acaba onların dili nasıl, bizimkine benziyor mu? Matematik gerçekten de dergide okuduğum gibi evrensel mi? Aşk onlarda da var mı acaba? Acaba gezegenimize gelen canlılardan bazıları onlar mı? Yoksa orada yaşam tohumları ekilmedi mi? Orası bizden milyonlarca, belki de milyarlarca yıl öncesi gibi mi? Değilse bile hayal gücümün beni yanıltmayacağına eminim. Düşündüğüm olasılıkları barındıran milyarlarca gezegen var. Keşfedilmeyi bekleyen... Beklemeyi sevmiyorum. Tıpkı bir oyun gibi, keşfedilmeyi bekleyen her şeyi tek tek keşfetmek ve sonunda büyüleyici bir sürprizle karşılaşmak istiyorum. Bu keşfi ben yapmak istiyorum. Yapmalıyım..."
Doruk yazısını gece yarısı tamamlamak için uykusundan feragat eden, gözlerini açamadan bilgisayarının açma tuşuna şans eseri basan ve yarı uykulu bir şekilde bilinç üstünü hayal gücünün hükmüne bırakan, sonunda amacına ulaşan bir yazarın istikrarıyla kuruyordu hayallerini. İki sene öncesine kadar "Büyüyünce astronot olacağım!" derken şu an bunun aynı şekilde heyecan verici, ancak gereksiz olduğunu düşünüyordu. Gezegeninin yörüngesinden öteyi, evrenin tamamını, kusursuzluğun ürünlerini keşfetmeliydi.