Everest'ten üç kat yüksek Olympos Mons'un zirvesinden bakıldığında dahi eteğini aşamayacak kadar yüksek bir dağı vardı Doruk'un. Aldığı her nefeste zirve yükseliyordu, bir duraksaması ya da sınırı yoktu onun. Yapbozunu sınırlandıranların kullandığı "imkânsız" kelimesini sözlüğünden çıkarmasına gerek yoktu çünkü sözlüğünü kendi oluşturuyordu ve bu sözlükte negatif hiçbir karakter barınmayacaktı. Hayal gücü gibi harika bir özelliğin cümlelerle sınırlanmasına karşıydı. Televizyonda "hayal gücünün sınırlarını zorlamak" ifadesini duyduğunda oldukça şaşırmıştı.
"Hayal gücünün sınırları yok ki zorlansın :) Hayal gücü zorlanmaz ayrıca. Pozitif gücün ta kendisini negatif cümlelerle lekelemeye son! :)"
En sevdiği aktivitelerden biri ailesinin belirlediği uyku saati geldiğinde uyumamaktı. Bu durum onun ailesine karşı geldiğini göstermezdi, uyku ihtiyacını daima karşılıyordu ve uyumadan önce saatlerce uyuma numarası yapıp hayal kurmaya bayılıyordu. Sayı saymayı ve çarpım tablosunu okula başlamadan önce anneannesi öğretmişti ve matematiği en sevdiği aktivite ile sinerji kurarak pekiştiriyordu.
Okulun ilk günüydü. Ana sınıfından çok daha farklı bir ortama giriyordu ve çevresinde gördüğü birçok çocuk ağlıyordu. Ağlamayı sevmese dahi ağlarken buluyordu kendini birçok kez, duygularını o kadar yoğun hissediyordu ki... Korkuyu, heyecanı, mutluluğu, üzüntüyü, her şeyi benliğinin tam merkezi ile hissediyordu. Sınıfın kapısından girdiğinde daha önce hissetmediği bir şeyle karşı karşıyaydı. Donakalmıştı. Titretici bir sıcaklığın etkisi altındaydı ve o küçücük kalbinin evrene yaydığı devasa boyutlardaki enerjiyi hiç olmadığı kadar yoğun hissediyordu. Ruha hitap ediyordu aşkı, güzellik kavramı umurunda değildi ve uzaya, doğaya, olan hislerinden daha farklı bir hissi yaşıyordu. O kadar saftı ki... Tanımlayamıyordu duygularını, sorgulama yetisini kaybetmişti kısa süreliğine. Kendini şartlandırmıyordu, tamamen doğaldı duyguları. Güçlendiğini hissediyordu, hem de sönmek üzere olan bir yıldızın eskisinden daha parlak olmasını sağlayacak kadar güçlendiğini... Sınıftayken onunla konuşurken o kadar heyecanlıydı ki, heyecan kelimesi yetersiz kalıyordu hislerini tanımlamak için. Masumluk, sınırsızlık ve aşkın bir çocuğun üzerindeki etkisi o kadar büyüleyiciydi ki... Pozitif her duyguyu ismi gibi doruklarda yaşıyordu daima. Eve koşarak gitmişti. Âşık olduğunu hislerini anlattığında öğrenmişti dedesinden. Aşkı o kadar doğaldı ki, yaydığı enerji dedesinin gözlerinin dolmasını sağlamıştı. Doruk başını yastığa koyduğunda düşüneceği, hayal kuracağı yepyeni ve benzersiz konular vardı.