2┃değerli taeyong'a,

1.4K 97 19
                                    

[Taeyong]

Elimdeki kağıt parçasına bakıyorum bir süre. Neler olup bittiğini anlayamıyorum veya işime gelmediği için anlamak istemiyorum. Kağıtta yalnızca şunlar yazılı;

Senin için bir şarkı olsaydım, nasıl bir melodi olurdu hayal et.

Bundan ne anlamamı bekliyorlar? Üstelik, hiçbir açıklama yapmaya bile gerek duymadan. Dün gece Bay Thomas ile olan görüşmemizden sonra, apar topar hazırlanmam söyleniyor ve bir araca bindiriliyorum. Yolculuk bittiğinde ise kendimi engin bir ormanın içinde buluyorum.

Evet, şu an bir ormandaydım ve herhangi bir yabani hayvan tarafından yenme durumum bile var. Ama beni bırakırken güvende olduğum ve eğer bir aksilik olursa derhal müdahale edileceği söylenmişti.

Şirketime güveniyorum, gözlerinin önünde ölmeme izin vermezler ya?

Yere bırakmış olduğum sırt çantamı yeniden takıyorum ve bu bilmediğim yolda yürümeye başlıyorum. Arada bastığım yaprakların hışırtıları ödümü koparıp yerimde sıçramama neden oluyor. Güneşin tam tepede ve ortalığın çok sıcak oluşu dikkatimi çekince kol saatime bakıyorum, daha gün ortası.

Birden ter basınca kot ceketimi çıkarıp çantama sıkıştırıyorum. Beyaz ince tişörtüm ile diz boyumdaki şortum ile kalıyorum. Şimdi daha serin ve rahat. Yaklaşık on beş dakika amaçsızca yürüdükten sonra bir nehir görüyorum.

Nehrin üzerinde bir köprüymüşçesine art arda sıralanmış küçük kaya parçalarının üzerine basarak seksek oynayan küçük bir kız çocuğu gibi suyun karşısına geçiyorum. Son adımımda toprağa basacakken ıskalayıp suya basıyorum.

Ayakkabım suyla dolunca ve biricik parmaklarım ıslanınca bedenimden bir ürperti geçiyor. "Ah hadi ama!" Bir ağaç dibine bağdaş kurarak oturuyorum ve ayakkabılarım ile çoraplarımı çıkarıp güneş altına kurumaları için bırakıyorum.

Onların kurumasını beklerken yapacak bir şey olmadığı için sırtımı ağacın gövdesine yaslıyorum. Çıkarmış olduğum kot ceketimi de üzerime örtüyorum.

Uyuyan insanın üzerine kar yağar derler.

*

Gözlerimi araladığımda, kucağımda uyuyan ufacık bir köpek yavrusu buluyorum. Tüyleri sarı ve o kadar yumuşacık ki, insanda sürekli okşama isteği uyandırıyor. "Sen de nereden çıktın? Kayıp mı oldun hm?" ufaklık kucağımdan kalkıp yere yatıyor ve esneyip yeniden uykuya dalıyor.

Bu, maceramda artık yalnız olmayacağım anlamına geldiği için gülümsüyorum. Sırt çantamın fermuarını açıp daha önceden marketten aldığım hazır yiyeceklerime bakıyorum. Salamlı sandviç ile bir kutu portakal aromalı meyve suyunu çıkarıp atıştırmaya başlıyorum.

Ufaklık için de birkaç dilim salam kenara ayırdıktan sonra çöpleri topluyorum. Pantolonumun cebine sıkıştırdığım, Bay Thomas'ın vermiş olduğu kağıt parçasını çıkarıp yeniden okuyorum.

Senin için bir şarkı olsaydım, nasıl bir melodi olurdu hayal et.

Gerçekten ne yapmam gerekiyor? Bunun bir görev olduğu bariz bir şekilde ortada ama bir yolunu bulup işe koyulmam da gerekiyor çünkü süremin sadece bir gün olduğunu biliyorum.

Çantama daha önceden lazım olur diye koyduğum defter ve kalemimi çıkarıyorum. Şimdi benden istenileni yapma zamanı. Şarkı sözlerinin devamını kendi ilhamımla yazmaya başlıyorum;

Ne kadar sade, o kadar güzel

Düzenlemeyi çok fazla denersen özgünlüğünü kaybedersin

Ay gibi soğuksun, bazen tutkuyla seni tutuyorum

Seni eritebilirsem eğer

İçindeki sadeliği, güzelliği ve sevimliliği tadacağım

Sözlerimin güzel olduğunu düşündükten sonra yavaştan batmaya başlayan güneşi izlemek adına yere yatıyorum ve gökyüzünü seyre dalıyorum.

Bölüm sonu

Şarkı sözü olduğu için pek mantık aramayın .-.

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
gold | nctHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin